Anti Müslimizim endüstrisiyle mücadele

  • GİRİŞ23.07.2024 09:21
  • GÜNCELLEME24.07.2024 16:33

İslam, Allah’ın bütün peygamberlere gönderdiği vahyin ortak adıdır.

İslam, bütün insanlar için can, mal, akıl, nesil ve din özgürlüğünü temin eden; birlik, düzen, emniyet, adalet, barış ve merhamet dinidir.

Kur’an-ı Kerim, dünyada emniyet, huzur ve barışın en büyük teminatı olarak adaleti, temel hak ve hürriyetlerin dokunulmazlığını emretmektedir.

Hak ve hakikat yolunun rehberleri olan Peygamberler, tevhit inancının yerleşmesi, güvenliğin sağlanması, adaletin tesisi ve güzel ahlakın hayat bulması için mücadele ederek insanlığa en güzel örnek olmuşlardır.

İslam, birlik, düzen, barış ve esenliğe dair ilkeler ortaya koymaktadır. Bu yüzden İslam dini, bütün insanlık için Allah’ın bir nimeti ve huzurun yegane teminatıdır.  

YENİDEN İYİLİĞİN TEMİNATI OLMALIYIZ

İslam milleti, Kur’an-ı Kerim ve sünnetin rehberliğinde, yeryüzünde yeniden iyiliğin teminatı olmalıdır.

Dünya güçlerinin İslam’a yakıştırmaya çalıştıkları her türlü olumsuz imajın bertaraf edilebilmesi için küresel boyutta kapsamlı çalışmalar yapılması gerekmektedir.

Bu noktada bizlere düşen öncelikli görev, İslam’ın hak ve adalet anlayışını Peygamber Efendimiz sallahu aleyhi vesellemin çağlar üstü örnekliğini ve üstün ahlâki vasıflarını insanlık ailesinin her bir ferdine güzel bir dille, hikmetli bir üslupla anlatmak için var gücümüzle çalışmaktır.

Günümüzde İslam milletine düşen görevlerden biri de, sorunlarını ilim, hikmet, bilgi ve marifet ile çözmektir. Kendi aralarında barışı, adaleti, merhameti ve şefkati hakim kılmaktır. Böylece yüce dinimiz İslam’ın en iyi şekilde temsil edip, anlatmak ve bu husustaki yanlış bilgi ve algıları bertaraf etmektir. Kur’an-ı Kerim ve sünnetin rehberliğinde yeryüzünde yeniden iyiliğin teminatı olmaktır.

Dolayısıyla İslam’ın sevgi, iyilik ve barış yüklü mesajlarını toplumumuza ve bütün insanlığa sunmak için fedakarlıkla, işbirliği içinde çalışmaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız vardır. Bu nedenle Müslüman ülkelerin dini kurumları ve kuruluşları olarak yakın ilişkiler kurmak, sorunları beraberinde müzakere ederek çözüm üretmek, din hizmeti ve eğitimi alanında iş birliğini geliştirmek çok daha önemli hale gelmiştir.

TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ KORUMAK 

İnsan, dünyada imtihandadır. İmtihanda başarının önemli iki engeli, nefis ve şeytandır. Dinin irşadı, verdiği bilgi ve eğitim bu iki engele karşı çok önemli bir ilâhî yardımdır. Bu yardımdan mahrum olanların, daha doğrusu bilgi ve akıllarını gerektiği gibi kullanmayarak, iman edip ilâhî irşada kulak vermeyerek kendilerini bu yardımdan mahrum bırakanların temiz bir amel defteriyle dünya hayatını noktalamaları imkânsız gibidir. Allah’ın, kullarını mânen temizleyen bir büyük lutfu da hayat boyunca tövbe kapısını açık tutması, tövbe edenleri bağışlaması, tövbekârlara temiz ve beyaz bir defter açmasıdır.

Kur’an-ı Kerim’deki “Ey Müminler! Hep birden barışa (silme) girin, şeytana ayak uydurmayın, o sizin apaçık düşmanınızdır” (Bakara, 2/208) ayetini hep akılda tutmak gerekmektedir.

Bu ayet-i kerime Müslümanlara barışın yanında olmayı ve barış için çalışmayı önemli bir misyon ve sorumluluk olarak yüklemektedir.

Huzur ve esenlik iklimine zarar veren, birlik, düzen ve güvenliği zedeleyen tutum ve davranışları şeytanın adımları olarak nitelemektedir.

Dolayısıyla müminler için hayatın ve varoluşun gayesi, Allah’a gönülden bağlılıkla yeryüzünün imar ve ıslahı için gayret etmektir.

“İyilik ve takvâ hususunda yardımlaşın! Günah ve haksızlık yolunda yardımlaşmayın. Allah’tan korkun, çünkü Allah’ın cezası çetindir” (Maide Suresi; Ayet:2) ayeti de bunu ortaya koymaktadır.

Peygamber Efendimiz bu konuyla ilgili hadis-i şerifte; “Müslüman, elinden ve dilinden emin olunan kimsedir.” buyurmaktadır.

Bu iyilik idealini temel ilke kabul eden Müslümanlar, dünyadaki herkesin onurlu, özgür ve insanca bir hayat yaşama hakkını savunmayı ve bu uğurda çalışmayı inançlarının gereği bir sorumluluk olarak görmektedirler.

Müslüman, inancı ne olursa olsun, farklı inançlardan da olsa insanların temel hak ve özgürlüklerini korumakla yükümlüdürler.

DAĞINIKLIK, ANTİ MÜSLİMİZM ENDÜSTRİSİNE ORTAM SAĞLIYOR

Bediüzzaman Said Nursi Hutbe-i Şamiye’de Müslümanları güçsüz düşüren üç durumdan bahsede: Fakirlik, cehalet ve tefrika.. Bu tespitten bakıldığında İslam milletinin yüzyıldır bu üç problemi çözemediği görülmektedir. Müslümanların cehalet, yoksulluk, tefrika, kavga ve dağınıklık benzeri sorunların Anti Müslimizim endüstrisinin finansörlerine elverişli bir ortam sunmaktadır.

Oysa İslam, tüm Müslümanları kardeş ilan eden ve birbirine emanet eden bir dindir.

İslam mazlumun ve mağdurun imdadına koşmayı erdem saymaktadır.

İslam hangi inanca mensup olursa olsun komşusunun hakkını gözetmeyi öğütlemektedir.

İslam, merhameti ve şefkati insani ilişkilerde çok gerekli bir hareket noktası olarak kabul eden bir dindir.

Aynı zamanda İslam bir kişiyi öldürmenin bütün insanlığı öldürmek, bir kişiyi kurtarmanın da bütün insanlığı kurtarmak gibi olduğunu dünyaya ilan eden barış dinidir.

Dolayısıyla bu dine gönül veren Müslümanların öncelikle kendi aralarında güçlü bir vahdet oluşturmaları ve dayanışma içinde olmaları gerekir.

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat