Küresel bilgi, teknoloji ve lisanlar
- GİRİŞ23.11.2024 09:40
- GÜNCELLEME25.11.2024 10:03
Bilgi, teknoloji ve lisanslama üçlüsünün modern dünyanın ekonomik ve teknolojik güç dengelerindeki merkezi rolününü vurgulamadan geçmemeliyiz
Bu kavramların birbiriyle nasıl ilişkili olduğu ve Türkiye’nin bu denklemdeki yeriyle ilgili sorgulamalar oldukça anlamlı ve düşündürücü olabilir.
Meseleleri adım adım ele almalıyız. Yazımız istemesekte biraz didaktik bir hale gelecek.
Bilgi, Teknoloji ve Lisanslama ayrılmaz küresel üçlü
Bu üç kavram birbiriyle sıkı sıkıya bağlı bir ekosistemi oluşturuyor.
Bilgi Üretimi, günümüzde Bilimsel araştırmalar, akademik makaleler, yenilikçi fikirler, teknoloji üretiminin temel taşlarını belirliyor.
Teknoloji ise , daha çok bilgiyi somut hale getiriyor ve günlük hayatta kullanmamızı sağlamakla birlikte Teknolojik cihazlar, altyapılar ve sistemler bu aşamanın belli başlı ürünleri
Lisanslama ise iki parametreden daha kıymetli ve uluslararası uygulamalarda, Teknolojiyi ve bilgiyi koruma ve ekonomik değer elde etme aracına dönüşmüş durumda. Lisanslama olmadan, üretilen teknoloji haksız rekabetle çabucak kopyalandığına şahit oluyoruz.
Bu üçlü, ülkelerin ekonomik refah seviyesini belirleyen temel yapı taşları olduğu gelişmiş ülkelerin bu konudaki durumları bize göstermektedir. Ancak bu sistemde başarılı olmak için sadece üretmenin yetmediğini bu süreçlerin hepsinde küresel standartlara uymak ve rekabetçi olmak gerektiğinin şart olduğu da görüyoruz.
Bilgi ,Teknoloji ve Lisanslamanın, Küresel Karteller arasında bilgi kartelleri diyebileceğimiz organizasyonlar, bu üçlüyü kendi çıkarlarına göre yönettiğini özellikle teknoloji ve lisanslamada net olarak görülmektedir. Bu yarışta zaman geçirmeksizin ülkemizin de yer alması gerekmektedir,
Bu yapıda yer alan Başlıca ülkeler arasında ABD, Çin, Almanya, Hindistan, Japonya ve Güney Kore gibi ülkeler bu yarışta öne çıkıyor. Bu ülkeler, bilgi üretimi ,teknoloji ve yenilik konusunda devlet destekli konsorsiyumlarla çalışmaları elde ettikleri başarıyı kesin hale getirmektedir. Refah, kalkınma ve paylaşım için diğer küresel trio güçlerinin sürekli bilgiyi üretmek ve teknolojiye uyarlama çalışma ve çabalarının bir kısmını filtreli de olsa yayınladıkları çok sayıda ve bir çok konudaki bilimsel makalelerinden görebilmekteyiz. Küçük bir örneğini aşağıya alıntılıyoruz.
ASPI’s two-decade Critical Technology Tracker: The rewards of long-term research investment
Ülkemizin bu tabloya dahil olma süreci ise daha yavaş ilerlemekle birlikte bunun öneminin anlaşılmaya başladığının işaretleri de bir çok sektörde görülmeye başladı ancak bu farkındalığın istenen seviyede olmadığını da görüyoruz.
Patentler ve Lisanslar Türkiye'nin patentli ürünleri ,teknolojik cihazları ve lisansları bu konuda çalışma yapan diğer majör ülkeler arasında henüz istenen seviyede değil.
TÜBİTAK, ASELSAN, TUSAŞ gibi değerli ,önemli ve stratejik kuruluşların son 10 yılda önemli atılımlar yaptığı ve başarılı sonuçlar elde ettiği görülüyor. Ancak henüz bu alanda küresel rekabet için daha uzun yolumuz var gibi.
Bilimsel Yayınlar ve Atıflar konusunda Türkiye, son yıllarda bilimsel ve akademik yayın sayısını artırsa da, bu yayınların uluslararası atıf alma oranı istenen seviyeye gelmediği görülüyor.
Bu, durumun üretilen bilginin uygulama alanı bulamamasıyla da ilişkili olduğunu anlıyoruz.
Teknoloji Üretimi, yerli otomobil (Togg) ve özellikle savunma sanayiindeki olağanüstü başarılar ve uluslararası eşdeğer firmalarla gerçek rekabet seviyesine ulaştığını gururla izliyoruz. Ancak bu projeler ve üretimler umut verici olsa da, diğer birçok sektördeki dışa bağımlılığın devam ettiği ve bir an önce azalması elbette temennimiz.
Ülkemiz küresel bu yarışta neden geride kaldı ?
Bilgi ve teknolojinin ana girdisi AR-GE , bu olmadan ilerlemek pek mümkün değil.
Diğer lokomotif ülkeler kadar Ar-Ge Yatırımlarının olmaması hızımızı oldukça azaltıyor.
Gelişmiş ülkeler, milli gelirlerinin %3’ünden fazlasını Ar-Ge’ye ayırırken Türkiye’de bu oranın daha düşük olduğu anlaşılıyor.
Bu yarışta Eğitim Sistemi ve Üniversitelerin yeri ve önemi Yaratıcı düşünmeyi teşvik eden bir eğitim sisteminin öncelenmesi elbette bu yarıştaki rekabet gücümüzü yükseltecektir. Bu azsa yada istenen seviyede değilse, kollektif bilgi üretimi zorlaşıyor ve azalıyor.
Üniversitelerin daha çok desteklenmesi , özgün bilgi üretimini arttıran bir faktör olarak yer alıyor. Diğer ülkelerin bu konudaki çalışmaları ve yöntemlerinin değerlendirilmesi fayda sağlayacaktır.
Kolektif Çalışma Kültürünün Gelişmiş ülkeler, bilgi üretimi , ekip çalışmaları ve devlet destekli projelerle gerçekleştirirken, ülkemizde ancak bireysel çabalarla sonuca ulaşmaya çalışmak istenen ivmeyi sağlayamıyor.
Türkiye’nin bu küresel üçlüde söz sahibi olabilmesi için öncelikle
AR-GE ve İnovatif Yatırımları arttırması , kamu ve özel sektöre uzun vadeli projelerde devletin daha fazla kaynak ayırması ,desteklemesi ve teşvik etmesi gerekmektedir.
Küresel Standartlara Uyumun, Üretilen bilgi ve çıktılarının , teknolojilerin lisanslanabilir ve uluslararası standartlara uygun ,küresel piyasalardaki rekabette savunma sanayinde olduğu gibi ülkemizi öne çıkaracaktır..
Üniversitelerin endüstriyle iş birliği içinde çalışarak hem bilgi üretimini hem de uygulama alanlarını artırması diğer bir kollektif çalışma ve üretim şeklini oluşturabilir.
Tüm bunları Uluslararası İş Birlikleri ile gerçekleştirmek Dünya çapında konsorsiyumlara katılmak ve üretilen bilginin ‘’makul miktarının’’ (diğer bilgi üreten küresel güçlerde olduğu gibi ) bir kısmını paylaşmak başarıyı ve uluslararası prestiji arttıracağını söyleyebiliriz.
İnteraktif Yaklaşım ve Beyin Fırtınası konusunda önemli bir ayrıntı da "interaktif bilgi paylaşımı" sorunların çözümü yada iyileştirilmesi için güçlü bir araç olabilir. Bilgiye dayalı kolektif çalışmaları teşvik eden dijital platformlar, ulusal stratejilerin belirlenmesinde halkın ve uzmanların katkısını ve ilgisini artıracağını unutmamalıyız.
Sonuç olarak, Türkiye’nin Bilgi, Teknoloji ve Lisanslama alanında daha ileri bir noktaya gelebilmesi için uzun vadeli stratejiler ve kararlı adımların hayata geçirilmesi genç ve dinamik bir nüfusa sahip ülkemizi küresel ve sert rekabette hak ettiği yere taşıyacağına inanıyoruz.
Muzaffer Şafak / Haber7
Yorumlar1