Sünnet üzerinden İslam Hristiyanlık karşılaştırması

  • GİRİŞ04.07.2024 08:43
  • GÜNCELLEME04.07.2024 14:38

Prof.Dr. Şerafettin Gölcük, Ülke Tv’de, pazar günleri saat 14:00'te yayınlanan “Yaşadığımız Günler”  belgeselinde hayatını anlatıyor. Üçüncü bölümünde Paris Sorbone Üniversitesi’ndkie doktora öğrenciliği (1967 yıllarını (1967 - 72) anlatacak. Bu bölümün omurgasını doktora hocası, Fransız sosyolog, antropolog ve oryantalist Jacques Berque (1910-1995) oluşturmaktadır. Şerafettin Gölcük’ün Muhammed Hamidullah başta olmak üzere çeşitli alimlerle görüşmeleri de anlatılmaktadır.

Meşhed Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden mezun olan Ali Şeriati’nin Fransa’da Sorbonne Üniversitesi’nde doktora (1963) yaparken, Paris’te bulunduğu süre içinde, hem akademik çalışmalarını disiplinler arası bir ilgiyle zenginleştirmenin yollarını aramış, hem de bu disiplinlerin belli başlı öncüleriyle, Frantz Fanon, Jean Paul Sartre, Louis Massignon ve Jacque Berque gibi düşünürlerle dostluk kurmuştur (1963). Sosyolog olarak Ali Şeriati’yi etkileyen, hatta dostu olan Prof.Dr.Jacques Berque (Jak Berk)’in, dört yıl sonra Şerafettin Gölcük ve İhsan Süreyya Sırma’nın doktora hocası olduğunu görüyoruz.

Jacque Berque.

Edward W. Said, başta Cezayir ve Filistin olmak üzere emperyalist işgal ve müdahalelerin tamamına karşı çıkan Jacques Berque’i diğer oryantalistlerden ayrı tutarak hakkında olumlu görüş beyan etmektedir. İhsan Süreyya Sırma da Jacques Berque’in ömrünün sonunda Müslüman olduğunu söylemektedir.

Dolayısıyla bu bölümle Şerafettin Gölcük’ün penceresinden oryantalist Jacques Berque’e bakma imkanı doğmuştur; bu yazıda Şerafettin Gölcük hocanın aktardığı Berque’in görüşlerine, özellikle sünnet üzerinden İslam Hıristiyanlık karşılaştırmasına ve sünnetin tarihsel rolüne ilişkin tespitlerine yakından bakmaya çalışacağım.

SOSYOLOG JACQUES BERQUE

Prof.Dr.Jacques Berque, Cezayir’in Tâhert vilâyetindeki Firende (Franda) şehrinde Katolik bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Antropolog ve sömürge yöneticisi olan babası oğlunun eğitimi için başşehir Cezayir’e taşındı. Burada Arapça ve Fransızca öğrenimi gören Berque 1930’da edebiyat tahsili için Paris’e giderek Sorbonne’a kaydoldu. Ancak Sorbonne ortamını beğenmeyip 1932’de kendini daha rahat hissettiği Firende’ye döndü. Babası da onu Hodna’nın dağlık bölgelerinde kabile reisi olan bir arkadaşının yanına gönderdi. Orada yerli halkın günlük hayatını inceleyip dillerini öğrendi.

Jacques Berque, 1934-1946 yıllarında sömürge idaresinde çalıştı, Fas’ta yerli mahkemelerde denetçilik yaptı ve Fas şehri belediyesinde görev aldı. Burada ziraî ve ticarî reform projeleri başlattı, sömürge sistemini eleştirdi; eğitim, kültür ve ekonomik alanlarla ilgili, sömürge yönetimi tarafından hoş karşılanmayan değişiklikler önerdi. 1944’te sürgünde bulunan Allâl el-Fâsî’yi görmek için Gabon’a gitti. Yerli halkın lehindeki uygulamaları sebebiyle sömürge yönetimi tarafından 1946’da bir nevi sürgün olarak Fas’ın dağlık bölgesine tayin edildi. Orada en ücra köyleri tanıma ve lehçelerini öğrenme imkânı buldu. Fas Karaviyyîn Üniversitesi hocalarının ders halkalarına devam etti. Bu süre zarfında gözlemler yaptı, daha sonra üzerinde çalışacağı belge ve materyal topladı. 1953’te Kral V. Muhammed’in sürgün edilmesini önemli bir siyasî hata olarak gördü ve görevinden istifa etti.

Prof.Dr. Jacques Berque, 1953-1955 yıllarında UNESCO Genel Müdürü René Maheu tarafından, Mısır’da Menûfiye muhafazasındaki Sirsülleyyân şehrinde bulunan Arap Ülkeleri Toplum Kalkınma Temel Eğitim Merkezi’nde ve Lübnan’da uzman sıfatıyla görevlendirildi. Lübnan Bikfeyâ’da iki yıl müdürlüğünü yaptığı Modern Arapça Öğretim Merkezi’ni kurdu. Bu arada Fas’taki Seksavalar hakkında Sorbonne’a bağlı olarak yürüttüğü, Structures sociales du Haut-Atlas. Les seksawas başlıklı doktora tezini 1955’te tamamladı. Bu tez onun aynı zamanda Mağrib antropolojisi alanındaki son çalışması oldu.

Prof.Dr. Jacques Berque, 1956-1981 yılları arasında Collège de France’ta Çağdaş İslâm Tarihi Kürsüsü’nde görev yaptı. Diğer bazı Fransız şarkiyatçıları gibi özel kütüphanesini Massignon tarafından Collège de France’ta kurulan İslâm Sosyolojisi Kürsüsü’ne bağışlayarak Arap, Türk ve İslâm Tedkikleri Kütüphanesi’nin oluşmasına katkıda bulundu. 1968’de Kahire, 1980’de Ürdün Arap Dil Kurumu üyesi oldu. Yeni araştırma bölgesi olarak Ortadoğu’ya yöneldi. Tarih, klasik edebiyat ve sosyal siyaset konuları üzerinde çalıştı, bu dönemde Ortadoğu ülkelerine sıkça gidip geldi.

Prof.Dr. Jacques Berque, 1981’de emekliye ayrıldı. Emeklilik yıllarında İslâm araştırmalarına yoğunlaştı. Muallaka şairlerinin yanı sıra İbnü’r-Rûmî ve Ebü’l-Ferec el-İsfahânî gibi meşhur ediplerin bazı şiirlerini Fransızca’ya çevirdi. Kur’an’ın Fransızca meâlini gerçekleştirdi. Ezher ulemâsı ve diğer İslâm âlimleri tarafından yöneltilen eleştiriler doğrultusunda tercümesini gözden geçirerek bazı düzeltmelerle tekrar yayımladı. Revue des études islamiques’te (REI) danışma ve redaksiyon kurullarında bulundu. “İki yakanın adamı” (Batı ve Kuzey Afrika) diye anılan ve çok sayıda ödül alan Berque 27 Haziran 1995’te Landes’da (Fransa) öldü. 

1968’DE PARİS’TEKİ MÜSLÜMAN GENÇLER 

Bir yıl Fransızca eğitimi aldıktan sonra 23 Eylül 1968  yılında Şeraffettin Gölcük, İhsan Süreyya Sırma ve İbrahim Canan birlikte Prof.Dr. Jacques Berque’i seçip Sorbonne Üniversitesi’nin doktora öğrencisi oldu. Daha sonra Münir Koçtaş, Ünver Günay, Ahmet Turan ve Bahaddin Yediyıldız da katılır aralarına. Böylece yedi Türk genci ve bir çok Müslüman delikanlı Berque’in doktora öğrencisi olur..

Prof.Dr. Jacques Berque, haftada iki gün doktora dersi, bir gün de seminer verir.. Gölcük ve arkadaşları, heyecan ve büyük bir iştiyakla takip ederler: ‘Öğrenciler, İslam dünyasının her tarafından gelmişler, adeta İslam ülkeleri öğrenci konseyi oluşturmuşlardı. Kimler yoktu ki.. İran İslam Devriminin ilk cumhurbaşkanı Ebul Hasan Beni Sadr, Tunus Nahda lideri Raşid el-Ganuşi göze çarpan pek çok parlak öğrenci arasından bazı isimlerdi. Türkiyeden giden diğer arkadaşlarımız ise Sorbonne’un diğer bazı öğretim üyeleriyle çalışıyorlardı. Sakıp Yıldız, Roger Arnaldez ile çalışıyordu. Emrullah Yüksel ve Mustafa Tahralı ise, Henri Laoust ile çalışıyordu. Fransada 20-30 kişiydik. Bunların hemen hepsi Ankara İlahiyat mezunu idiler. Değişik bilim dallarında araştırma yapmak üzere devlet burslusu olarak Paris’te idiler.’

Prof.Dr.Jacques Berque’in seminerlerinde Müslüman gençler beyin fırtınası yapıyordu. İki saatlik seminerde ilk bir saatte öğrenci çalışmasını sunuyor, yarım saatte Berque hoca sunumu değerlendiriyor, kalan yarım saatte de soru sorup konu hakkında görüşlerini açıklıyorlardı. Şerafettin Gölcük, ‘Tam bir form şeklinde geçen bu seminerlerde ufkumuz açılıyor; hem kendimizi, hem de ümmetinin geçmişini, şimdiki halini ve geleceğini bir defa daha geniş bir açıdan görme ve tanıma imkanı buluyorduk’ diyor.

Berque’in seminerlerinde yaptığı açıklamalar çok ilginç: ‘Ben bütün dinlere karşı aynı eşit mesafedeyim. Dinlere karşı tarafsızım. Ancak benim çocuklarım Katolik okullarında okuyorlar. İgnas Goldziher hadis konusunda çok güzel çalışmalar yaptı, epeyce mesafe aldı. Şimdi aynı çalışmaları Kuran mevzuunda yapmak gerekiyor.

Fransa kendi tarihinden, geleneğinden, medeniyetinden gelen değerlerle yönünü tayin etti, reformlarını yaptı. Kendi rotasını, kendine özgü bir platformda belirledi. Her ülke kendi gelişim, değişim ve dönüşüm modellerini kendi bünyesinde, kendisinde arayıp bulmalıdır. Mısır, Suriye, Yemen, Arap Cumhuriyetleri Federasyonu yürümez, başarılı olamaz. Zira önce tabanda birleşme olmalı; tavandaki anlaşmalar, yukarıda atılan imzalar halka inmeli. Her şeyden önce sınırlar açılmalı, ülkeler insanları rahat bir şekilde tabanda ekonomik, siyasal, sosyal etkilerde bulunabilmelidir.’

Pariste oluşan 1968 kuşağından Müslüman gençler, Paris camiinde canhıraş hizmet veren, İslami ilimler karıncası Muhammed Hamidullah’ın çevresinde toplanmışlar; hem onu örnek alarak akademik çalışmayı doğru kavramışlar, hem de oryantalizmi ve Müslaüman gençlerin üzerlerinde oynanan oyunu fark etmişlerdir.

SÜNNET ÜZERİNDEN İSLAM HRİSTİYANLIK KARŞILAŞTIRMASI

Şerafettin Gölcük, Jacques Berque’in İslam’ın temeli, ana prensipleri olan Kur’an-ı Kerim ve sünnet konusunda İgnas Goldziher gibi düşündüğünü söylüyor. Sünnet konusunda zihinleri karıştırmaya çalışıyormuş. Peygamber aleyhisselamı dışarda bırakan bir Müslümanlığı gündeme getiriyormuş. Jacques Berque, ‘Çocukluğum Fas’ta geçti, yedi yıl Mısır’da kaldım. Hep şu sorunun cevabını aradım: ‘Müslümanlar arasında davranış birliğinin, blok hareket etmenin ana sebebi nedir? Bir İslam sosyoloğu olarak bunu araştırdım. Zira Nijeryalı bir Müslüman ile Afganistanlı bir Müslüman, Malezyalı bir Müslüman ile Arnavut bir Müslüman aynı davranışı biçimini sergiliyor. İslam’ı kabul eden ve yaşayan her Müslüman, aşağı yukarı aynı yaşam tarzını ortaya koyuyor. Bunun sebebini buldum.’ diyor.

Şerafettin Gölcük, sorusunu aktardığı Jacques Berque’in cevabını da aynı şekilde ayrıntılı olarak aktarmaktadır: ‘Sizin Muhammediniz (sallahu aleyhi vesellem) var ya, siz Müslümanlar bilerek ya da bilmeyerek O’nun hareketlerini, O’nun sünnetini hayatın her safhasında yaşıyorsunuz. Bu birlikteliğin asıl sebebi işte budur.’ demiş. Sosyolok olarak sünnetin İslam milletindeki bütünleştiren tarihi rolünü tespit etmiş.

Jacques Berque, sünnnet üzerinden İslam ile Hristiyanlık karşılaştırması yapmayı da ihmal etmemiş: ‘Hıristiyanların böyle hayatın her safhasında örnek alabilecekleri, onlar arasında davranış birliği sağlayabilecek, hayat tarzı bütüüyle tespit edilmiş ve sonraki nesillere aktarılmışbir örnek şahsiyetleri yoktur. Muhammed aleyhisselam ile İsa aleyhisselam bu hususta asla mukayese eddilemez. Müslümanlar, Muhammed aleyhisselam’ın sözleri, eylemleri konusunda eşsiz, benzersiz, büyük bir zenginliğe sahiptirler’ diyor. 

İsa aleyhisselamın çocukluk ve gençlik yıllarıyla ilgili olarak İnciller’de sadece Fısıh (Paskalya) bayramı münasebetiyle on iki yaşında Kudüs’e götürülmesi olayı zikredilmiştir (Luka, 1/80; 2/52). Îsâ’nın bir veya üç yıl süren tebliğ faaliyetinin İnciller’den hareketle tam bir kronolojisini çıkarmak zordur. Çünkü bazı olaylar İnciller’in bir kısmında yoktur, bazıları da farklı tarihlerle irtibatlandırılmaktadır. Buna rağmen tebliğ döneminin olaylarını şu şekilde sıralamak mümkündür: İsa aleyhisselam, Erden civarında ve Galile’de tebliğ faaliyetine başlar. 27 veya 28 yılı Nisan ayında Paskalya’nın yaklaştığı günlerde Kudüs’e gelir, Paskalya’dan sonra Kudüs’ten ayrılıp Yahudiye diyarına gider ve burada Yahyâ aleyhisselam ile aynı bölgede tebliğ faaliyetinde bulunur. Jacques Berque, İsa aleyhisselamın en fazla üç yıl süren tebliğinin kayıt edilmeyişine, zaten iki elin parmakları kadar olan öğrencilerine Kitabı’nı ezberletemediği ve hafız yetiştirmediğine dikkat çekmektedir.

Dolayısıyla Oryantalistler, İslami ilimlerin kaynağı ve temeli olan Kuran-ı Kerim’e ve hadislere sistemli saldırılarda bulunmaktadır. Jacques Berque, hadis çalışmalarıyla ünlü oryantalist İgnas Goldziher’i örnek geösterirken sözkonusu sistematik akademik saldırının tipik bir örneğini ortaya koymaktadır. Avrupa merkezli bilim anlayışının hakim olduğu üniversitelerimizde pozitivizm sultasında kaç nesil kaybettik. Ankara ilahiyat da oryantalist bakış açısıyla İslami ilimlere saldırılara katılmaktadır; bu nedenle zaman zaman hadis karşıtı sesler duyulur. Paris’te öğrenim görmüş, Saraybosnalı Tayyip Okiç hoca, Ankara İlahiyatta oryantalist anlayışa karşı mücadele etmiştir: ‘İgnas Goldziher, Hıristiyan üniversitelerinde İslam’ı tedris ve talim eden bir Yahudi’dir. Evet, İgnas Goldziher Macar Yahudilerinden biriydi. Ancak İslam’ın da Hıristiyanlık gibi iki – üç asırlık bir dönemde oluştuğunu, Muhammed aleyhisselamın sağlığında kemale ermediğini, bu yüzden hadislerin ve sünnetin sonradan İslamın ana kaynağı olarak kabul edildiği şeklindeki görüş onun, Jacques Berque’in ana tezini oluşturuyordu’. diyormuş. Tayyip Okiç’in öğrencisi Şerafettin Gölcük, Paris’e oryantalizmin farkında ve hadislerin tarihi rolü bakımından bilinçlenmiş olarak gitmişti.

Prof.Dr. Şerafettin Gölcük, Ülke Tv’de, pazar günleri saat 14:00'te yayınlanan “Yaşadığımız Günler”  belgeselinde hayatını anlatıyor. Dünya bilgi ağında, üniversitelerdeki akademik savaşta, kültür savaşında temel meseleleri ümmet açısından İslam alimi olarak irdeliyor.. Şerafettin hocamıza bu çalışma nedeniyle teşekkür ediyor, Allah’tan sıhhat, afiyet ve ömrüne bereket vermesini diliyorum.

Mustafa Yürekli / Haber7

Yorumlar4

  • kızılelma 2 ay önce Şikayet Et
    amin
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Emrah 2 ay önce Şikayet Et
    Allah razı olsun çok teşekkür ediyorum.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • H. Bayram. 2 ay önce Şikayet Et
    Çok mühim bir konuyu işlemişsiniz, kaleminize sağlık. Onların İslamı yıkmak için yapmış oldukları bilimsel çalışmalara karşı bizim de onların tezlerini çürütecek çok donanımlı alimlere ihtiyacımız var. Ortada bir çok ilahiyatçı var ama...
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Myyy 2 ay önce Şikayet Et
    Amin amin...
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat