Gaflet, akıl ve ruh hastalıklarına yol açmaktadır..
- GİRİŞ20.01.2024 10:48
- GÜNCELLEME22.01.2024 08:47
Hazreti Ali radiyallahu anh “Küfür dört temele dayanır. Bir, zulüm; ikincisi, kalp ve basiret körlüğü; üçüncüsü, gaflet; dördüncüsü ise şüphedir.”
Gaflet, günahların başlangıcı; ilim ve hikmetin önünde de en ciddî bir engeldir.
Gaflet, dünya veya âhiret hayatı için gerekli olan bir şeyin önemini kavrayamama halidir.
Gaflet, sözlüklerde dikkat etmemek, unutmak, yanılmak, ihmal etmek, farkına varmamak, aldanmak anlamında bir kelime. Gaflet, bir şeyin gerekliliği ortada iken bunun idrak edilememesi, terketmek, önemsememek; yeterince uyanık ve dikkatli davranılmadığı için yanılgı hali; nefsin kendi arzusuna uyması, zamanın boş geçirilmesi şeklinde tanımlanıyor.
Gaflet, akıl ve ruh hastalıklarının en başta ve en önemli sebebidir.
Gaflet, nefsin arzularına uymak, kulluğu unutmak ve değerli olan şeylerin kıymetini takdir edememektir. Bu bağlamda nefesi, ömrü, zamanı, sağlığı, gençliği nerede tükettiğini sorgulamaksızın bir yaşantı gaflet hâlinden başka bir şey değildir.
Kur’ân-ı Kerîm’de maddî ve mânevî menfaatlerini bilen insanlara “zâkir” ve “ehl-i zikir”, bundan habersiz olanlara da “gafil” denilmiştir. Gaflet bir şeyi bile bile terketmek; bilmeden terketmek unutmaktır.
Kur’an, hayvanlardan daha aşağı seviyede bulunan ve kalpleri mühürlü olanları gafil diye niteler:
“Andolsun biz, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” (A'râf Suresi; Ayet: 179)
Ayetteki kalb, göz ve kulak kelimeleri, aslında duyma (his), algılama, düşünme, kavrama, bilme gibi insanı bilgiye, tefekküre ve imana götüren temel insanî yeteneklerdir.
Kur’an-ı Kerîm’de insanın akıl sahibi, düşünen ve bilen bir varlık olmasına büyük önem verilmektedir.
Allah teala insanlara gerçekleri, iyilik ve güzellikleri görme, işitme, anlayıp kavrama yeteneklerini vermiş olmasına rağmen öyleleri vardır ki onlar bu yeteneklerini yaratılış amacına uygun bir şekilde ve doğru olarak kullanmazlar; bu sebeple de cehenneme atılmaları sonucunu doğuracak olan yanlış inançlara sapar, kötü işler yaparlar.
Gaflet, kişinin iman derecesi ile ilgili olarak herkeste farklı tezahür eder. Âlimin gafleti, masivâullah, yani Allah’tan gayrı şeylere meyletmesi iken; cahilin gafleti, dünyevîleşme, dünyaya ait şeylerle övünme veya günahlara girme şeklinde tezahür edebilir.
Gaflete düşenler, nimete nimet demez, ihsanı ihsan bilmez, ikazlara, nasihatlere kulak asmaz, musibetlerin ve sıkıntıların dilini okuyamaz, gafletle oturur, gafletle kalkar; bu hâlleri ile, nefsin emrinde, yani anlık zevk ve heveslerle yaşar, günahların pençesinden kurtulamaz.
Gaflet ile geçmiş ve geleceği düşünmemek, düşük bir bilinç düzeyi olduğundan insanı nefisinin esiri hâline getirir.
İnsanın dünyaya düşkünlüğü nispetinde gafleti büyür, kalınlaşır. Heva ve hevesine düşkünlüğü nispetinde dünyevîleşir.
Heva ve heves, insanın manevî dünyasına nefsin hâkim olmasıyla ortaya çıkar. Kalpteki iman nurunun zayıflaması ve aklın beslenmemesi sonucu insana nefsi hâkim olur. İman zayıflığı, kulun Rabb’inden uzaklaşmasıyla meydana gelir.
Allahu teala, müminlerden gafil olmamalarını istemektedir: “Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, alçak sesle sabah akşam rabbini zikret, gafillerden olma! ” (A'râf Suresi; Ayet: 205)
Bugün birçok insanın içine düştüğü bir tehlike, erdem denilen temel duyguları bırakıp, yaratılış hikmetini düşünmemek, yoldan çıkmanın sonucunu görememektir. Ku’an-ı Kerimde Allah’ın âyetlerinden gafil olanların cehennemlik oldukları bildirilir:
“Eğer biz isteseydik o kişiyi delillerimizle yüceltirdik. Fakat o dünyaya saplanıp kaldı, hevesinin peşine düştü. İşte böylesinin hali, kovsan da bıraksan da hep dilini çıkarıp soluyan köpeğin haline benzer. Âyetlerimizi yalan sayan topluluğun durumu işte böyledir. Şimdi sen bu kıssayı anlat, umulur ki iyice düşünürler.” (A'râf Suresi; Ayet: 146)
İnsan, meselelerini hakikate götürüp gerekli sorgulamaları yapmadığından, deve kuşu gibi başını kuma gömerek, nefsani arzularıyla oyalanıp, boş ve faydasız işlerle ve eğlencelerle meşgul olmaktadırlar.
Allahu telala gaflete düştüğünden nefisinin esiri olmuş insanlar olmaktan cümlemizi kurtarsın.
Mustafa Yürekli / Haber7
Yorumlar3