İslam Sanatı ve Edebiyatı
- GİRİŞ12.02.2025 08:27
- GÜNCELLEME12.02.2025 08:27
İslam kültüründe estetik anlayış, Allah’ın el Mutasavvir (Tasarımcı, Ressam) ve es Sani (Sanatçı) isimlerinin ruhuna dayanır.
On dört asırlık İslam tarihi boyunca İslam sanatı hep canlı olmuş, sanat teori ve pratiğiyle zirveleşmiştir. İslam medeniyetinin kavranması ve açıklanmasında sanat eserlerinin önemli bir rolü vardır.
İslam felsefesinde estetik ve sanat felsefesi alanlarında ciddi bir birikim oluşmuştur. İslam estetiği, güzelliği Allah’ın varlığının delillerinden biri olarak görmüştür. Tevhit, İslam estetiğinin ve sanat felsefesinin esasını oluşturur.
Hangi sanat türü olursa olsun, İslam sanatının üç temel ilkesi vardır: a) Soyutlama; b) Sterilizasyon ve c) Geometri.
A-SOYUTLAMA (TECRİD):
Soyut sanatın aradığı şey, duyusal doğanın arkasında, değişmeyen mutlak bir temel varlık düşünmek, bunu aramak ve bunu duyumsamak, hissetmektir. Bu temel varlığı araştıracak olan sanat, aynı zamanda onu kendi biçim verme eylemi içinde yaratılmış olmayı deneyimleyecektir; Yaratan yaratılan ilişkisinin bilincine var.
Alışılmış olan biçim anlayışı nesnelerin biçimlerine dayanmaktaydı. Maya çalışacaktır. Soyut sanat, nesnelerin dünyasından, dış dünyanın görülebilir olan şeylerinin biçiminden az ya da çok vazgeçmek, uzaklaşmak durumundadır. Nesne artık önemli değildir.
Özdeşleyim aracılığıyla algı objesinin içinde bulunduğu durumu kavramak yerine, soyutlama aracılığıyla sanatçı nesneleri tüm tesadüfi özelliklerinden soyarak temel evrensel ilgileri ve değerleri (denge, durum, ölçü, sayı gibi bireysel bir durumun özelliği ile gizlenen ve örtülen değerleri) ortaya koymaktadır.
Önemli olan, evrenin sahip olduğu duyusal olarak kavranamayan tasarım ilkesini ve varlığın dayanağı tümel yasayı, yaratılış zorunluluğunu kavramaktır.
Allah teala sonsuz ilmi ve sonsuz iradesiyle tasarlayıp sonsuz kudreti ve Yaratıcı (hâlik) ve Sanatçı (sani) isimleriyle evreni bir sanat eseri olarak yaratmıştır. Evren, güzeldir; o minnetini, şükrünü güzelliğiyle ifade etmektedir.
Soyutlama motivasyonuyla hareket eden sanatçı, tasvirini üretirken uzam tasvirini kesin olarak bırakmaktadır. Nesneleri birbirleriyle doğrudan bağlayan ve onlara görecelik sağlayan uzam olduğundan, duyulur nesne uzama bağlı olduğu sürece değişkendir. Öncelikle uzamdan kurtulmuş olan biçime yönelmek, önem kazanmıştır.
Müslüman sanatçılar, soyutlama ilkesiyle Allah’ın yaratıcılık ismini taklit ederken O’na ortak olmayı değil, yaratılışı düşünceyle bilinç üstüne çıkarıp hayreti ve güveni yaşamayı amaçlamışlardır.
Soyut sanat, özünden dolayı metafizik bir sanattır. Modern sanatın soyuta yönelen ekolü de süflilikte ulvilik arayışından kaynaklanmaktadır. Bu anlayış, insanın Yaratıcı’yla ilişkisine odaklanmasından kaynaklanan manevi bir tecrübe, Hakikat’e arama iradesidir.
Nesnelerin biçimli olması zaman kavramı ile bağlantılıdır. Mekân yitimli olan evrenin içinde bulunmanın ve subjektif doğanın ilgilerinin bir neticesidir. Soyutlama, mekân, zaman ve tümünü ifade etmekte olan evrenin geride bırakılıp, düşüncenin insanın Yaratıcı’ya ve kendine dönmesi ile alakalıdır.
B-STERİLİZASYON
Dolayısıyla Müslüman sanatçılar, sanatta sterilizasyon yöntemini seçmişlerdir.
Özellikle minyatür, tezhip, ebru ve hat sanatında, hatta musikide bu sterilizasyon ilkesi hâkimdir.
Görsel sanatlarda nesneler resmedilirken, belirli ölçüde asıl görüntülerinden bilinçli olarak kısmî deformasyonlara gidilmiştir.
Böylece sanat eserlerinin yalınlaştırılması sağlanmıştır.
C-GEOMETRİ
Geometri ilkesiyle nesnelerin çizimlerinde ve tasvirinde ahenk ve ritim sağlanmıştır.
Bu durumda sanatçı, belirsizliği ve karışıklığı ortadan kaldıran amorf ve geometrik imgeler ile eserlerini üretmektedir. Her sanat çalışmasının ilk öğesi mutlak sanat iradesinin objektifleşmesidir. Mutlak sanat iradesi ise insandaki belirli bir manevi ihtiyaca (teslimiyet ve tevekkül) karşılık gelmektedir. Manevi ihtiyaç, insanın evren ve dış dünyanın görünüşleri karşısında içinde bulunduğu ruh halidir ki, bu ruh hali dışsal yönden sanat eserinin stilinde ortaya çıkmaktadır.
İnsanın karmaşık, bağlantısız ve sınırsız dünyevi olaylar karşısında hissedebildiği en belirgin duygu, iç huzursuzluğu ve manevi kaygı ve korkuyu dile getirmektir. İnsanı dış dünyanın korkularından arındıracak olan huzur noktası, tesadüfi olan her şeyi sanatta mutlak değerlere götürebilmek ile mümkün olmaktadır. Bu mutlak değerler, reel hayatın dışında soyut biçimler dünyasında kazanılabilmektedir. Soyut sanat biçimleri mutlak değerlere göndermeler ve temsil olarak insana huzur vermektedir.
Geometriyle resimlerde, süslemelerde ve hatta sonluluk içinde sonsuzluk görsel hale getirilerek ifade edilmiştir.
Soyut sanatın aradığı bu evrensel realite, içinde yaşadığımız bu duygusal gerçeklik olmadığı gibi, evrensel realitenin ve gerçeğin varoluş biçimi de duyusal gerçekliği ve bu gerçekliği oluşturan nesnelerin varoluş biçiminden farklı olacaktır. Evrensel realitenin varoluş biçimleri için ilk örnek bir estetik ontolojik, prototypus olacaktır. Bu ilk örnekler varlığın ilk biçimleridir, denilmiştir. Bu ilk biçimler geometride geometrik biçimler tarzında oluşmuştur.
Soyut resmin geometrik biçim düzeninde mutlak olan, ontolojik ilk örnekler olarak somutlaşmaktadır. Bu biçimler bireyselliğe dayalı tümel – evrensel olanı dile getirmektedirler. Tümel – evrensel olan ancak bireysel olanda somut olarak ortaya çıkmaktadır.
Temsili gerçeklikten koparak, özellikle renk öğesine ve şekillere odaklanan, böylece özünde soyut bir biçimsel ifadenin yolu açılmaktadır.
Soyut sanat, temelde böyle bir metafizik - ontolojik bir nitelik içerisinde kavranmalıdır.
Görsel sanatlar için geçerli ilkeler, edebî sanatlar için de geçerlidir.
Şiir türlerindeki aruz ve hece vezinleri, nakaratlar, o ilkeleri sağlamaya yönelik ölçütlerdir.
İslam dünyasında ortaya çıkan birçok edebî tür; konusunu ve varlığını İslam’dan almıştır. İlâhiler ve Nefesler; Notlar; Mirâcnâmeler bunlardandır.
Allahu Teala Kur’an’ın okunmasını güzel sesle ve tertil üzere okumayı emredince, Kur’an’ı ses sanatı olan belirli musiki formlarıyla okuma usulü geliştirilmiştir.
Diğer taraftan yazı da, İslam dünyasında bir sanata dönüştürülmüştür. Böylece hat sanatı ortaya çıkmıştır. Çeşitli hat sanatı türleri oluşmuştur. Kûfî, Celî, Sülüs ve Nesih türleri en meşhur türlerdendir. Türkler yazı sanatını çok geliştirdikleri için “Kur’an Mekke’de indi, Kahire’de okundu, Istanbul’da yazıldı” sözü darbı mesel haline gelmiştir.
İslam sanatını bu temel ilkeleri aynı zamanda karakterini de belirlemiştir.
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol