Müminin sünnete uyma görevi
- GİRİŞ28.09.2024 09:02
- GÜNCELLEME29.09.2024 09:18
Her müminin Peygamber Efendimiz’e (s.a.v) karşı görevleri vardır. Bu görevlerinden biri de sünnetine uymak, ona tabi olmaktır.
Sünnet, izlenen yol, yöntem, örnek alınan uygulama, gidişat demektir. Dini terim olarak Resulullah’ın (s.a.v) sozleri, yaşayışı ve ashabın yaptığı bazı davranışları tasdik etmektir. Sünnet deyince iman, ibadet, insanlarla ilişkiler ve adap konuları anlaşılır. Sunnet kısaca, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) hayat tarzıdır.
SÜNNET ALLAH SEVGİSİNİ GÖSTERİR
Allah Teala, kendisine olan sevgimizi, Peygamber’ine (s.a.v) tabi olmamıza bağlamıştır: “Resulüm de ki: Eğer Allah’ı sevdiğinizi iddia ediyorsanız, bana tabi olunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı mağfiret buyursun” Al-i İmran suresi; Ayet 31).
Resulullah’a karşı sünnete uyma görevini getirmek için ona tabi olmak ve ona itaat etmekle mümkündür. Allah’a (c.c.) ve Resulu’ne itaat, imanın gereğidir ve her mümin için görevdir. (Enfal Suresi; Ayet: 1; Nur Suresi, Ayet: 51)
Allah’a ve Resulullah’a karşı görevlerini yerine getiren müminler; zemininden ırmaklar akan cennetlere yerleştirileceklerdir (Nisa suresi, Ayet: 13). Yaptıkları iyi amellerin mükafatını eksiksiz olarak göreceklerdir (Hucurat Suresi; Ayet:14)
Sünnete uyma görevini yerine getirenlerin mükafatı, cennette peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salih kişilerle beraber olmaktır (Nur Suresi; Ayet: 54). Kuran-ı Kerim’de Allah (c.c.) ve Resulü’ne itaat etmeyenlerin amellerinin boşa gideceği bildirilmektedir (Muhammed Suresi; Ayet: 33).
DOĞRU YOLDA YÜRÜMEK
İslam dininde doğru yolda yürümek, Resulullah’a (s.a.v) tabi olmaya bağlıdır: “...Ona tabi olun ki hidayete eresiniz” (A’raf Suresi; Ayet: 158).
Peygamberimiz’e (s.a.v) saygı göstermeden ve onu örnek almadan doğru bir dini hayat yaşanamaz. Bunun için ayette şöyle buyrulur: “Andolsun ki, Resulullah’ta sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab Suresi; Ayet: 21)
Alimlerimiz “Sunnete sarılmak kurtuluştur” demişlerdir. (İmam Zuhri Darimi, Mukaddime 16.) Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Sünnete uygun az bir amel, bidat olan çok amelden hayırlıdır. Kim benim sünnetimle amel ederse bendendir, kim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.” (Abdurrezzak, Musannef, XI, 291.)
Efendimizi (s.a.v) örnek alabilmek için önce onun hayatını iyi bilmeliyiz. Günlük yaşantısında neler yaptığını ayrıntılı bir şekilde öğrenmeliyiz. Peygamberimiz’in (s.a.v) ailesi, akrabaları, arkadaşları, komşuları ve diğer insanlarla ilişkilerini araştırmalıyız. Allah’a (c.c.) kulluk vazifelerini nasıl yerine getirdiğini bilmeliyiz.
Sahabeler, Peygamberimiz’in (s.a.v) emirlerindeki hikmeti bilse de bilmese de ona tam bir teslimiyetle tabi olurlardı. Genç sahabe Abdullah b. Ömer, yaşlı sahabe Ümeyye b. Abdullah’a sordu: “Biz hazar namazı ile korku namazını Kur’an’da buluyoruz. Fakat sefer yolculuk namazını Kur’an’da bulamıyoruz. Bu nasıl oluyor? O da şöyle cevap verdi: Bak yeğenim! Biz hicbir şey bilmezken Allah (c.c.) bize Muhammed’i (s.a.v) peygamber olarak gönderdi. Biz, Muhammed’i neyi, nasıl yaparken görmüşsek onu öylece yaparız.” (Nesai, Taksiru’s-salat 1)
Hz. Ali, sünnete tabi olmanın, sünnette uygulaması varken, kişinin kendi görüşüne göre bir davranış sergilemesinin yanlışlığını ifade için mestlerin üstünün meshedilmesi ile ilgili şöyle demiştir: “Resulullah’ı mestlerin üstünü meshederken görmemiş olsaydım bana göre onların altını meshetmek daha uygun olurdu” (Ebu Davud, Tahare, 63).
BİD’AT SAPIKLIKTIR
Sünnete uymayanlar hakkında Peygamberimiz’in (s.a.v) çok önemli uyarıları vardır. “…Sünnetimden yüz çeviren benden değildir” (Buhari, Nikah, 1). buyurarak, yanlış din anlayışlarının tehlikesine işaret etmiştir. Sünnetine uymayarak onu zayi edenlere, şefaatinin haram olduğunu bildirmiş (Munavi, Feyzu’l-Kadir, VI, 108), “Size iki şey bıraktım, onlara tutunduğunuz sürece sapmazsınız: Allah’ın kitabı ve peygamberinin sünneti.” (Muvatta’, Kader, 3) buyurarak doğru yolda yürümeyi her ikisine uymaya bağlamıştır.
Peygamberimiz’in (s.a.v) sünnetine uyma hususunda bidattan kacınmak da şarttır. Bidat, Efendimiz (s.a.v) ve sahabelerin uygulamalarının dışında ortaya çıkan, dini bir delile dayanmayan inanç, ibadet, fikir ve davranışlardır. “İşlerin en kötüsü dine sonradan katılan şeylerdir.” (Muslim, Cuma, 43) buyuran Peygamber Efendimiz (s.a.v), aynı zamanda İslam’da güzel bir çığır açana o çığıra uyanlar bulunduğu surece sevap verileceğini, kötü bir çığır açana da aynı şekilde günah yazılacağını haber vermiştir (Nesai, Zekat, 64; İbn Mace, Mukaddime, 14).
Medine’de bir adam İmam Malik’e nerede ihrama gireceğini sorar. O da Peygamber Efendimizin ihrama girdiği Zulhuleyfe denilen yeri tavsiye eder. Adam ise Mescid-i Nebi’de girmek istediğini söyleyince, İmam Malik onu fitneye sebep olacağı şeklinde uyarır.Adam görüşünde ısrar eder. Bunu uzerine İmam Malik şöyle der: Resulullah’ın eksik bıraktığı bir iyiliğe ulaştığını düşünmekten daha büyük fitne mi olur? Allah Teala Nur suresi, 63. ayette “…Onun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir bela gelmesinden veya kendilerine cok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar buyurmuştur.” (Şatıbi, İ’tisam, I, 97.)
Bid’atı sonradan ortaya çıkan her şeyi içine alacak şekilde geniş kapsamlı olarak kabul eden alimler, Hz. Peygamber’in bid‘atı reddeden hadisleriyle her devirde günlük hayata girmesi zorunlu bulunan yenilikleri bağdaştırmanın yegane yolu olarak onu, yapılmasında mahzur bulunmayan “iyi bid‘at” (bid‘at-ı hasene, bid‘at-ı mahmude, bid‘at-ı huda) ile yapılması yasaklanan “kötü bidat” (bid‘at-ı seyyie) diye ikiye ayırmayı uygun bulmuşlardır. Kur’an’ı bir mushafta toplamak, teravih namazını cemaatle kılmak, minare ve medrese inşa etmek iyi bidata, kabirlerin uzerine turbe yapmak ve buralara mum dikmek de kotu bidata örnek olarak gösterilebilir. Bu anlayışa göre hadislerde reddedilen kötü bid’attır (Rahmi Yaran, Bid’at, TDVİA, C 6, s.129).
SÜNNETE UYMAK PEYGAMBER SEVGİSİDİR
Resulullah’a güzelce tabi olup onu örnek almamız, ona olan sevgimizin işaretidir ve hepimizin en başta gelen görevidir. Onun ümmeti ancak ona tabi olanlardır. Kur’an’a uyup, Resulullah’ın sünnetine tabi olmayan kişi, Kur’an’a da karşı çıkmış sayılır. Onun ahlakı, davranışları, halleri, emirleri ve yasakları konusunda bize ulaşan rivayetlere, aksine bir delil bulunmadıkça uymamız gerekir.
Allah’ın (c.c.) sevdiği kişiler, Hz. Muhammed’in (s.a.v) edebiyle edeplenen, ahlakını ve davranışlarını kendine olcu kabul eden kimselerdir. Onlar Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) beğendiğini beğenir, dost edindiklerini dost edinirler, düşmanlık beslediğine düşman olurlar.
Resulullah’ın (s.a.v), “Bazılarına ne oluyor ki benim ruhsat verdiğim şeyleri yapmaktan çekiniyorlar!” (Ahmed b. Hanbel, Musned, VI, 45) hadisi, sünnet çizgisinin dışında bir Müslümanlık olmayacağına işaret eder. Bu konuda İmam Rabbani şu örneği verir: “Sünnete uymak niyetiyle kaylule uykusuna yatmak, oğle namazından sonra bir sure uyumak sunnete uymayan pek cok nafile ibadetten daha faziletlidir...” (İmam-ı Rabbani, Mektubat, I, 418, 114. Mektup).
Mustafa Yürekli / Haber7
Yorumlar1