Tevhid inancının tarihsel rolü 2

  • GİRİŞ29.03.2025 10:30
  • GÜNCELLEME29.03.2025 10:30

Bu yazıda Yermuk Savaşı ve komutanlarından George’in savaşın başında Müslüman oluşunun psikolojik, sosyolojik ve politik analizini yapacağım..

İlk yazıda Taberi tarihinden iki ordunun komutanlarının, İslam ordusu komutanı Halid bin Velid ile Bizans Ordusu komutanı George’un arasında geçen, Yermük Savaşı’ndaki mübarezeyi uzun bir şekilde anlattım. Bu konuşma, savaşın nedenini ve iki ordunun dünya görüşü / zihniyet farkını ortaya koyması bakımından önemli.

Halid bin Velid radiyallahu anh ile Bizans Ordusu komutanı George’un hidayetle sonuçlanan mübarezedeki konuşmasını analiz ettiğimizde; ilk Haçlı savaşlarından olan Yermük Savaşı’ında karşılaşan iki ordunun ve komutanlarının temel meselesinin din olduğu görülmektedir: Tarihin motoru, hak batı savaşıdır. Daha da önemlisi bu özü psikolojik savaş olan mübareze, her fethin, fethe layık bir toplumu gerektirdiğini ortaya koymaktadır.

Bizans Ordusu komutanı George’un sorularından sağlam karakterli ve bilinç düzeyi yüksek bir kişi olduğu anlaşılmaktadır. George, gösterdiği sıddikliğin karşılığını iman ettikten birkaç saat sonra şehit olarak almıştır.

Hidayet olayı, George’un savaşta din değiştirmesiyle açılım kazanmıştır. Psikolojik olarak imanı gereği eski komutanı olduğu Bizans ordusuna karşı savaşmıştır, bu çok zor bir karardır. Sosyolojik olarak toplumun temelinin din olduğu, sosyal uyumun, kopuş ve yabancılaşmanın akıdevi / dini bir mesele olduğunu ortaya koymaktadır.

Politik ve askeri bakımdan iyi yetişmiş bir asker olarak Bizans ordusuna dair bilgisiyle de George’un Yermük zaferine katkısı büyüktür; savaşta Hıristiyanlık’tan İslam’a geçip saf değiştirerek varlığını tarihe bir mesaj haline getirmiş ve Allah’ın İslam milletine rahmeti olmuştur..

YERMÜK SAVAŞI

Yermük vadisi bugün Ürdün sınırları içerisindedir. Yermük Savaşı, İslam Ordusu ile Bizans arasında cereyan etti. İslam Ordusunda Suriye ve Humus bölgesinde ikamet eden halktan insanlar da bulunuyordu. Bizansta ise Hristiyan Araplarla birlikte birçok milletten insan yer almıştı. İbn İshak’ın rivayetine göre orduda Gassani, Suriyeli Hristayanların yanı sıra Kudaalılar da yer alıyordu. Orduyu haber alan Ubeyde bin Cerrah, bu büyük orduya karşı koyamayacağı için Humus halkından aldığı cizyeyi geri dağıtır ve orduyu Yermük vadisine yönlendirmiştir. 

Hz. Ebu Bekir radiyallahu zamanında İslam sınırları Şam’a kadar dayandı. Bu gidişattan rahatsız olan Bizans Kralı Herakleios büyük bir ordu ile İslam milletinin kökünü kazımak istiyordu. Herakleios, 250 bin kişilik bir orduyu Yermük vadisine sevk etti. İslam ordusu Yermük Vadisi’nde toplandığı zaman sayıları 40 bin kadar olmuştu ve orduda 100 Bedir gazisi ve 1000 sahabe bulunuyordu. Bu savaşta birçok sahabe şehid olmuştur. Öyle ki birçok sahabenin gözü oklarla kör olmuştur. Halid bin Velid ve diğer komutanlar istişare ile bölük tabur sistemine geçtiler. Bu sistemi ilk defa uygulayan İslam Ordusu keskin bir viraja girmişti. Bizans orduyu küçük bölüklere ayırdı. Halid bin Velid de ordusunu 38 bölüğe ayırdı ve her bir bölüğün başına komutan tayin etti. Ordunun arkasında Said bin Zeyd ve bölüğü yer aldı. 

Hicri 12 Recep 15 ( Miladi 20 Ağustos 636) yılının yaz aylarında cereyan eden Yermük Savaşı İslam Tarihi'nde dönüm noktası oldu. Bu savaş sonunda Bizans Ordusu geri çekilmeye başladı. Bizans'ın telafisi mümkün olmayan çok sayıda asker kaybettiği ve gücünün kırıldığı, İslam fetihlerinin önünün açıldığı tarihi bir zaferdir. Bu zaferle Suriye tamamen İslam topraklarına geçti. Mısır ve Kuzey Afrika kapıları açıldı.  Mekke’nin fethinden sonra Yermük Savaşı ve Malazgirt Savaşı, İslam’ın Bizans’a, yani Batı’ya yönelimini kesinleştiren ve İstanbul’un fethini hazırlayan zaferler olmuştur.

Ömer bin Hattab radiyallahu anh’ın Halifelik (634 - 644) döneminde Bizans ile yapılan Yermük, Halep, Ecnâdeyn, Demirköprü, Dasin, Firaz ve Karyeteyn muharebeleri ile Mısır, Suriye, Lübnan ve Filistin; Sâsânî ile yapılan Köprü, Nihâvend ve Kādisiye muharebeleri ile de Irak'ın tamamı ve İran'ın büyük bir kısmı fethedildi. Hz. Ömer radiyallahu anh dönemindeki fetihler, İslam tarihinin en önemli olaylarından biridir. Bu dönemde, Bizans İmparatorluğu ve Sasaniler'e karşı büyük zaferler kazanıldı.

Yermük Savaşı, İslam devletinin askeri ve siyasi gücünü ortaya koymuş, bölgedeki demografik ve kültürel yapıyı derinden etkilemiştir. Aynı zamanda, erken dönem İslam devletinin genişleme stratejilerinin ve askeri taktiklerinin şekillenmesinde de önemli bir rol oynamıştır. Bu zafer, İslam medeniyetinin yükselişinin ve genişlemesinin kapılarını aralamıştır.

İRAN’IN FETHİ

MS 7. İslam devletinin İran'ı fethi de tarihin önemli dönüm noktalarındandır. Müslümanların yükselişi İran'da önemli bir siyasi, sosyal, ekonomik ve askeri zafiyat ile çakıştı. Büyük bir güç olan Sasani İmparatorluğu, onlarca yıldır Bizans İmparatorluğu'na karşı savaşın ardından insani ve maddi kaynaklarını tüketmişti. MS 628 yılında II. Hüsrev'in öldürülmesinden sonra iç siyasi durum hızla kötüye gitti. Ardından sonraki dört yıl içinde 10 kişi tahtta hak talebinde bulunuldu. Pers ve Part fraksiyonları arasında çatışma patlak verdiğinde, imparatorluk artık bazı bölgelerde hakimiyetini kaybetti.

Halid bin Velid komutasındaki İslam ordusu ilk önce MS 633'te  Sasani İmparatorluğu'nun siyasi ve ekonomik merkezi olan Mezopotamya'yı işgal etti. Halid'in Levant'daki Bizans cephesine geçmesinden sonra, Müslümanlar nihayetinde Sasani'nin karşı saldırılarını püskürttüler. MS 636'da Sad bin Ebu Vakkas tarafından ikinci bir istila başladı ve Kadisiye Muharebesi'ndeki önemli bir zafer, İran'ın batısındaki Sasani kontrolünün sona ermesine yol açtı. Zagros Dağları daha sonra Râşidîn Halifeliği ve Sasani İmparatorluğu arasında doğal bir sınır haline geldi. Halife Ömer, Persler tarafından bölgede kesintisiz baskınlar yapılması nedeniyle 642'de Sasani İmparatorluğu'nun tamamen istila edilmesini emretti ve 651 dolaylarında Sasani İmparatorluğu tamamen fethedildi. İran'ın savaş meydanlarından birkaç bin kilometre uzaktaki Medine'den Halife Ömer'in iyi koordine edilmiş çok yönlü saldırılar dizisiyle İran'ı hızlı bir şekilde ele geçirmesi, büyük bir askeri ve politik stratejist olarak itibarına katkıda bulunan en büyük zaferi haline geldi..

Düne kadar çölde dağınık yaşayan Arap kabileleri hakikat medeniyeti sayesinde millet haline geldi ve teşkilatlandı; kurdukları İslam devleti de iki dünya gücü devleti yendi.

İslam ülkesinin merkezi, aynı eksen üzerinde olan Mekke, Kudüs, İstanbul hattıdır. Kudüs halkasının kopması, İstanbul’un Mekke’den ayrı düşmesi anlamına gelir. Ne zaman bu hatta Müslümanlar güçlü bir şekilde hareket etmişlerse, tarihi de şekillendirmişlerdir.

 

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat