ABD’nin IŞİD ve PKK/PYD/YPG oyunu

  • GİRİŞ31.08.2024 09:35
  • GÜNCELLEME02.09.2024 09:40

ABD İslam coğrafyasını küçük devletler halinde yeniden yapılandırabilmek için terör bahanesiyle ülkeleri işgal etme  ve mevcut devletleri yıkma politikası gütmektedir.

ABD İslam aleminde hem terör örgütlerini kurmakta hem de onlarla mücadele etmektedir; böylece işgalini meşrulaştırmaktadır. Örneğin ABD Rusya’nın Afganistan işgalinde önce el Kaide’yi desteklemiş, sonra da onunla mücadele pozisyonuna girmiş, işgalini meşrulaştırmada kullanmıştır.

11 Eylül 2001 New York saldırısını el Kaide eylemi olarak dünyaya duyurmuş ve Bush Doktrini ekseninde Afganistan, Irak ve Suriye’yi işgal etmiştir.

ABD’NİN DEAŞ PROJESİ

ABD’nin bu İslam dünyasını istikrarsızlaştırma, işgal ve terörize etme politikası ekseninde DEAŞ 2001 yılında 11 Eylül saldırısı sonrası ortaya çıkmıştır. Bir ABD projesi olan örgüte "Irak İslam Devleti  adı verilmiştir. Daha sonra etki alanını Suriye'ye kaydırmasıyla Irak Şam İslam Devleti olarak anılmaya başlanmıştır. 2016 ABD Başkanlık seçimleri öncesi eski ABD Başkanı Donald Trump, DEAŞ'ı, selefi Barrack Obama'nın ve Demokrat Parti adayı olan rakibi Hillary Clinton'ın kurduğunu itiraf etmişti. İslam ile bağdaşmayan sayısız eylem gerçekleştiren örgütü "İslam devleti" olarak anmak da şüphesiz uygulanan en büyük algı operasyonlarından biridir. Terörle İslam'ı bağdaştıran batı argümanına karşı Türk resmî makamları DEAŞ'ı kullanmaktadır.

ABD Irak işgalinde Şiiler ve Kürtlerle anlaşıp yönetim oluştururken Saddamcılıkla suçladığı Sünnileri karşısına alıp cezaevlerine doldurmuştur.

Irak’ta Cumhurbaşkanlığı Kürtlere verilmiş ve kuzeyde özerk bölge yapılanmasına gidilmiştir.

Şiiler de başbakanlığı üstlenerek ülke yönetimini ele geçirmiş ve ABD’yle çalışmaya başlamıştır.

Irak’ta ABD işgaline karşı direnen Sünniler ise DEAŞ örgütüyle kontrol altına alınmıştır.

Ağustos 2012’den itibaren Suriye iç savaşında El Kaide bağlantılı gruplarla temas kuran DEAŞ, Esad rejimine karşı Iraklı Sünni nüfustan, bölge Müslüman ülkelerinden ve Batılı devletlerden savaşçı temin etmek için yoğun bir propaganda girişimi başlatmıştır.

DEAŞ lideri Ebu Bekir el Bağdadi, faaliyet alanını Suriye’ye taşımak için Nisan 2013’te örgütün ismini Irak Şam İslam Devleti (DEAŞ) olarak değiştirmiştir.

Irak’ta güvenlik güçlerinin etkisiz olması ve Suriye’de devam eden iç savaş ortamı Irak-Suriye sınırının geçişken olmasını sağlamaktaydı. Bu durum örgütün sınırın her iki tarafında da kolay hareket etmesini ve Suriye’de yayılma imkanını sağlamıştır. El Nusra cephesi ile birleşmek isteyen DEAŞ, bu örgütle ters düşmesi üzerine 2013’ten itibaren ayrı hareket etmiştir. 

DEAŞ'IN YPG/PYD İLE ÇATIŞTIRILMASI

DEAŞ'ın, Suriye’deki otorite boşluğundan dolayı silahlı bir güç olarak ortaya çıkması, bölgede mücadele eden başka bir silahlı aktör olan PKK’nın uzantısı olan YPG ile karşı karşıya gelmesine neden olmuştur.

Temelde askeri stratejisi bölgesindeki su kaynaklarını kontrol etmeyi planlayan DEAŞ, Suriye’de Fırat ve Habur bölgesine yoğunlaşmıştır. Bu bölge, Kürt nüfusunun yoğun olduğu bir alandır. Dolayısıyla DEAŞile PKK/YPG arasında çatışmaların en yoğun yaşandığı bölge olmuştur. Özellikle de Kobani’de PKK/YPG’nin DEAŞ'a karşı vermiş olduğu mücadele başta ABD olmak üzere Batı ülkelerinin planlarını gerçekleştirmiştir.

2014 yılının başından itibaren Suriye’deki muhalif gruplar ile DEAŞ arasında başlayan çatışmalarda başta Rakka olmak üzere Haseke, Halep’in doğusu ve Türkiye-Suriye sınır boyunca Kürt nüfusunun yoğun olduğu birçok bölge DEAŞ'Ineline geçmiştir. Bu durum Suriye’nin Kuzeyindeki birçok bölgede PKK/YPG ile DEAŞ arasında çatışmaların yaşanmasına neden olmuştur.

DEAŞ, Suriye’nin kuzeyinde genişleyebilmek ve bölgede tek güç olabilmenin tek koşulunun PKK/PYD/YPG kontrolündeki Afrin, Cezire ve Kobani’yi ele geçirmek olarak görüyordu. Bu amaçla DEAŞ, bunlar arasında en zayıf halka olarak görünen Kobani’yi hedef almıştır. Böylelikle DEAŞ Kobani’yi alarak kontrol ettiği bölgeler arasında bütünlüğü sağlamayı ve bu 3 bölgeyi birbirine bağlamayı amaçlamıştır. 

Kobani PKK/PYD için de stratejik bir öneme sahiptir. Çünkü Kobani’nin DEAŞ'a karşı kaybedilmesi halinde PKK/PYD’nin bölgede sahip olduğu bütün kazanımların yok olacağı anlamına gelmektedir. Kobani’nin PKK/PYD’nin kurduğu kantonların ortasında yer alması ve Esad rejiminden kurtulan ilk şehir olması sebebiyle PYD açısından büyük önem arz etmekteydi. PKK/PYD’ye göre Kürt bölgesinin kalbi olarak görünen Kobani’nin düşmesi halinde bu bölgenin kontrolü DEAŞ'a geçecek ve Kürt kantonları arasında kopukluk sağlanacaktır. 

Nisan 2014 tarihi itibariyle PKK/PYD kontrolündeki Kobani’yi kuşatma altına alan DEAŞ, ilerleyişini sürdürmüş; kısa bir zaman içerisinde şehrin büyük bir bölümünü kontrol altına almayı başarmıştır.

PKK/PYD’NİN TÜRKİYE SINIRINA YERLEŞTİRİLMESİ

Kobani kentinin tamamen DEAŞ'ın eline geçeceği düşüncesi ve kentte yaşayan ‘sivil halka karşı katliam yapılacağı’ söylemi, DEAŞ'a karşı uluslararası müdahaleyi gündeme getirmiştir.

Nitekim ABD önderliğindeki uluslararası koalisyon güçleri DEAŞ'a karşı hava saldırıları düzenlemiş ve YPG’ye silah, lojistik ve finansal destek sağlamıştır. ABD ve koalisyon güçlerinin desteği sayesinde 27 Ocak 2015 tarihi itibariyle DEAŞ güçleri Kobani’den çıkarılmıştır. 

Gazze’de sağır ve kör olan ABD ve Batı, Kobani’de kurtarıcı olmuştur.

DEAŞ'ın Kobani’ye yönelik saldırısı ve PKK/YPG’nin askeri alanda vermiş olduğu mücadele PKK/PYD/YPG’nin uluslararası kamuoyundaki tanınırlığını arttırmıştır; daha doğrusu örgütü uluslararası aktör haline getirmiştir.

ABD, DEAŞ'a karşı mücadelede PKK/YPG’yi bir nevi kara gücü olarak görmüş ve askeri, diplomatik ve ekonomik olarak her türlü desteği sağlamıştır. Bu durum PKK/YPG’yi Suriye iç savaşında ABD’nin en büyük müttefiki konumuna getirmiştir. Filistin’de Siyonist Yahudiler neyse, Irak ve Suriye’de PKK/PYD/YPG de odur; bir başka ifadeyle piyadesidir.

ABD ve PKK/YPG’nin işbirliği ile Kobani ve Tel- Abyab’ın DEAŞ'ın elinden alınması sonrası PKK/YPG, bu iki kantonu birleştirerek sınıra 400 km’lik yakın bir alanda Türkiye sınırında terör bölgesi oluşturmuştur.

Böylelikle PKK/YPG Suriye’nin kuzeyinde harekat alanını genişletmiş ve PKK, Türkiye’nin güney sınırlarında uzun bir koridorda etki alanına sahip olmuştur.

KÜRT KORİDORU SÖYLEMİ

PKK/PYD/YPG bu kantonları birleştirip bu bölgede yaşayan Arap ve Türkmenlere karşı tehcir politikası uygulayarak Cezire’den Kobani’ye kadar olan bir geniş bir alanda Kürt koridoru oluşturmaya başlamıştır.

Bölgede yeterince güçlenen bu örgüt, Arap, Türkmen ve vb. yerleşik halkların varlığını yok sayarak göçe zorlamış; ayrıca mülklerine el koyarak, sivil halkı zorunlu askerlik adı altında silahlandırmaya çalışmıştır.

Siyonist terör örgütü İsrail’in Filistin’de uyguladığı işgal, katliam ve soykırımın aynısını PKK/PYD/YPG örgütü bölgede uygulamaktadır. ABD, Siyonist İsrail terör örgütünü doğu Akdeniz’de kullandığı gibi, aynı şekilde işgal ettiği Türkiye’nin güneyinde Kürt koridoru söylemiyle örgütü kara gücü olarak kullanmaktadır. PKK/PYD/YPG örgütü dünya güçlerinin elden ele dolaşan maşasıdır.

ABD ve Batılı ülkelerin desteğini alan PKK/PYD/YPG örgütü, 30 Eylül 2015 tarihi itibari ile Suriye iç savaşına dahil olan Rusya’nın da desteğini almıştır.

Yorumlar3

  • Beklenen son 2 ay önce Şikayet Et
    ABD basta szili kâfir Batı'nın her turlu desteklediği netenyahunun 7 Ekim'de başlayan soykırımdan 3 hafta sonra ve daha sonrada birçok kez yazdığım yorumda olduğu gibi netenyahunun sonunu İsrail halkı bizzat telaviv meydanında getirecek.
    Cevapla
  • Siirtli 2 ay önce Şikayet Et
    Hepsi tiyatro: Hacivat Karagöz oyunundaki gibi,perdeye silüette yansıyor ama arkadan ışığı veren kuklaları oynatan hep aynı el
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Türk beyi 2 ay önce Şikayet Et
    Siyonistler ve uzantılarının bu coğrafyadan kazınacakları günü sabırsızlıkla bekliyoruz.
    Cevapla Toplam 9 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat