Medyada yapılan algı operasyonlarını takip edenler bu tür işlerin alıştıra alıştıra geldiğini bilirler.

Şu aralar “muhalif” diye kodlanan medyanın öncülük ettiği ve bizim mahallenin de “cahilce” çanaklık vazifesi gördüğü “Türk dünyasına” yönelik bir dezenformasyon süreciyle karşı karşıyayız.

Konuyla ilgili olanların hemen fark ettiği bu bilinçli dezenformasyon çalışmasının deşifre edilmesi bir güvenlik meselesidir!

Hem de sadece Türkiye için değil!

Dünya için!

Mesele çok ciddi ve kesinlikle şakaya gelmeyecek türden.

Önce ne olduğunu anlamaya çalışalım:

Türk Devletler Teşkilatı hamlesi dünyadaki güç dengeleri tarafından dikkatle takip edilen bir konu.

Düşünsenize Türkiye Cumhuriyeti kurulalı yüz yıl olmuş.

Diğer Türk devletlerinin de kendi bağımsız iradeleri var.

Hepsi zengin sayılır. Ama kimsenin birbirinden haberi yok!

Sizce de bu işte bir gariplik yok mu?

“Kardeşim!” dediğimiz ülkelerin kültürü hakkında hiçbir şey bilmiyoruz.

 Bu biraz garip değil mi?

Kendinizi suçlamanıza gerek yok.

Bu açıkça dünyadaki güç dengesi ülkelerin bilinçli olarak kardeşlerimizle aramıza koydukları görünmez duvar!

Bu duvar sebebiyle biz birbirimizi tanımıyoruz.

Durum böyle olunca da ilişkilerimiz her türlü dezenformasyon ve algı  operasyonuna açık hale geliyor.

Bizler savaşta, doğal afette, yangında, selde, depremde birbirimize hızlı bir şekilde yardım edip güzel bir dayanışma gösterebiliyoruz.

Ama sadece zor günde değil her gün bu dayanışmayı ilerletmemiz gerekiyor.

Şimdi gelelim yapılan algı operasyonlarına…

Geçtiğimiz günlerde -eğer haber okuyorsanız mutlaka karşınıza çıkmıştır-  Türk Devletler Teşkilatı üyesi ülkeler Avrupa Birliği'nin kapalı kapılar ardında verdiği sözler, diplomatik çabalar ve Batı dünyasının sayısız oyunu nedeniyle Rum kesiminde elçilik açtılar.

Ülkemizde bazıları ileri geri konuştu.

“Bunlar mı bizim kardeşimiz?” gibi ayrıştırıcı yorumlar yapıldı.

Meseleyi anlatacağım ama önce soruyorum:

Bu yorumların kime ne faydası olacak?

Bizim soydaşlarımız, dindaşlarımız ile aramızın açılması, onlara kızgın öfkeli, tepkili durmamız kimin işine gelir?

Bunu mutlaka bir cevabı vardır. Ama bizim işimize gelmeyeceği açık.

Gelelim diğer konuya; Türkiye olarak 100 yıllık cumhuriyetimizle övünüyoruz.

Ama bu 100 yıllık süre zarfı içerisinde gerçek dostlarımızı da unuttuğumuzu söylemek herhalde yanlış olmaz.

Azerbaycan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kazakistan, Özbekistan,  Kırgızistan ve diğerleri gibi ülkeler bizim yalnızca dostumuz değil aynı zamanda birlikte farklı işler yürütebileceğimiz stratejik ortaklarımız konumunda.

Biz bu ülkelere yıllarca sırt çevirmişiz.

Orada yaşanan hiçbir hadiseyi günlük haber akışımızda gündemimize dahi almamışız.

Darbeler olmuş, savaşlar çıkmış Türkiye'de yeteri kadar gündem olmamış.

Medyayı yönetenler seksenli doksanlı yıllarda Türk insanıının yüzünü hep batıya çevirmiş. Varsa yoksa Batı denmiş.

Doğuda olanlardan bihaber konumundayız.

Örneğin; Azerbaycan'ın en ünlü şarkıcısını tanıyor musunuz?

Dipnot: Onlar bizim tüm dizileri, filmleri, sanatçıları, sporcuları takip ediyorlar…

Kırgızistan'ın başkenti neresi? Kaç kişi biliyor?

Onu da geçtim, Kazakistan nerede, kimlerle komşu bilen var mı?

Batı ise bizim gibi davranmadı.

Onlar bizim gerçek kardeşlerimizle dostluklarını ilerletmek için ellerinden geleni yaptılar.

Şimdi de Avrupa Birliği fonları ile Türk Devletler Teşkilatı üyesi ülkelerin aklını çelmeye çalışıyorlar.

Aslında bu yeni bir oyun değil. Yeni olan bizim bunu şimdi öğreniyor olmamız.

Durumun vehametine bakar mısınız? Bizim daha yeni yeni hatırlamaya çalıştığımız gerçek dostlarımız batılılar tarafından adeta çembere alınmış.

Türlü anlaşma şartlarıyla önlerine her gün farklı seçenekler sunuluyor.

Neyse ki Türk Devletler Teşkilatı çatısı altına giren bu ülkelerin neler yaptığı artık ülkemizde de takip ediliyor.

Aynı şekilde onlar da bizim hakkımızda daha faydalı doğru ve güzel bilgiler elde ediyorlar.

İşte bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan bir tebriği haketmiyor mu?

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile yıllardır oluşturulmaya çalışılan teşkilatın tekrar küllerinden doğmasına vesile oldular.

Hani bir muhalif çıkıp dedi ya: “Erdoğan liderliğindeki Türkiye Suriye'de neler yapmış da bizim haberimiz olmamış!” diye…

Neyse ki Türk Devletler Teşkilatı konusunda fazla bir malumatları yok.

Olsa birliği bozmak için türlü hallere girecekler.

Aslında gündemlerinde böyle bir durum da yok…

Onların kendine ait farklı (şaibeli kurultay. İBB de rüşvet davas vs.) gündemleri var.

Akıllı olmak lazım.

Şimdi bir başka örnekte Azerbaycan konusu…

SOCAR’ın İsrail ile alışveriş yapması Türkiye'de bazı çevreleri rahatsız edip bazı olumsuz yorumlar yapıldı.

Gazze’de yaşananlara tek bir cümle dahi kuramayanlar işlerine geldiği zaman Azerbaycan ile Türkiye’nin arasını açmak için en ağır cümleleri kurmaya başladı.

Hiç kıvırmadan şunu söylemek lazım. Yanlış yanlıştır!

Ama her devletin de kendine ait doğruları ve yanlışları vardır.

Ayrıca müttefikimiz dediğimiz ülkelerin de doğruları ve yanlışları vardır.

İsrail’in en büyük destekçisi olanların başta ABD olmak üzere Batı dünyasından müttefiklerimiz olduğunu hatırlatmak isterim.

Azerbaycan, Türkiye dışındaki hiçbir ülkeye “kardeşim ve stratejik ortağım” demiyor.

Aslında bu cümle bile meseleyi anlamak için yeterli.

Türk dünyası yeniden diriliyor.

Bu dirilişi yeni fark ederler bizi uykuya devam ettirmek için ellerinden gelen tüm güç ile narkoz vermeye çalışıyorlar.

Uyanık olalım!

İri olalım, diri olalım, kardeş olalım, hep beraber Türk dünyası olalım.

Mustafa Yıldız / Haber7