Teknolojinin savunma sanayine etkisi ve Türkiye

  • GİRİŞ21.12.2024 09:08
  • GÜNCELLEME22.12.2024 09:51

2000’li yıllardan itibaren, savaş teknolojilerinin etkisi, geleneksel savaş yöntemlerinin hızla değişmesine yol açmıştır. Geleneksel savaşlar, kara, deniz ve hava kuvvetlerinden oluşurken, bu kuvvetler genellikle asker sayısı, teçhizat ve ateş gücü ile değerlendirilirdi. Ancak günümüzde, özellikle Ortadoğu ve diğer bölgesel savaşlarda, bu geleneksel unsurlara bir yenisi eklenmiştir: Teknoloji.

Modern Savaşların Doğası ve Teknolojik Yenilikler: 

Günümüz savaşlarında teknolojinin etkisi, savaşın klasik stratejilerini köklü şekilde değiştirmiştir. Önceleri savaşın temel araçları olan tanklar, toplar ve zırhlı araçlar, artık yerini insansız hava araçları (İHA), silahlı insansız hava araçları (SİHA) ve otonom savaş makineleri gibi yeni nesil savaş araçlarına bırakmıştır.

Bu araçlar, savaşın seyrini ve taktiklerini değiştiren, daha küçük ve düşük maliyetli fakat son derece etkili bir şekilde savaşan teknolojiler olarak ön plana çıkmaktadır. Örneğin, eski tip devasa savaş makineleri, büyük maliyetler ve zor hedefler haline gelmişken, bugün küçük boyutlu ve daha düşük maliyetli bir SİHA veya otonom savaş araçları ile büyük stratejik etkiler yaratılabiliyor. Bu durum, büyük savaş araçlarının geleneksel üstünlüklerini temelden sarsmıştır.

Savunma Sanayiinde Teknolojik Değişim: 

Teknolojinin bu şekilde evrilmesi, savunma sanayisini de köklü şekilde dönüştürmüştür. Savaş sanayisinde öncü ülkeler, bu teknolojileri üretirken, karşı savunma sistemlerini geliştirmeye de hızla odaklanmaktadırlar. Bu da küresel bir silahlanma yarışını ve teknolojik üstünlük mücadelesini tetiklemektedir.

Birçok ülke, bu yeni nesil teknolojilerle güçlerini pekiştirmeye ve çeşitlendirmeye çalışırken, teknolojiyi sadece savunma amaçlı değil, aynı zamanda ekonomi ve endüstri için de kullanmaktadır. 

Bu noktada, Türkiye, özellikle milli savunma sanayini geliştirmesi, global savaş sanayisinde yer edinmesi kritik bir öneme sahiptir. Savunma sanayiinde etkili olabilmek için, sadece teknolojiyi kopyalamak değil, yenilikçi ve özgün teknolojileri üretmek ve geliştirmek gerekmektedir.

Savunma Sanayinin Ekonomiye Etkileri: 

Teknolojinin sağladığı imkanları kullanmak ve AR-GE yatırımlarını yapmak, yeni ve etkili savaş araçlarını üreten ve satan ülkeler için çok önemlidir. Bu pazarda Türkiye’nin de yer alması ve payını daha da arttırması mümkün olabilir.

Ekonomik büyüklüğü ve pazarın gücünü anlamak için 2021 yılındaki ülkelerin toplam askeri harcamalarının 2,1 Trilyon dolara yükselmiş olduğu görülmektedir. BBC, 2021- 2023 raporu savunma harcamalarına baktığımızda (savunmasanayist.com) :

2023 Yılı Küresel Savunma Harcamaları:

  • ABD: 916 milyar $
  • Çin: 296 milyar $
  • Rusya: 109 milyar $
  • Hindistan: 83 milyar $
  • Suudi Arabistan: 75 milyar $
  • Polonya: 31 milyar $
  • Türkiye: 15 milyar $

NATO’nun belirlediği kıstas olan ülkelerin savunma harcamalarının GSYİH oranı %2 hedefi listesinde yer alan,                                                                                                                                

%2 GSYİH Oranına Ulaşan Ülkeler:

ABD, Birleşik Krallık, Fransa, Polonya, Danimarka ve Finlandiya’nın bu hedefe ulaştığı görülmektedir.

Küresel Silah Satış Oranları: (Setav.org)

ABD %42, Fransa %10,5, Rusya %53, Çin %5,3, Almanya %14 paya sahipken, 

Türkiye, silah satışını %100 artırarak dünyanın 11. silah ihracatçısı konumuna ulaşmıştır.

Stockholm Uluslararası Barış Enstitüsü- Sipri.org).

Küresel Savunma sanayinde Türkiye’nin yeri:

Türkiye, Sipiri ve Setav araştırma raporlarında gösterildiği gibi her yıl küresel savunma sanayi alanında yeni yatırım ve üretimleri yaparak 11. Sıraya ulaşması diğer paydaşları tarafından ’’ ilgiyle’’ izlenmektedir. Bu yükselişin sürekliliğinin devam etmesi Ar-Ge ve devlet desteklerinin sağlanmasıyla mümkün olacaktır.
 
Küresel savunma sanayinde bilgi ve bilgi paylaşım imkanlarının artması bu alanda tekelleşen ülkelerin sert rekabet yapısını kırmaya başlamıştır. Bunun sonucunda çok sayıda ülke bilgi üretmeden benzer silah üretimlerini yapabilir hale gelmiştir.

Ülkemiz bu alanda yakalamış olduğu bu yüksek ivmeyi daha da arttırmalıdır. Bunun yolu bilgi üretmek ve teknolojiye entegre etmekten geçiyor. Aksi halde bilgiyi üreten ülkelerin ürettiklerinin kopyalarını üretmek zorunda kalınabilir.

Elbette üretilen bilgi ve teknoloji önemli, bunun çıktıları olan savunma sanayi ürünlerinin küresel pazardaki kalitesi, güvenliği ve gücüyle, eşdeğer ürünlerle rekabet edebilmesi hatta üstün olması gerekmektedir. Kısaca bilgi üretiminin artması, teknolojinin çeşitlenmesi üretim ve üretim süreçlerinin kısalması tüketimin arması sonunda küresel rekabetin kolaylaşması dünya gelir paylaşım oranlarını gelişmekte olan ülkeler lehine değiştirmeye başarmıştır. Bu durum yakın gelecekte dünya barışını etkileyeceği bilmeli zor bir coğrafyada yer alan ülkemizin savunma sanayisini güçlendirmesi gerekmektedir.

Dijitalleşmenin Modern Savaşlara Etkisi: 

Teknolojinin savaş alanındaki etkisi, yalnızca fiziksel silahlarla sınırlı kalmamaktadır. Dijitalleşme, savaşın doğasını önemli ölçüde değiştirmiştir. İha , Siha ve Otonom  teknolojileri, savaş alanında stratejik üstünlük sağlarken, elektronik karıştırma (jammer) ve yüksek frekanslı her türlü elektronik karıştırma ,interferans yöntemleri, kullanılmakta olan modern savaş araçlarının  etkinliğini büyük ölçüde sınırlamakta yada etkisiz hale getirebilmektedir.

Günümüz savaşlarında, fiziksel savunmanın yanı sıra, elektronik ve dijital savunma yöntemlerine de ihtiyaç duyulmaktadır. Ülkeler, bu tür zafiyetlere karşı savunma sistemlerini geliştirmekte ve uydu teknolojilerini kullanarak bu tehditlere karşı korunmak için adımlar atmaktadırlar. 

Türkiye'nin de uydu sistemlerini geliştirmesi, milli ve yerli GPS uydularını zaman geçirmeksizin sistemlerine entegre etmesi ve Çelik Kubbe (Stell Dome) gibi yeni nesil savunma sistemleriyle dijitalleşen savaş alanında yerini almak zorundadır.

Tabiidir ki savunma sanayisinin başarısı yüksek volümlü ve devlet destekli Ar-Ge yatırımlarına ihtiyaç duymasıdır.  Kısaca ülkelerin refahı, mutluluğu ve gelecekleri savunma sanayilerinin gücü ve küresel pazardaki satış volümleri belirlemektedir. Bu yönelim ve yöntemin her gün logaritmik artarak devam ettiğini yapılan araştırma raporlarında görülmektedir.

Günümüz savaşları ve Sonuçları:

1945’ten günümüze yıkıcı ve sonuçlarının ağır olduğu savaşlar artık yok. Ancak 1945 ten günümüze teknoloji ve onun yüksek ateş gücünü meydana getiren silah endüstrisi bilim ve teknolojinin etkisiyle daha yok edici ürünlerini üretmekten geri durmuyor. Bu tehlikeli üretimlerin kullanılması durumunda insanlık belki de son hatasını yapacaktır.

Ülkeler ve dünya yönetiminde ‘’söz sahibi ülkeler’’ Bunu engellemenin yolunu karşı savunma tedbirlerinin üretimi olarak görüyorlar. Ürettikleri silahlar ve onların etkilerini yok edecek savunma sistemlerini üretmekten geri durmuyorlar, nasıl bir fasit döngüdür bu? Küresel 3 trilyon dolarlık akıl dışı bir Pazar. Bu oyunun dışında kalmak ise maalesef mümkün değil.

2. Dünya savaşı 1945 sonrası Hayatlarını kaybedenler: 

  • Keşmir 1947- 111 bin 
  • Myanmar 250 bin 
  • Arap-İsrail 116 bin
  • Kore 4.500 milyon  
  • Cezayir 1954-1.500 milyon 
  • Vietnam 4.300 milyon 
  • Kuzey Yemen 200 bin 
  • Nijerya 3.000 milyon 
  • Sovyet -Afgan 2 milyon 
  • İran -Iran 1.100 milyon
  • Körfez savaşı 40.500 
  • Bosna 105 bin 
  • Ukrayna – Rusya 70 bin 
  • İsrail- Filistin 50 bin  

İç savaşlar, kalkışmalar, isyanlar ve çatışmalarda hayatlarını kaybeden toplam sivil asker sayıları ise milyonları aşmaktadır. 

Sonuç: 

Günümüz savaşları sadece fiziksel araçlarla değil, aynı zamanda elektronik saldırılar, ile şekillenebilmektedir. Güçlü ülkeler, yalnızca fiziksel savaş gücüyle değil, aynı zamanda dijital savunma stratejileriyle de üstünlük sağlamaktadır. 

Ticari ve Askeri maksatlı tüm yakın ve uzak yörünge uyduları, küresel konumlandırma uyduları (GPS), insansız savaş makinaları, Otonom sistemler ve benzerlerinin iletişim ve Frekans güvenliği sorgulanmaktadır !. 

Güçlü savunma için Radyo Frekans güvenliğinin sağlanması için yeni ve güçlü tedbirlerin alınmasını gerekli kılmaktadır. Konumlandırma sistemlerinin devre dışı bırakılması  durumunda tüm navigasyon sistemlerin işlevsiz kalacağı, her türlü sivil ve askeri  aracın kullanılamayacağı bilinmelidir. 

Bu nedenle  az sayıdaki  ülkeler kendi konumlandırma uydularını ( ABD  GPS –  RUSYA GLONASS  – ÇİN COMPASS  –  JAPONYA QZSS  – HİNDİSTAN GAGAN – AB GALLİLEO ) üretmeye ve alçak yörüngelere konumlandırmaya başlamıştır. 

Ülkemiz de kendi konumlandırma uydularını zaman geçirmeksizin aktif hale getirmelidir.

Günümüzde savaş teknolojilerinin gelişimi, küresel güvenlik dinamiklerini şekillendiren, insanların hayatını ve toplumları tehdit eden bir güç haline gelmiştir. 

Özetle, Ülkelerin ekonomik alandaki şiddetli rekabeti savunma ihtiyaçlarının da artmasına neden olmaktadır. Uzakdoğu’da Çin’in savunma harcamalarının yükselmesi komşu ülkelerdeki endişeyi ve savunma harcamalarını yükseltirken, ayni durum körfez ülkelerinde de benzer sonuçlara neden olmaktadır. Bu durum silah üreten ve satan ülkeler için yeni pazarların açılmasına neden olmaktadır.

Bu sebeple Türkiye’nin savunma sanayindeki rolünü arttırması için devlet destekli Ar-Ge yatırımlarına daha fazla ağırlık verilmelidir. Özgün ve yenilikçi projeler, ülkemizi savunma alanında ve uluslararası pazarda daha güçlü bir konuma taşıyacaktır.

Muzaffer Şafak / Haber7

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat