Anadolu’nun yükselişi birilerine Osmanlı kâbusu yaşatıyor

  • GİRİŞ24.04.2025 09:10
  • GÜNCELLEME24.04.2025 09:10

Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesinin ardından dünya siyasetinde yaşanan sarsıntılar bir ileri iki geri devam ediyor.

Bu durum başta güvenlik olmak üzere ekonomi ve enerji alanında ülkelerin geçmiş politikalarını gözden geçirmelerine ve dünya siyasetinde oluşan yeni normale göre tavır belirlemelerine sebebiyet veriyor.

Henüz mayalanmakta olan bu konjonktür ABD’nin bütün dünyayla olduğu gibi Avrupa Birliği ile ilişkilerini de bir hayli germiş durumda.

ABD Başkanı Trump’ın eski dönemin Ukrayna’yı Rusya’ya karşı kalkan olarak kullanma siyasetini yırtıp çöpe atması, birliklerini Almanya'dan çekme kararı alması ve AB'ye yönelik gümrük vergilerini güncelleme gibi yeni politikalar izlemeye başlaması ABD ile AB ilişkilerini son derece gerginleştirmenin yanında AB ülkelerini kendi başlarının çaresine bakmaya da mecbur bıraktı.

Bu durumun ABD ile AB’nin ülkemize yaklaşımı açısından birbirinden oldukça farklı iki yaklaşımı beslediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Bunlardan ilki Avrupa’da bize karşı önyargı beslemeyen ve FETÖ ile PKK gibi terör örgütlerinin etkisinde kalmayan makul çevreler arasında Türkiye seslerinin yükselmesi ve Türkiye'nin yeni normalde zayıflayan Avrupa Birliği için artık vazgeçilmez bir ortak haline geldiğinin hem basında hem de dost meclislerinde açıkça dillendirilmeye başlamasıdır. İkinci yaklaşım ise bize karşı önyargılı çevrelerde sıklıkla dillendirilmeye başlayan Osmanlı Kâbusunun hem köşe yazılarında hem makalelerde hem de siyasi çevrelerde ayan beyan ortaya serilmesidir.

Elbette bu kâbus durumunu besleyen en verimli kaynaklar, içerde ve dışarda pusuda bekleyen Türkiye düşmanlarından başkaları değil.

Anadolu’nun yükselişi birilerine Osmanlı kâbusu yaşatıyor.

Abraham Maslow’un ihtiyaçlar piramidinde alttan ikinci sırada yer alan güvenlik ihtiyacının yeni normalde ülkeler açısından ilk sıraya yerleşmesinin ardından gözler bir anda Türkiye’ye yöneldi. Bir NATO ülkesi olmasına rağmen içeride uzun yıllardan beri PKK terör örgütüyle dışarıda da istikrarsızlıkları sebebiyle terör üreten komşularıyla başı beladan kurtulmayan Türkiye, ülkesini savunmak için başta ABD olmak üzere hiçbir NATO ülkesinden hava savunma sistemi tedarik edememiş ve nihayet ABD’yi karşısına alma pahasına Rusya’dan S-400 almaya mecbur bırakılmıştı.

Geçmişte bu hususta yaşanan acı hadiseler ve edinilen bazı tecrübeler Türkiye’yi savunma sanayi alanında hayati kararlar almaya yöneltti.

Zor zamanlarda stratejik kararlar alabilmek güçlü bir iradeyi olduğu kadar etkili bir liderliği de gerekli kılar. İşte tarihin ülkemiz lehine böylesine hayati kırılma anlarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde savunma sanayiine yönelik atılan güçlü adımlarla bu alanda hizmet yapan kurumlar arasında sağlanan güçlü koordinasyon sayesinde Türkiye, bu alanda hem kendi bölgesinde hem de dünyada caydırıcı bir güç haline geldi.

Gök vatanımızı kendi kanatlarımızın gölgelemesi adına aşılacak bir-iki kritik eşik, bundan böyle bizi savunma sanayiinin süper ligine yükseltecektir.

Bu alanda envantere kaydedilen her yerli-milli üründen sonra başta ABD olmak üzer Batı’daki bazı çevreler, Yunanistan ve özellikle Suriye’de gerçekleşen halk devriminin ardından Siyonist İsrail kamuoyunda ülkemize dair koro halinde dillendirilen “Osmanlı diriliyor” söyleminin altında yatan ana saik, bu çevrelerin ülkemize yönelik kısa ve uzun vadeli planlarının suya düşecek olmasından başkası değil. Hiç kuşku yok ki Anadolu özüne döndükçe ve özgürleştikçe bu çevrelerin kâbus görmesi kaçınılmaz olacaktır.

Türkiye’nin enerji alanında bileklerindeki prangayı kırması bu kâbusu daha da derinleştireceğe benziyor.

Enerji, asırlardır nice medeniyeti doyuran Anadolu’nun bileklerinde hep bir prangaydı. Ne zaman ki başta Sakarya Gaz Sahası olmak üzere Gabar Dağı ve diğer sahalardaki enerji atılımları ile bu konuda çeşitlenen yatırımlar, şimdilerde bu alandaki prangaları bileklerimizden söküp atıyor. Ülkemizden geçip Avrupa’ya hayat taşıyan boru hatları ve bu husustaki yeni hamlelerle ülkemizi enerji merkezi haline getirecek büyük yatırımlar çok kısa zaman içinde Türk’ün bağımsızlık türküsü olacağa benziyor. Bu durum da birilerinin kâbus görmesini çoğaltıyor elbette.

Nükleer enerji alanında sona gelen çalışmalar, bardağı taşıran son damla olmuşa benziyor.

Türkiye, tarihi bir iradeyle Akkuyu Nükleer Santrali projesini hayata geçirmiş ve ülkemizi nükleer güçler ligine taşıyacak önemli bir hamleye girişmişti. Çok yakın zamanda da bunun meyvelerini toplamaya başlayacak. Birileri hiçbir zaman anlamasa da nükleer gücün ülkemizin bağımsızlığına son derece güçlü katkılar sunacağını ve bu güçle sadece ülkemizin kendi yarınlarını değil, bölgenin kaderini de değiştireceğini sağır sultan bile duyup anlar. Nitekim bizim böyle bir güce sahip olma yolundaki hamlelerimiz ABD'li eski Pentagon yetkilisi Michael Rubin’in uykusunu fena kaçırmışa benziyor.

Türkiye’nin nükleer programı ile Erdoğan'ın bu yöndeki politikalarının sadece Filistin'le sınırlı olmadığını söyleyen Rubin, Osmanlı’yı diriltmeye çalışan Erdoğan’ın asıl amacının Batı’nın çöküşü ve İsrail’in ortadan kaldırılması olduğunu dile getiriyor.

Her alanda güçlenen ve nükleer lige yükselen bir Türkiye’nin Batı için bir tehdit olduğunu ifade eden Rubin bununla da yetinmeyerek İsrail'in NATO mekanizmasını devreye sokmadan Türk Nükleer Fizikçilere suikastlar düzenlemesi gerektiği küstahlığını da sözlerine ekliyor. Eski Pentagon yetkilisi öyle zannediyorum ki yanlış danışmanlara danışarak bizi hala eski Türkiye’de sanma gafletini göstermenin yanında Osmanlı tokadının ne demek olduğunu da bilmiyor.

Görünen o ki Anadolu evlatları ufkuna gerilen zincirleri kırdıkça, göklere yükseldikçe, vatanına sahip çıktıkça ve her alanda güçlendikçe hem içeride hem de dışarıda birileri kâbus görmeye ve uykusuz kalmaya devam edecek.

Mürsel Gündoğdu/Haber7

murselgundogdu@gmail.com

 

 

Yorumlar36

  • azi 1 saat önce Şikayet Et
    güzel bir yazi nokta atis
    Cevapla
  • HASAN KOÇ 2 saat önce Şikayet Et
    Yazılarınız özlemlerimizi yükseltiyor.
    Cevapla
  • OSMAN GENÇ 2 saat önce Şikayet Et
    Türkiye her alanda en ileri teknolojiye sahip olmak zorunda.Her türlü gelişmiş sistemleri cihazları araçların kendisi üretebilmelidir.Nükleer silahını ve Uzay sistemlerini geliştirmelidir. Heykelle bu iş olmaz.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • YUNUS ASLAN 2 saat önce Şikayet Et
    Teşekkürler, hislerimize tercüman oldunuz. Ümitvarız, istikbal İslam'ındır.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • İslam Sancağı 2 saat önce Şikayet Et
    20 sene önce yerli ve milli piyade tüfeği bile üretemeyen ülkeden bugün dünyanın konuştuğu savınma sanayi projlerini gerçekleştiren ülkeye gelindi, hamdolsun. Yerli ve milli savunma sanayi olursa, enerji ve tarımda da bağımsız olursan batıya karşı tamamen özgür olursun.
    Cevapla Toplam 5 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat