Sosyal medya kitap okutmuyor..
- GİRİŞ20.08.2024 13:20
- GÜNCELLEME22.08.2024 11:02
Cemil Meriç, bireysel okuyuş tecrübesini esas alarak "Kitap fazla ciddi, gazete fazla sorumsuz. Dergi, hür tefekkürün kalesi." demiştir. Dolayısıyla gazete dergiye, dergi de kitaba yönlendirme işleviyle yüklü olmalıdır.
Bu yazıda okuma olgusuna sosyolojik yaklaşımla kuş bakışı bakmak istiyorum.
OKUMAK, FİKİR BİRLİĞİ VE BÜTÜNLEŞME
Kitap okumayan bir toplum da dergi de gazeteleşmiş, kitaba yönlendirme işlevinden yoksun olduğundan sorumsuz hale gelmiş demektir.
Okumak, bir toplumda, ilim merkezli etkin bir iletişim biçimidir.
Edebiyat, sanat ve kültürel faaliyetler ancak kitabın dolaşımda olduğu, okuyan toplumlarda görülür.
İslam’ın ilk emri olan okumak, hakikat medeniyetini inşa eder, bütünleşmeyi sağlar ve ufku aydınlatır.
Kitaba baş vurmak, meseleyi hakikate götürmek demektir. İslam toplumu, okuyan, ilimle istikamet üzere yaşayan ve meselelerini alimlere başvurarak hakikate götüren insanlardan oluşur.
Allah’ın ipi olan Kur’an-ı Kerim’e topluca sımsıkı sarılmak demek, ümmetin onu hayatın merkezine koyması, erdemli insanlar olarak birlik halinde yaşamak, ilkeli olmak, ahlak ve hukuku üstün tutmak, bilinçli, seviyeli, disiplinli yaşamak demektir.
Alimler, hakikati bekler ve onun sözcülüğünü yapar; İslami ilimleri esas almak demek hakikate götürülen meselelerin adaletle çözülmesi, kardeşlik, barış, yardımlaşmak ve dayanışma halinde olmak, hakikat medeniyetini ayakta tutmak anlamına gelir..
Okumak, bilgilenmek ve düşünmek toplum hayatında hayati bir ihtiyaçtır. Eğitimi ve basını bu eksende değerlendirmek gerekir. Okuma ihtiyacının karşılanmamasının göstergesi de cehalet, fikir birliğinin sağlanamaması ve çözülmenin başlamasıdır.
YAZAR VE KÜLTÜR ÇEVRESİ
1980 öncesi dönemde biz bunu yaşadık. Necip Fazıl Kısakürek, Büyük Doğu dergisini, Sezai Karakoç Diriliş Dergisi’ni çıkarırdı. Dergiler, ilerde kitaplaşacak yazıların yer aldığı platformlardı.
Dolayısıyla dergi, fikir kalesiydi; üstat ve çevresindeki iyi yetişmiş kadroyla iletişim halinde olmak için abone olunur, dergi takip edilirdi. Dergi, bir sosyalleşme alanıydı; kimliği oluşturan unsurlardan biriiydi.
Dergide insanlığın ve toplumun ana meseleleri sürekli irdelenirdi. Bilgi ve düşünce üretildikçe, toplumda yaygınlaşır ve sözkonusu kültür çevresi de büyürdü. Gazeteyi de bu kültür çevresi çıkarırdı.
Sosyolojik pencereden bakınca.. Kitap okumak bir bilgeyle, bir üstatla buluşmak anlamına gelir. Dergi okumak, başında bir üstadın bulunduğu bir kültür çevresiyle iletişim halinde olmak, hatta üyesi olmak anlamına gelmektir. Gazete, günlük olayların bir olgu olarak ele alınması ve ilkelere götürülmesi demektir; tavır almak ve politika üretmektir aynı zamanda.
Bir asırdır Türkiye’de toplumun dini olan İslam yasaklanmıştır; laiklik Antmüslimizm olarak anlaşıldığından ve geleneğin görünümü yasakladığından Müslüman halk siyaset yapamamış, dergilere siyasi parti misyonu yüklemiştir.
Dergiler sosyalleşme alanı olmanın çok ötesinde, iktidara talip lider ve kadrolar tarafından siyasal kültürün üretildiği, siyasi tavır ve davranışların üretilip yaygınlaştığı siyasal alanlar, teşkilatlar olmuştur. Dergi çıkarmak ve okumak, bir siyasal katılım türüdür.
GENÇLER VE SOSYAL MEDYA
Günümüzde gençler, teknoloji toplumu olduğumuzdan beri hayatımıza giren sosyal medyayı ilgi odağı haline getirmiştir. Sosyal medyanın gücü göz ardı edilemez durumdadır. Bu yüzden sosyal medyanın fonksiyonları ve nasıl olması gerektiği konusu önem arz etmektedir.
Sosyal medyanın içinde büyüyen çocukların düşünce ve değerleri de ona göre şekillenmektedir. Gelişim sürecinde, değerler sabit değildir; düşünce ve duygular da değişim ve gelişim içerisindedir. Bunlar göz önüne alındığı zaman ergenlerin zamanlarının çoğunu geçirdiği sosyal medyada farklı değer ve düşüncelere sahip kullanıcılara özenmeleri ve onların düşünce yapısına, değerlerine geçiş yapmaları tabiidir.
Günümüz insanlarının sosyalleştikleri alandır sosyal medya; çoğu zaman hayatlarını, yediklerini içtiklerini, giyim kuşamlarını, düşünce ve duygularını paylaştıkları ağdır. Düşünce yapıları henüz oturmamış ve değerlerine tam bağlanmamışken, farklı kültürlere, örf ve adete bağlı kullanıcıların ve içeriklerin karşılarına çıkması, gençlerimizin düşünce ve değer yapısının olumsuz etkilemektedir. Üstelik yaratılışı gereği bir arayış içerisindeki gençlerin karşılarına doğruluğu ispat edilmemiş bilgiler çıkmaktadır; apaçık algı yönlendirme operasyonlarına maruz kalmaktadırlar.
Günümüze baktığımızda tüketim toplumunun üyesi olmaya çalışan gençlerde Batı’ya özenme söz konusudur. Sosyal medya, gençlere Batı’nın bireyci sosyal felsefesini empoze etmekte ve konformist hayat tarzına özendirmektedir. Bu durum da gençlerin kendi benliklerini kaybetmeye ve kültürde farklılaşmaya yol açmaktadır.
Medya ve Batılı bilgi sistemleri, Batı’yı medeni gösterdiklerinden gençlerimiz de Batıcılaşmakta, kapitalist modern medeniyeti paylaşmaktadır. Batı’nın tarihine baktığımızda medeniyet kavramının insani ve ahlaki boyutta olmadığını rahatlıkla görürüz. Bir ülkenin teknolojisi, iktisadi gücü ve yaşam tarzı, o ülkenin medeni olduğunu göstermez. Tek yanlı ve iktisadi boyutlu bilgilendirme da sosyal medyanın yanıltıcı ve doğruluktan uzak olduğunu göstermektedir.
Cemil Meriç, gazete için ‘fazla sorumsuz’ diyordu. Bu ‘sorumsuz’ yargısı, hiç şüphesiz ana akım medyaya ilişkin bir değerlendirme. Renkli gazetenin devamı olan sosyal medya ise bozucu.. Çünkü servet ve şöhret vadeden sosyal medya, yol kesicilik yapıyor; dergiye ve kitaba yönlendirme işlevinden yolsun..
Mustafa Yürekli /Haber7
Yorumlar2