Küreselleşmenin ideolojisi: Antimüslimizim
- GİRİŞ21.09.2024 11:14
- GÜNCELLEME23.09.2024 08:33
Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de İbrahim Suresi’nin 3. ayetinde şöyle buyuruyor: “Dünya hayatını ahirete tercih edenler, Allah’a giden yolu kapatanlar, onu eğri ve çelişkili göstermek isteyenler var ya, işte onlar derin bir sapıklık içindedirler.”
Peygamberimiz sallahu aleyhi vesellem de hadis-i şerifte ise şöyle buyuruyor: “Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların güvende oldukları kişidir. Mümin ise canları ve malları hususunda insanların kendisinden emin oldukları kişidir” (Tirmizî, İmân, 12).
İslam milleti, imanla kavuşulan emniyet, adalet, huzur, barış ve medeniyeti tarih boyunca insanlığa göstermiştir. Bugün de gösterebilir.
ALLAH’IN İSLAM MESAJI
Yüce Rabbimiz, el Hadi sıfatının tecellisiyle indirmeye başladığı Kur’an-ı Kerim’de Peygamberimiz Muhammed Mustafâ sallahu aleyhi vesellem aracılığıyla İslâm mesajını bütün insanlığa tebliğ etti. Allah’ın varlığına ve birliğine iman etmek, O’na hiçbir konuda ortak koşmamak ve sadece O’na kullukta bulunmak, bu ilahi mesajın temelini teşkil etmektedir.
Adem aleyhis selamdan beri her kavme bir peygamber gönderilmiştir; sözkonusu vahiy ve peygamberlik yoluyla bildirilen İslam mesajı asırlar boyunca insanlığa tebliğ edilmiştir. Peygamberimiz sallahu aleyhi vesellem son peygamber, tebliğ ettiği Kur’an-ı Kerim son kitap ve İslam kıyamete kadar geçerli son mesajdır.
Peygamberimiz sallahu aleyhi vesellemin yaşayarak somut bir şekilde gösterdiği İslam mesajı, değerler manzumesi olarak, öldürmeyi değil yaşatmayı, zulmetmeyi değil hakkı gözetmeyi, batıla değil hakikate tabi olmayı, hayâsızlığı değil iffeti kuşanmayı ve erdemli duruşu takdim ediyordu insanlığa.
Kur’an-ı Kerim’deki bu İslam mesajı, cehaleti değil bilgi ve hikmeti öğütlemektedir. Bu İslam mesajı, savaşı değil barışı, terör ve vahşeti değil vicdan ve merhameti, fitne ve fesadı değil güvenlik, adalet, huzur ve barışı öğretmektedir. Bu İslam mesajı, vurdumduymazlığı değil sorumluluğu, bencilliği değil paylaşmayı, bölüp parçalamayı değil birleştirmeyi esas almaktadır. İslam, hayatın her kesitine vicdan, adalet ve merhameti ilkeler olarak yerleştirdi. En zor zamanlarda dahi zulme, şiddete ve haksızlığa asla müsaade etmedi. Meşru müdafaa sadedinde değerlendirilen savaşın bile bir hukuku, bir ahlakı olduğunu asırlar öncesinden insanlığa haykırdı.
Kadına, çocuğa, yaşlıya, tabiata dokunulmasını, zarar verilmesini kesin olarak yasakladı İslam. Bir insaf ve merhamet çağrısı olan İslam, kısa sürede bütün bir yeryüzünde, tüm coğrafyalarda yankı buldu. Müslümanlar, 7. asırdan 20. Asra kadar âleme silah, şiddet ve vahşet değil; sevgi, merhamet, şefkat, adalet ve hakikat medeniyeti taşıdı.
KÜRESELCİLERİN MAŞALARI
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni oluşturan beş dünya gücü olmuş ülke, ABD, İngiltere, Fransa, Çin ve Rusya, koalisyon oluşturmuş, kurdukları küresel sistemle dünyayı yönetmektedir.
11 Eylül 2001’den beri İslam coğrafyasını askeri olarak işgal etmekteler.. Bölgeleri istikrarsızlaştırmakta; yoksulluk, işsizlik, göç, şiddet ve teröre maruz bırakmaktalar. Afganistan, Irak ve Suriye fiilen işgal edilmiştir. Arap Baharı’ndan sonra Libya, Mısır ve Türkiye iç karışıklığa düşürülmüştür. Dünya güçleri, itiraz eden İslam coğrafyasını istikrarsızlaştırıp müdahale etmekte, yönetimleri belirlemekte ve kaynaklarına, ekonomisine el koymaktadır.
Bu süreçte kimi cahil Müslümanlar, dinin özünden, ruhundan, hayat veren değerlerinden uzaklaşmakta ya da türlü hile ve desiselerle uzaklaştırılmaktadır. İnsanı yaşatmak ve ona varlık gayesini anlatmak üzere gelen bir din, nice süfli emellere alet edilmektedir. İslam, bütün hakikatleri insanlığa bildirmişken; kimileri, hakikatin sadece kendi ellerinde olduğunu iddia eder hale gelmiştir.
Yüce Dinimiz İslam, küreselleşme döneminde bugün çok daha büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır. Zira terör örgütlerinin işlediği cürüm, saldırı, vahşet ve katliamlar ne yazık ki İslam’la birlikte anılır olmuştur. Modern zamanların tüm insafsızlığı, vicdansızlığı, adaletsizliği İslam’a ve masum Müslümanlara mal edilmeye çalışılmaktadır. İslam, vicdanı ve insafı kirlenmiş, yüreği tükenmiş insanlarca terör ve vahşetle birlikte zikredilerek olumsuz bir İslam imajı ve algısı üretilmektedir. Küresel siyaset mühendisliğiyle dinimiz, itibarsızlaştırılmaya; İslâm’la ilgili, insanların kalplerinde bir endişe ve korku oluşturulmaya çalışılmaktadır.
İnsanlığa rahmet olarak gelen bir dinin, bir kitabın, bir peygamberin ve o dine mensup olan insanların bu tür terör olayları üzerinden itibarsızlaştırılması, en az işlenen bütün bu vahşetler kadar ağırdır.
Küresel teröre, yeryüzündeki en büyük cinayet, ahlak ve hukuk tanımayan katliamlara ‘cihat’ adı verilmesi emperyalizmin son oyunudur. İslam dininde, hayat rehberimiz olan Kur’an-ı Kerim’de böyle bir anlayış yoktur. Dinimizin cihat anlayışı, iyilik ekseninde çalışıp çabalamaktır; öldürmek değil, yaşatmaktır. Harap etmek değil, mamur eylemektir. Gönüllere kin, nefret, intikam tohumları değil, sevgi, şefkat, merhamet tohumları ekmektir. Yeryüzüne şiddet, terör ve vahşet üzerinden korku değil, hak ve hakikat yoluyla barış, güven, huzur ve adaleti yaymaktır.
Bugün küreselcilere maşa olup din adına masum insanları, kadınları, yaşlıları, çocukları acımadan öldürenler aslında bütün insanlığı katletmektedir. Ne hazindir ki, İslam’ın yüksek şiarı olan tekbir, bu vahşete, bu vicdansızlıklara alet edilmektedir. Aslında Ankara’da Paris’te, Beyrut’ta, Bağdat’ta, Nijerya’da, hâsılı dünyanın dört bir yanında öldürülen sadece masum insanlar değil, âlemlere rahmet olarak gönderilen İslam’ın yüce değerleridir.
İnsanlığını yitirmiş, gözü dönmüş, küreselcilerin elinin altında duranların yaptıkları yüzünden tahkir edilmek istenen, Kerim Kitabullah’tır. İtibarsızlaştırılmaya çalışılan, Merhamet ve Şefkat Peygamberi Habibullah Muhammed Mustafa sallahu aleyhi vesellemdir. Ötekileştirilenler, dışlananlar, teslimiyetle bu kitaba, bu peygambere gönül veren sadık ve masum Müslümanlardır.
KÜRESELLEŞMENİN İDEOLOJİSİ: ANTİMÜSLİMİZİM
Bugün, din kisvesine bürünmüş terör örgütleri, cinayet şebekeleri, geçmişten günümüze birikmiş öfkeleri, incinmiş onurları, bastırılmış duyguları, yıkılmış hayalleri istismar etmektedir. Onlar bugün, tarihte acı hikâyeleriyle hatırladığımız, ortalığı yakıp yıkan, topyekûn medeniyetimizi tahrip eden Moğollarla aynı yöntemi kullanmaktadırlar. Vicdan ve insaf medeniyetine kast eden Haçlılarla aynı yolu yürümektedirler.
Ancak Müslümanlar biliyor ki, dillerinden tekbir düşmese de, alınları secdeden kalkmasa da insanlık dışı katliamların faillerinin yaptıklarını rahmet dini İslam’la bağdaştırmak mümkün değildir.
Küreselciler Fas’tan Çin’e kadar büyük bir coğrafyada iki milyar Müslümanı koyun sürüsü görmektedir. Küreselleşmenin ideolojisi, İslamofobi değil, Antimüslimizimdir. İslamofobi denilince, küresel vahşet fikir suçu, kültürel savaş haline gelmektedir. Antimüslimizim, İslam coğrafyasını fiili işgalin, Müslümanlara katliam yapmanın, doğal kaynaklarına el koymanın, kısaca emperyalizmin ideolojisidir çünkü. Bu coğrafyanın masum insanlarını ölümlerden ölüm beğenmeye mecbur eden küreselciler ve maşaları, aslında tüm insani değerlere kastetmektedirler.
Yazımı şu dua ile bitirmek istiyorum: “Rabbimiz! İlmimizi, anlayışımızı artır ve bizi salih kullarından eyle!”
Mustafa Yürekli / Haber7
Yorumlar1