İslam sanatı, kişilik, kimlik ve kültür

  • GİRİŞ19.01.2025 09:22
  • GÜNCELLEME20.01.2025 10:01

İslam sanatının somut işlevi, daha çok sosyalleşme ve kişilik oluşumu ile kültür arasındaki ilişkide görülmektedir. Her kültür, özünü oluşturan kendi dünya görüşünü, varlık tasavvurunu, değerlerini, geleneklerini ve tarihini sanatsal ifadelerle somutlaştırır; sanat yoluyla kuşaktan kuşağa aktararak süreklilik sağlamaya çalışır. 

Dolayısıyla kültürün başat işlevinin bireyin biyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılamak olduğundan; yetişkin bir insanın kültürüyle ilişkisinin çocukluktaki sosyalleşmesinin psikolojik izlerini taşıdığı düşünülmektedir. Çünkü insan ile kültür ilişkisinin temelleri ta çocuklukta atılmaktadır.

Kültür ve kişilik aynı sosyal örüntüde biçimlenen az çok tutarlı birer düşünce ve eylem bütünlüğüdür. Dolayısıyla bir kültürü paylaşan kişilerin ortak kişilik özellikleri ve davranışları vardır ve kişiliğin biçimlenmesinde özellikle değerler, çocuk yetiştirme yöntemleri ile bunların yol açtığı erken çocukluk deneyimleri belirleyicidir. Dil, hem kültürün önemli bir unsuru hem de bireyin sosyal deneyimlerinin odağı olarak ele alınmaktadır. 

Aynı kültürde yaşayan insanlar arasındaki kişilik farklılaşmalarının ortaya çıkarttığı ve bu bireysel farklılıkların sosyal istikrar ve değişim süreçlerinin anlaşılması için önem taşıdığı ileri sürülmüştür. Farklı kültürler, temel kişilik özellikleri bakımından ciddi farklılıklar ortaya koyar. Kültürleri sosyalleşmede kazandırdıkları kişilik özellikleri açısından karşılaştırırken bireysel farklılıkları dikkate almak gerekmektedir; bu yolla değerler ve çocuk yetiştirme yöntemlerinin kişilik üzerindeki etkileri kolaysa tespit edilebilecektir.  

Kültürel kimlik, bireylerin ve toplumların kim oldukları ve kendilerini nasıl tanımladıklarıyla ilgilidir; toplumsal bilinç biçimi olan sanatla doğrudan ilişkilidir. Bu yüzden sanat, kişilik, kimlik ve kültür etkileşim halindedir.

Kültürel kurumlar, birincil ilişkiler içinde ve ikincil ilişkiler içinde olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Birincil ilişkiler içindeki kurumlar, gündelik hayat, geçim tarzı, akrabalık, sosyalleştirme gibi süreçleriyle bir temel kişilik meydana getirmekte, bu da ikincil kurumlar olan din, sanat, folklor gibi bilinç biçimlerinden etkilemekte ve kültürel bütünleşmeyi sağlamaktadır.

Hakikat medeniyeti ve vahiy kültürü, bireyi inanç birliğinden düşünce birliğine, oradan da eylem birliğine yönlendirerek halkı İslam milleti aşamasına taşırken en üst teşkilat olan devlete kadar taşır.. Bireyin olgunlaşması ve uyumlu hale gelmesi, halkın millet ve devlet formasyonları kazanması süreçlerinde mimariden şiire İslam sanatı önemli roller üstlenmektedir.

SANAT VE KİMLİK  

Sanat, akaidin estetik kimlik kazanmasıdır; vahye dayalı soyutlamadan, tevhitten, özgün bir somutlamaya, sanat faaliyeti sonucu ortaya çıkan sanat eseri sayesinde tekil bir sıçrayış deneyimidir; aidiyetten mensubiyete kapsamlı ve derin bir atılımdır. Sanat, bir kültür unsuru olarak sağladığı farkındalıkla, toplumların özünü ve kimliğini kavramada, anlamada ve ifade etmede önemli rol oynar. 

Güzelliğin somut bir tezahürü olan sanat insan hayatında oldukça önemli rol oynamıştır. İnsanlığın var oluğundan bu yana varlığını sürdüren sanat, sadece güzel ve güzelliğin ifadesi olarak kalmamış, duyguları, psişik ruh hallerini de etkileyerek psikolojinin vazgeçilmez bir başvuru kaynağı haline gelmiştir. Sanatçının kişisel gelişimi ve kendini gerçekleştirmesi kadar toplumların estetik dönüşümlerinde de sanat etkili bir fonksiyon icra etmiştir. 

Toplumların oluşturduğu medeniyetlerin tarih, edebiyat ve kültürleri ile ilgili ilk elden bilgilere de yine ürettikleri sanat eserlerine bakılarak ulaşmak mümkün olmuştur. Sanatın bu denli etkili olmasında kuşku yok ki dinin önemli bir katkısı olmuş, sanat eserlerinde dini obje ve olgular kullanılagelmiştir. Bir anlamda sanat, dinlerin kendilerini anlatmalarında kullandıkları vazgeçilmez bir yol olmuştur. Din için sanat ne kadar önemliyse, sanat için de din bir o kadar önemli olmuştur. Günümüze gelinceye kadar ortaya konulan sanat şah eserlerinin çoğunluğunda din ve dini verilerin kullanılagelmiştir. Dini fenomenin içerdiği aşkınlık, güzellik, yücelik gibi özellikler aynı zamanda sanatçının eserini oluştururken ulaşmaya çalıştığı, nihai kaygısını ifade eden ortak hedefler şeklinde düşünülmüştür.

Sanat, sosyal kimliğin şekillenmesinde ve aktarılmasında köprü değil, ırmak işlevi görür. Özellikle yerellik/millilik özelliği kazanmayı başarmış sanat türleri, toplumların geçmişten günümüze taşıdığı kültürel mirasın bir yansımasıdır. Bu bağlamda, sanat eserleri sadece estetik birer nesne değil; aynı zamanda derin anlam yüklü birer kültür taşıyıcılarıdır.   
Kültürel kimliğin ifade biçimleri arasında yer alan sanat, bireyler ve toplumlar arasındaki etkileşimi derinleştirir. Gelenekler, toplumsal normlar, eğitim ve sanat arasındaki ilişki, bireylerin kimliklerini nasıl geliştirdiğini ve toplumsal değişimi nasıl etkilediğini anlamamızda kritik bir öneme sahiptir.

Sanat eserinin kendine özgü niteliği ancak onu izleyenin algı yetisi, düş gücü sayesinde anlaşılabilmektedir. Sanat dediğimiz şey, estetik davranışların ürünüdür. Davranış denildiğinde de akla psikoloji gelmektedir. Bu nedenle insanın psikolojik yapısı ile onun estetik algılayışı arasında anlamlı bir ilişkiden söz edilebilir.

Sanat, bireylerin ve toplumların kendilerini ifade ettiği önemli bir imkandır. Her bir sanat eseri, yaşanmışlıkların, duyguların ve toplumsal dinamiklerin bir yansımasını taşır. Örneğin, bir resim sadece renkler ve formlardan oluşmaz; aynı zamanda sanatçının öznel deneyimlerini, hislerini ve yaşadığı dönemin izlerini de taşır. Bu nedenle, sanatın kimlik üzerindeki rolü, sadece görsel bir estetik sunmakla sınırlı değildir; daha derin bir sosyal ve kültürel anlam içerir. 

Bir sanat eseri, toplumun değerlerini ve inançlarını yansıtırken, bireyler için de aidiyet ve mensubiyet duygusu oluşturur. Sanat, sosyal kimliklerin ve toplumsal ilişkilerin şekillenmesinde önemli bir etkendir. Bu etkileşim, sanat faaliyetlerinde, sanat eserlerinin üretim ve algılama süreçlerinde kendini gösterir. 

Bir sanatçının, kendi kimliğini ifade etme biçimi, çoğunlukla toplumsal dinamiklerden etkilenir. Sanat eserleri, belirli bir kültür içinde nasıl bir anlam kazandığını belirleyen birçok faktörü içerir. Örneğin, dini musiki, günümüz gençliği tarafından sıkça kullanılan bir ifade biçimidir. Bu tür sanat, toplumsal sorunları ele alabilirken, aynı zamanda bireylerin ve toplulukların kimliğini de sorgulamaktadır. 

Sanat, kişilik ve kimlik gelişimi sürecinde bir araç olmanın ötesinde, katılımcıların kendilerini bulmalarını sağlar. Günümüzde birçok sanatçı, toplumsal meselelere dikkat çekmek için eserlerinde kimlik sorunlarını sorgulayan temalara odaklanmaktadır.

KÜLTÜREL MİRAS VE SANAT ESERLERİ

On dört asırlık bir geçmişe sahip olan İslam sanatının, insanın maneviyatı, ruh dünyası ile sıkı bir ilişkisinin olduğunu söylemek mümkündür. Kaynağı kutsal vahye dayandırılan bu sanatta insanın kendisini tanıması, mutlak varlıkla ilişkisi ele alınmıştır. Psikoloji-sanat ilişkisi bağlamında sanat eserlerinin içerdiği psikolojik öğelere günümz sosyal bilimlerinin gündemindedir. Yine din ve sanat arasındaki ilişkinin kökenleri insanlığın başlangıcına dayandırılmaktadır. İslam sanatlarının psikolojik mahiyeti ile İslam sanatını batı sanatından ayıran özellikleri de gündeme taşınmalıdır. Hat ve ebru sanatları da dahil İslam sanatının psikolojik analizi, özellikleri ve içerdiği psikolojik unsurlar ele alınıp irdelenmelidir.

Tarih boyunca İslam medeniyetinin sanat ve sanatçıya ayrı bir yer verdiğini söylenebilmektedir. İslam sanatlarının kutsal eksenli ve sonsuzluk çizgilerini barındıran anlayışı, sanatçı ve izleyicisinin ruhsal dünyası üzerinde derin etkiler bırakmakla kalmamış, onların kişisel gelişimlerinde ciddi bir fonksiyona sahip olmuştur. İnsanı ruh ve beden bütünlüğü içerisinde ele alan İslam sanatlarının, kişinin kendini tanıması ve kutsalla ilişkisini sağlıklı bir şekilde sürdürmesinde önemli bir vasıta olmuştur. İslam sanatı, sanatçıda olduğu kadar izleyicisinde de estetik, bedensel bir hazzın yanı sıra manevi, ruhsal bir doyumun oluşmasında etkili olmuş, böylelikle kişinin kalbinde, ruhunda oluşturduğu güçlenmeye bağlı olarak daha hassas, ince ve seçici bakışa sahip olmasında katkı sağlamıştır. 

Ancak son zamanlarda bu sanatın oluşturduğu inceliğin, seçiciliğin bugün İslam toplumlarında yeterince görülmediğini de ifade edebiliriz. Bu husus günümüz inananlarının psikolojik ve manevi dünyalarının neden zenginleşmediği, aksine sanatsal anlamda fakirleştiğini de izah etmektedir. Kalbi hayatın sağlıklı olmayışı, sanatsal hayata tesir edeceği gibi inananın ruhsal ve manevi dinamiklerini de olumsuz etkileyecektir. Bir kaç yüzyıldır eğitim, teknoloji, sosyal hayat, ilim, vb. neredeyse her alanda İslam toplumlarının geri kalmışlığını sanatsal dünyamızdaki fakirleşmeye bakarak anlamak mümkündür.

Kültürel miras, bir toplumun tarihini ve geleneğini gelecek nesillere aktaran unsurlardır. Sanat eserleri, bu mirasın somutlaşmış halini temsil eder. Her eser, geçmişin izlerini taşırken, aynı zamanda kültürel kimliğin sürekliliğini sağlar. 

Geleneksel sanat formları, bireylerin köklerini, aidiyet ve mensubiyetlerini hissettiren bir kimlik oluşturur. Örneğin, el sanatları, sadece estetik değil, aynı zamanda toplumsal değerleri temsil eden birer ifade biçimidir. Bu bağlamda, kültürel mirası yansıtan birçok sanat dalı bulunmaktadır. Bu sanat dalları, geçmişle günümüz arasında bir köprü kurar. Böylece, geleneksel sanat eserleri, çağdaş sanat anlayışıyla bir araya gelerek dinamik bir etkileşim oluşturur. 

Bunun yanında, müze ve sergi alanları, kültürel mirasın korunması ve sergilenmesi açısından büyük bir öneme sahiptir. Sanat galerileri ve müzeler, kültürel değerlerin tanıtılması ve topluma aktarılması konusunda aktif rol oynar. Özellikle yerel sanatçıların eserlerinin sergilendiği mekanlar, toplumsal bellek oluşturmada kritik bir işlev üstlenir. Topluluklar, bu eserler aracılığıyla geçmişe dair bilgilere ulaşırken, kültürel kimliklerini de yeniden şekillendirirler. Yerel sanatın sergilenmesi, toplumsal birlikteliği destekleyen unsurlardan biridir. Böylelikle, sanat eserleri kültürel mirası gelecek nesillere taşırken, sanatın toplumsal boyutunu da güçlendirir.

İslam sanatlarının bugün yeniden insanın psişik gelişiminde önemli bir rol oynayabileceğini görüyoruz. Son zamanlarda ebru ve hat sanatlarının psikoterapilerde kullanıldığını görmek bu anlamda sevindiricidir. Meşguliyet, uğraş terapisi adı altında bu sanatların otistik çocukların eğitiminde kullanılmasından tutun da kronik rahatsızlıklar, kanser, engelli bireylerin eğitimi, travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, panik atak, anksiyete gibi bir çok bozukluklarda az da olsa kullanılmaya başlandığını görmekteyiz. Özellikle öfke kontrolü, sabrın öğretilmesi, çocukların ve madde bağımlılarının iç denetim geliştirmeleri ve anlamsızlık salgınına karşı güzelin, güzelliğin bir yansıtıcı tedavi etkisi olarak anlam sağlama da İslam sanatlarının olumlu katkı sağlayacağı beklenmektedir. Bütün bu nedenlerden dolayı bugün, ruh sağlığı profesyonellerinin İslam sanatlarının psikoterapilerde kullanımının önemini kavramaları ve uygulamalarda daha fazla yer vermeleri bu nedenle önem arz etmektedir.

SANAT VE TOPLUMSAL DEĞİŞİM

Sanat, toplumsal değişimin başlıca tetikleyicilerinden biridir. Toplumlar,sanatsal ifadeler aracılığıyla değişim ve dönüşüm süreçlerine tanıkolurlar. Özellikle çağdaş sanat, toplumsal sorunlara ve adaletsizlikleredikkat çekmek için bir platform sağlar. Sanatçılar, eserleriyle toplumsalmeselelerisorgularken, izleyicileride düşünmeye teşvik ederler. Bu tarzbir etkileşim, sanatın yalnızca bir görünümden fazlası olduğunu gösterir.Örneğin, performans sanatları toplumsal dinamiklerigöstermenin güçlübir yolu olabilir. Toplumun sosyal yapısı, performansın niteliklerinivetemalarını şekillendirir. Sanatın bu gücü, izleyiciile eser arasındakietkileşimide artırır.

Toplumsal değişim sürecinde sanatsal üretim, yalnızca eleştirisel biryaklaşım değil, aynı zamanda çözüm önerilerigeliştiren bir mecra dasunar. Özellikle sokak sanatı, halkın yaşadığı zorlukları, talepleriveumutları ifade etmenin bir yolu olarak öne çıkar. Sanat, bu bağlamda biriletişim ve protesto aracı olarak işlev görmektedir. Yerel sanatçılar,toplumun hikayelerinianlatırken, aynı zamanda değişim talep etmecesaretinide ortaya koyar. Böylece sanat, sosyal ve kültürel dönüşümsüreçlerine katkı sağlar. Bu süreçte, toplumsal cinsiyet, etnik köken vesosyal sınıf gibiunsurların sanatsal temaların belirlenmesinde önemlibiretkisivardır.

YEREL SANAT VE KÜLTÜREL YANSIMALAR 

Yerel/milli sanat, bir topluluğun kültürel kimliğini yansıtan en önemli unsurlardan biridir. Yerel sanatçıların eserleri, toplumun değerlerini ve günlük hayatını gözler önüne serer. Bu tür sanat, yerel diller, gelenekler, ritüeller ve inançlarla bütünleşir. Her bölgeye özgü geleneksel sanat biçimleri, toplumların kendilerine has kimliklerini ifade etmelerine yardımcı olur. Örneğin, Anadolu’nun geleneksel motifleri ve renk paletleri, bölgede yaşayan kültürlerin ve geleneklerin zenginliğini ortaya koyar. Yerel sanat, kültürel kimliğin sürekliliğini sağlarken, topluluk içinde aidiyet ve mensubiyet hissi oluşturur.
Yerel sanatın, kültürel kimliğin yansıması olarak etkisi, toplumsal bellek oluşturma açısından da önemlidir. Sanat, geçmişin izlerini taşırken, yaşanan toplumsal deneyimleri de aktarır. Bu sayede, bireyler ve topluluklar, geçmişten dersler alabilir ve buna göre geleceği şekillendirebilirler. Yerel/milli sanatın desteklenmesi ve tanıtılması, kültürel temizliğin ve çeşitliliğin korunmasına katkıda bulunur. Bütün bunların sonucunda, yerel/milli sanat eserleri, sanatçının kişisel ifadesinin ötesinde, toplumun ortak hafızasını simgeler. Bu nedenle, yerel sanatın öz güçlenmesi, tüm topluma fayda sağlar.
Sanatın kimlik üzerindeki etkisi; kültürel mirasın sanatla ilişkisi; toplumsal değişimde sanatın rolü ve yerel/milli sanatın kültürel yansımaları üzerinde ne kadar durulsa azdır.

Mustafa Yürekli / Haber7

Yorumlar1

  • Abdülbaki yesil 1 gün önce Şikayet Et
    40 yıldır Sanat Tarihçiler Tarihçiler boş geziyor biz teröre milyar dolarlar verelim ve sorun yinede çözülmesin. Çözülmez Hakkari kılımı ile Eşme kilimini Karakeçili ile Sarikeciliyi anlatmadiginiz müddetçe bu millete çözülmez. Liselerde dersi yok artik ülkemiz açık hava müzesi Bilimin tarihi, dinlerin tarihi VS bu topraklarda gençler Z ipirt kuşağı Ne rkersen onu biçersin.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat