İslam'da İçtihat meselesi
- GİRİŞ13.12.2023 08:51
- GÜNCELLEME15.12.2023 09:18
Asırlara ışık tutan insanlığın önünü aydınlatan yüce dinimiz İslam; ibret alabilene büyük dersler veriyor.
İki cihan nuru Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem) önümüze çizdiği çizgide gittiğimizde İslam uygarlığının nasıl çağlara hüküm süreceği defalarca kanıtlandı.
Şimdilerde ise Müslümanlar derin bir uykuda…
Geçenlerde bir sohbet sırasında yılların değişmeyen tartışması bir kez daha yapıldı.
Bir taraf dedi ki:
-’’İçtihat kapısı kapanmadı’’
diğer tarafta kıyasıya:
-’’İçtihat kapısının kapandığını’’ anlattı.
Önce sadece iki cümle ile meseleye uzak olanlara izah etmeye çalışalım.
İçtihat dediğimiz: İslam fıkhına göre bir karar vermektir. Yani fetva diye bildiğimiz eylemin bir üst versiyonu diyebiliriz.
Büyük alimler Kur'an'dan sünnetten kıyaslar yaparak en doğru içtihatları oluşturmaya çalıştılar.
Şimdi gelelim bugüne…
İçtihat kapısı açık mı, kapalı mı?
Teknik olarak içtihat kapısı açık.
Ancak içtihat yapabilecek derecede âlim var mı?
İşte asıl sormamız gereken soru bu…
Günümüz ilahiyatçılarını geçtim.
Beş vakit namaz kılan, biraz da kitap okuyan biri
-‘’ben içtihat yapıyorum’’ diye ortada geziniyor.
Zamanında çokça tartışılan bu konu günümüzde iyice laçka bir hale geldi.
Neredeyse içtihat yapabilmek için ilahiyat mezunu olmanın yeterli olduğunu söyleyecekler,
Öncelikle şunu bilmeliyiz ki; içtihat yapabilecek derecedeki bir âlimin sahip olması gereken temel bazı özellikler var.
1- Kur'an-ı Kerim'i nüzul esaslarıyla ve detaylarıyla olayların gelişimi ile ezbere bilecek,
2- Sayısı 3 - 4 binden az olmamak kaydıyla hadis-i Şerifi ravileri ile birlikte ezbere bilecek,
3- Geçmişte diğer alimlerin yaptığı tartışmalara hakim olacak.
Bu özellikte olan biri varsa buyursun içtihat yapsın!
Günümüz bazı “post modern alimleri” daha Kur'an-ı Kerim’i ezberlemeden felsefeye yöneldikleri için içtihatlar da felsefi oluyor.
O yüzden müfredat hayati derecede önemli.
1930'lu yılları 40’lara bağlayan dönemde Bulgaristan'da baş müftü Hüseyin Hüsnü Efendi nuvvabın âli kısmının müfredatının değiştirilmemesi için büyük mücadele verdi.
Hatta canını ortaya koydu.
Peki bu kadar mücadele nedendi?
Küçük bir eleştiri de getirelim.
Örneğin; Kur'an-ı Kerim'in ezberlenmemesi bir sorundur.
Hafızlık ile ilgili son yıllarda çok faydalı adımlar atılmıştır. Ancak halen yeterli değildir.
İslam ile ilgili söz söyleyecek bir kişinin bir numaralı vasfı kutsal kitabı ezbere bilmesi olmalıdır.
Hz. Ali efendimize “konuşan Kur-an” denmesi boşuna değildir.
Şimdiki nesil “ezbercilik kötü bir şeydir” denerek hafızlıktan uzaklaştırılıyor
Bu oyuna gelmemek lazım.
Şimdi dönelim tekrar asıl konumuza…
İçtihat demişken…
Dünyada bunca değişen dengeler, yenilikler varken İslam alimleri daha bir araya gelip neye helal neye haram diyeceğiz bunu bile kararlaştıramadılar.
Çok yazık!
Acilen İslam dünyasının ortak bir karar almaya ihtiyacı var.
Geçenlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan helal zirvesinde Müslüman ülkelere çağrı yaparak helal kriterlerinin artık net bir şekilde belirlenmesi gerektiğini ifade etti.
Sonuna kadar katılıyorum.
Bunun haricinde
+elektronik bankacılık
+faiz
+Kredi kartlarının kullanımı
gibi konularda neden doyurucu bir bilgi verilmiyor?
Herkesin kafası karışık.
“Midye yemek haram mı, mekruh mu?” konusuna harcanan zaman faizin neden, ne kadar, nasıl haram olduğunu daha net açık anlatan çalışmalar yapmaya ayrılsa olmaz mı?
Sürekli yükselen fiyatlar karşısında Müslümanın kazancını helal yoldan nasıl koruyacağı ve arttıracağı dini hükümlerle anlatılsa iyi olmaz mı?
İnternet, kripto para, sanal cüzdan, 3 boyutlu teknolojiler bunlarla ilgili tartışmalı konular var.
Net bir fetva mekanizması oluşturulamaz mı?
Yorumlar2