Hamidullah’ın uyarısı: Avrupa’da tasavvuf etkili

  • GİRİŞ16.07.2024 09:25
  • GÜNCELLEME18.07.2024 08:57

Siyonist terör örgütü İsrail, dünyanın gözü önünde karadan, denizden ve havadan Gazze’ye saldırıyor. Devletler, eli kolu bağlı Siyonist katliamı seyrediyor. Fakat Filistin meselesi insanlara daha çok soru sorduruyor.

Siyonist işgali, saldırganlığı ve yalanlarını insanlar görüyorlar. ABD’de ve Avrupa’da ilk kez gerçekleri görmeye ve aralarında konuşmaya başladı. Şimdiye kadar ‘Filistinliler terörist.. Zavallı İsrailliler’ olarak bildiklerinin aslında tam tersi olduğunu gördüler. Bu zamana kadar bilmedikleri gerçeklerin farkına varıyorlar..

BATI’DA İSLAM’A İLGİ

Filisitinlilerin tüm saldırılara rağmen halen evlerine geri dönmeye çalışmalarını, yarın öldürüleceklerini bilseler de o topraklarda yaşama mücadelesi verdiklerini görünce, iç sorgulamaları artıyor. Batılılar, ‘Burada benim bilmediğim ruhani bir şey var!’ demeye başlıyor. Çünkü normal olan, bu kadar güçlü bir ölüm tehdidi altındayken, daha iyi yaşayabileceğin bir yere gitmek olmalıdır. Ama kalkıp mücadele ediyorsun. Aklın, mantığın dışında, ruhani bir güç olduğunu görüyorlar. Bu şekilde İslam’ı keşfediyorlar. Artık tüm Avrupa Filistin meselesinde sesini yükseltiyor.

ABD’de çoğunluğu genç yüzlerce kişinin İsrail’in Gazze’ye saldırılarının ardından İslam’ı tanımaya ve Kur’an-ı Kerim okumaya başladığı balirtiliyor.The Guardian’ın haberine göre Filistin halkıyla dayanışma gösterileri düzenleyen ve sosyal  medya kampanyaları organize eden yüzlerce kişi, aynı zamanda ‘Filistinlileri daha iyi anlayabilmek’ amacıyla İslam’ı tanıma etkinlikleri gerçekleştiriyor. Sosyal medyada Filistin meselesi pek çok boyutuyla konuşuluyor ve Hristiyan gençler Filistinlilerin inançlarının sağlam oluşunu, her şey ellerinden alınmış olmalarına rağmen hala Allah’a şükretmeyi önceleyebilecek imkanı bulmalarına hayran kalıyorlar.

İsrail katliamlarının başladığı 7 Ekim 2023’ten beri sosyal medyada pek çok kişinin Kur’an-ı Kerim aldığı ve okuduğu görüntüleri paylaşılırken bir süre sonra da İslam’ı seçtiğini ifade eden çok sayıda kullanıcı görüldü. ‘Kuran Okuma Kulübü’ oluşturmuşlar, kısa sürede milyonlarca beğeni almış; çünkü sure ve ayetleri konuşuyorlar, anlamaya çalışıyorlar. Gazze’de saldırılara maruz kalan Müslümanlara sempatisini artırmak için ABD ve Avrupa’da Kuran okumaya başlayanların bir süre sonra Kur’an hayatlarının önemli bir parçası haline geliyor.

ÜMMET-İ DAVET FARKEDİLDİ

Gazze direnişi, bütün dünyada insanları Kur’an-ı Kerim okumaya yönlendiriyor. İslam, insanlığın ufkunu tutan bir din. Allah’ın son kitabı ve son peygamberi kıyamet gününe kadar ilgi odağı olacaktır. İnsanlar hakikate sırtını dönüp gidemez. Bu yüzden İslam alimleri bütün bir insanlığı Muhammed aleyhisselamın ümmeti saymaktalar; ümmet-i davet ve ümmmet-i icabet olmak üzere ikiye ayırmaktalar.

Günümüz Müslümanları, ilahi teklife icabet ettiklerinden ümmmet-i icabet olmaktalar. Tüm gayrimüslimler ise ümmet-i daveti oluşturuyor. Gazze direnişi, ümmet-i daveti hareketlendirdi ve fark edilir hale getirdi.

Tarihe bakıldığında insanlığın hidayet ve ıslahı, akıl ve mantıktan ziyade, kalbe ve vicdana hitap eden salih alimlerin, arif zatların, hal ve kal ile yaptıkları irşadların bereketiyle gerçekleştiği görülmektedir. Hakikaten maneviyatın can­lı tu­tul­ma­sın­da, hal­kın ir­şadın­da, İs­lâm’ın teb­li­ğin­de ve ge­le­cek ne­sil­le­re in­ti­kalin­de, ta­rih bo­yun­ca ehl-i ta­sav­vu­fun hiz­met ve gay­ret­le­rin­de­ki mu­vaf­fa­kı­yet apaçık göz­ler önün­de­dir. Yaşayarak gösterilen ameli Müslümanlık, anlatılan nazari Müslümanlıktan daha etkili olmuştur. Müslümanlık, sadece bir söylem değil, aynı zamanda bir hal, ahlak ve yaşama tarzıdır. Çünkü görünen köy kılavuz istemez..

Yirminci yüzyılın ön­de ge­len İs­lâm âlim­le­rin­den, ömrünün büyük bölümünü Paris’te yaşayarak geçiren, Avrupalıları yakından tanıyan Prof.Dr.Mu­ham­med Ha­mi­dul­lah’ın İs­lâm’ın teb­li­ğin­de ve ge­le­cek ne­sil­le­re in­ti­kalin­de tasavvufun fonksiyonu hakkındaki görüşlerine değinerek bu yazıyı tamamlayacağım..

MUHAMMED HAMİDULLAH’IN UYARISI

Yirminci yüzyılın ön­de ge­len İs­lâm âlim­le­rin­den Prof.Dr.Mu­ham­med Hamidullah İs­lâm’ın teb­li­ğin­de ve ge­le­cek ne­sil­le­re in­ti­kalin­de tasavvufun fonksiyonu hakkında şu tespiti yapmaktadır: 

“Be­nim ye­tiş­me tar­zım akıl­cı­dır. Hu­ku­kî ça­lış­ma ve in­ce­le­me­ler ba­na, inan­dı­rı­cı bir şe­kil­de ta­rif ve is­pat edi­le­me­yen her şe­yi red­det­tir­miş­tir. Mu­hak­kak ki ben, na­maz, oruç gi­bi İs­lâ­mî va­zi­fe­le­ri­mi ta­sav­vu­fî se­bep­ler­le de­ğil, hu­ku­kî se­bep­ler­le îfâ edi­yo­rum. Ken­di ken­di­me di­yo­rum ki: «Al­lah be­nim Rab­bim­dir, sa­hi­bim­dir. O ba­na bun­la­rı yap­ma­yı em­ret­miş­tir. O hâl­de yap­ma­lı­yım. Bun­dan baş­ka, hak ve va­zife bir­bi­ri­ne bağ­lı­dır. Al­lah bun­la­rı ben is­ti­fâ­de ede­yim di­ye ba­na em­ret­miş­tir. Şu hâl­de ben O’na şük­ret­mek­le va­zife­li­yim.»

Ba­tı top­lu­mun­da, Pa­ris gi­bi bir mu­hit­te ya­şa­ma­ya baş­la­dı­ğımdan be­ri hay­ret­le gör­mek­te­yim ki Hris­ti­yan­la­rı İs­lâ­mi­yet’i kabûle sevk eden, fı­kıh ve ke­lâm âlim­le­ri­nin gö­rüş­le­ri de­ğil, İbn-i Ara­bî ve Mev­lâ­nâ gi­bi sû­fî­ler­dir. Bu ko­nu­da be­nim de şah­sî mü­şâ­he­de­le­rim ol­muş­tur.

İs­lâ­mî bir ko­nu­da ben­den bir îzah is­ten­di­ği za­man, be­nim ver­di­ğim ak­lî de­lil­le­re da­ya­nan ce­vap, so­ra­nı tat­min et­mi­yor­du. Fa­kat ta­sav­vu­fî îzah, mey­ve­si­ni ver­mek­te ge­cik­mi­yor­du. Bu ko­nu­da te­sir gü­cü­mü git­tik­çe kay­bet­tim. Şim­di ina­nı­yo­rum ki, Hü­lâ­gu’nun ya­kıp yı­kan is­ti­lâ­la­rın­dan son­ra Ga­zan Han za­ma­nın­da ol­du­ğu gi­bi, bu­gün de en azın­dan Av­ru­pa ve Af­ri­ka’da İs­lâm’a hiz­met ede­cek olan; ne kı­lıç, ne de akıl­dır; fa­kat kalptir, ya­ni ta­sav­vuf­tur.”  (Osman Nuri Topbaş, Müslümanın Gönül Dünyası, Erkam Yayınları)

Siyonist terör örgütü İsrail’in işgal ve katliamına Filistinli Müslümanların sahabe imanıyla direnişi, dünyada ve Batı’da etkili olmakta ve tebliğe dönüşmektedir. Sahabe imanı demek, samimiyetle ve heyecanla istikamet üzere yaşamak demektir; bu meseleyi İslami ilimlerden tasavvuf konu edinmektedir.. Gazze direnişi, içimizdeki ve dışımızdaki şer odaklarına karşı uyanık olmak ve ölümüne karşı koymak, samimiyetle ve heyecanla istikamet üzere yaşamak anlamında tasavvufi hayatın güzel örneklerinden birini oluşturuyor. Yüz yıl önce Rusya’ya karşı direnen Kafkaslardaki derviş mücahitlerin hatıraları gibi..

Dolayısıyla Gazze direnişi, Prof.Dr.Mu­ham­med Hamidullah’ın uyarısını doğruluyor, yerindeliğini pekiştiriyor..  

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat