Yanı Başımızdaki Faydalı Tehlike! Uranyum 234 -238 ile Toryum'un ekonomik değeri ve elektrikli otomobillere entegrasyonu
- GİRİŞ11.01.2025 09:16
- GÜNCELLEME11.01.2025 09:16
Tehlikenin faydası olur mu diyorsunuz. Haklısınız ama bu tehlike faydalı ve ekonomik değeri ise çok yüksek.
Uranyum:
Uranyum atom numarası 92 olan bir element ve izotopları 234, 235 ve 238 olarak kodlanıyor. Karmaşık tekniklerle zenginleştirilerek çok çeşitli alanlarda kullanılıyor.
Bu element amaca göre tehlikeli veya yararlı, ayrıca ekonomik değeri çok yüksek, buna sahip olan ülkelerin niyetine göre faydası da değişiyor.
Kısaca yazımızda tehlikesinden ve yararlarından bahsedeceğiz.
Savaşta: Uranyum 238, 235 ve 234 uluslararası atom enerji konsorsiyumun müsaadesi ve denetiminde zenginleştirilmesiyle savaşta tahrip gücünün yüksekliği ile yüzbinlerce insanın hayatını yok edebiliyor. (Hiroşima ve Nagazaki de toplam 600 bin can kaybı)
Barışta ise; Nükleer santrallarda yakıt çubukları ile elektrik enerjisi elde etmek, sanayinin birçok alanında ve Tıp’ta başarıyla kullanılıyor.
En önemli üretici Kanada. Saflaştırılmış zengin hale gelen bu çubuklar nükleer santrallarda kontrollü reaksiyona girip önce ısı, sonra buhar, nihayet devasa tribünleri çevirerek elektrik enerjisi elde ediliyor.
Ekonomik ömrü bitenler, kursun kaplarda yerin derinlerde yüzlerce yıl zararlı etkileri sonlanmadan ve etkileri ayrı bir çevre sorunu olarak duruyor.
Uranyum ve türevleri 2. Dünya savaşından sonra kullanılmadı. Bu güce sahip olan ülkeler çevreye ve insanlığa olan zararlı ve yok edici etkileri nedeniyle kullanmaktan çekiniyor.
Bu korku insanlık için umarız hiç tükenmez.
Zararları:
Peki nasıl bir şey bu, insana ne kadar ve nasıl zarar veriyor? Tabiat ’ta serbest haldeyken pek zararlı değilken “zenginleştikçe “zararı artıyor ve ekonomik değeri de yükseliyor.
Ancak kontrolsüz kullanımda insanlarda DNA hasarlarına sebep oluyor. Konu çok detaylı fizik ve kimya bilimi ile diğer disiplinleri de yakından ilgilendiriyor.
Ülkemiz bu alanda yani atom bilimi ve teknolojisinde istenen seviyeye henüz gelememiştir, üreten, kullanan ve bilimini yapan majör güçler, ABD, Rusya, İsrail, İran ,Hindistan ile Fransa, İngiltere ve Almanya.
Bizde ise yıllar önce Küçükçekmece de kurulan küçük ve gelişmekte olan bir tesis.
Ekonomiye olan etkileri:
Petrol ve doğalgaz gibi fosil enerji kaynaklarının ülkelerin ekonomik kalkınmasında büyük rol oynadığı bir gerçek. Ancak Türkiye'nin bu kaynaklardan yeterince faydalanamadığı anlaşılmaktadır.
Yeraltı kaynakları konusunda, özellikle maden rezervleri (bor, altın, krom, toryum gibi), işlenmesi ve katma değerli ürünlere dönüştürülmesi durumunda ekonomik kalkınmaya büyük katkı sağlayabilir.
Fosil yakıt rezervlerinin eksikliği, alternatif enerji kaynaklarına yönelmeyi zorunlu kılıyor. Türkiye'nin bu noktada uranyum ve toryum gibi nükleer enerji hammaddelerini işlemesi, uzun vadede enerji bağımsızlığı için stratejik bir adım olabilir.
Türkiye, sahip olduğu doğal kaynaklar ve insan kaynağı potansiyelini bilim ve teknolojiyle birleştirerek kalkınma yolunda büyük adımlar atabilir. Ancak bunun için uzun vadeli stratejik planlama, eğitim reformları ve AR-GE'ye ciddi yatırımlar gereklidir.
Yer altı Uranyum ve Toryum kaynaklarımız:
Dünya Toryum kaynaklarının %40 ülkemizde bulunmaktadır. Bu konu ülkemizi stratejik olarak tehlikeli bir konuma getirmektedir.
Nükleer enerji sera gazı salınımı açısından en temiz kaynaktır. Çıkan atıkların azlığı ve depolanma maliyetleri çok düşüktür.
Son yıllarda açık kaynaklarda yer alan MTA maden tetkik raporlarında, Yozgat sorgun, Manisa, Uşak, Aydın, Nevşehir, Malatya'da yüzbinlerce ton işlenmemiş uranyum ve Toryum mevcut diğer kaynak ise hayli ilginç Van gölü!
Radyoaktif kaynak olan Toryum, Eskişehir Sivrihisar’da 380 bin ton Malatya’da 3,8 milyon ton
1 kg zengin olmayan toryum 80 USD zenginleştirilen ise 5 000 USD tam %620 katma değer üretiyor.
1 ton Toryum 1 milyon varil petrole eş değer, Rusya’da toplam Toryum yatakları 155.000 ton, sadece Malatya’da 3.8 milyon ton!
1 kg uranyumla üretilen elektrik enerjisi için 3.000.000 kg linyit kömürü yada 2.700.000 lt petrol gerekiyor. 1 gram uranyum 2.5 ton kömüre eş değer enerji sağlıyor.
2008 yılında Fırat üniversitesi tarafından Van gölündeki kirlilik araştırmasında tesadüfen tespit edilen uranyum elementinin varlığı 2011 de netleşmiş ve toplam çözülmüş haldeki miktarı 50 bin ton ve ekonomik değerinin ise 7,5 milyar dolar olarak hesap edilmiştir.
Nükleer santral kullanan ülkeler:
Dünyada çalışan nükleer santral sayısı 436 adet
Ülke üretilen elektrik enerjisindeki payı ( % ) santral sayısı
ABD 19 100
Fransa 75 58
Japonya 18 50
Rusya 18 33
G.Kore 30 23
Almanya 16 9
Kanada 15 19
Ukrayna 46 15
Çin 17 2
İngiltere 18 16
Türkiye - -
(Akkuyu ve Sinop santrallerinin yapımı devam etmektedir.)
Bittiğinde ülkemiz bu santrallardan 80 Milyar Kw-h elektrik enerjisi üretebilecektir.
Ülkemizde 1957 yılında Küçükçekmece nükleer araştırma bünyesinde kurulması planlanan nükleer santral çalışmaları çeşitli engellemeler ve olumsuzluklar nedeniyle 2000 yılına kadar yapılamamıştır.
Kalkınma hedeflerimiz ve bölgesel bir güç olma yolundaki atılımlarımız doğrultusunda, ülkemizin her yıl en az 4.000 MW ek elektrik enerjisine ihtiyaç duyduğu bir gerçektir. Doğalgaz ve linyit kömürü gibi fosil yakıtların fiyat artışları, çevresel olumsuz etkileri ve sera gazı salınımı gibi faktörler göz önüne alındığında, enerji ihtiyacının karşılanmasında en rasyonel seçenek nükleer enerji ve toryum tabanlı teknolojiler olabilir.
Uranyum ve Toryum’ un Zenginleştirilmesi:
Ülkemiz zaman geçirmeksizin Uranyum ve Toryumun zenginleştirilmesi ve fizyon yöntemiyle enerji elde etmek zorundadır.
8.2 milyar dolarlık doğalgazla elde edilecek enerjiyi 400 milyon dolar değerinde uranyum yakıtıyla elde etmek mümkündür. Bu kaynaklar ise ülkemizde mevcuttur.
Uranyum. Toryum, Doğalgaz, Petrol ve Bor Kaynaklarının önemi ve Strateji:
Son 20 yıl içinde Ortadoğu ve çevre ülkelerde yaşanan karışıklıklar savaşlar ve göçleri görüyoruz.
Gelişmiş ülkeler her ne kadar demokrasiyi tesis edeceğiz deseler de amacın, Demokrasi, insan hakları ve bölgesel barış olmadığı artık açıkça görülmektedir. Bunun sebeplerini anlamak için sanıyoruz bu coğrafyada yer alan ülkelere ve yeraltı kaynaklarına bakmamız gerekiyor.
Türkiye, Suriye, Lübnan, İran, Yemen, Azerbaycan, Irak, Suriye, Ürdün, Filistin, güneyde Mısır ve Libya bahse konu bu ülkelerin kaynaklarına kısaca bakalım.
Bu ülkelerin yaklaşık yüzölçümü 5,2 milyon Km2 , Farklı etnik, millî ve dini toplam nüfus 310 milyon, soru şu ,neden bu coğrafya yeniden dizayn edilmeye çalışılıyor ? Fars, Arap, Kürt, Süryani, Keldani, Türkmen, Grek, Ermeni, topluluklar neden cesaretlendiriliyor? Pan-kürdüstan, Pan-İslam, Pan-Arabizm teşvikleriyle Küçük devletçiklere neden bölünmek isteniyor ? Acaba yeraltı kaynaklarının büyüklüğü ve bunların kontrol edilmesi gerçek sebep olabilir mi?
Bu bölgede Dünya petrollerinin yaklaşık % 48’i, Doğalgaz kaynaklarının % 39’u (226 milyar m3) , Doğu akidenizde ise trilyonlarca m3 kaya gazı ile Sadece Türkiye’deki Uranyum ve Toryum kaynaklarının % 40’ının , bu bölgelerde yer alması yaptıklarının demokrasiyi tesis etmek olmadığını tamamen ‘’ duygusal’’ ve yayılmacı politikalarının olduğunu göstermektedir.
Türkiye bir ateş çemberinin içinde yer almaktadır. Savunma sanayimizin başarılı çalışmalarında olduğu gibi zaman geçirilmeksizin Bilim, Teknoloji ve Nükleer enerji konusunda bilimsel çalışmalara hız verilmelidir.
Elektrikli Otomobiller ve Uranyumun Entegrasyonu:
Yakın gelecekte içten yanmalı klasik motorlar yerini elektrikli araçlara terk etmek zorunda kalacak, ancak hala tüketicilerin aklını kurcalayan sorular henüz tam cevap bulmuş değil.
Ya yolda şarjımız biterse? Dağ basında kalırsak? Ticari şarjların yüksek ücretleri, ev tipi şarj ünitelerinin güvenliği, hava ısısı (kullanmayı sınırlayan faktörlerden) batarya ömrü, batarya değişim ücreti, gibi yüzlerce sorunun cevabı henüz netleşmedi.
Ancak sağladığı konfor, sessizlik ve akselerasyon mükemmel. Çevreye verdiği zarar ise yok denecek kadar az ancak aracımın şarjı ne Zaman biter? Endişesi ve yaşattığı stres ise az değil.
Elektrikli otomobillerin tek ve esaslı sorunu batarya ve bu teknolojinin önündeki engelin en önemlileri batarya boyutlarının aşırı büyük olması ve bir aracın alt kısmının tamamını kaplamaktadır. Ayrıca toplam ağırlıklarının ortalama 600 Kg olması kullanma sürelerini azaltmaktadır.
Bunlara ilave olan ve henüz tam çözülemeyen şarj ve deşarj sürelerindeki olumsuzluklar.
Günümüzde bataryalar çeşitli tip ve marka olarak imal ediliyor, lityum iyon, lityum metal, lityum demir LFP ve NMC vd. Bu bataryalara araç üreticileri 80 ile 250 bin km akü garantisi veriyorlar peki sonra? Tüketici bataryayı nasıl ve hangi fiyata satın alacak?
Yaklaşık kapasitelerine ve markaya göre günümüz fiyatıyla 450 ile 750 bin TL ödemek zorunda.
Bu maliyetler elektrikli otomobil alıcıların tercihlerini olumsuz etkiliyor.
Çözüm şimdilik yok, bilim ve teknoloji hummalı bir çalışma içinde, çözüm için yaklaşık 5 ya da en çok 10 yıl süreye ihtiyaç var. Yerine hangi akü teknolojisi ikame edilecek henüz belli değil.
Ancak nükleer santralların mobil tiplerin üretim ve kullanımı, uçak gemileri ve denizaltılarda bir süredir başarıyla kullanılıyor.
Bu teknolojinin daha küçük ölçekli olanları test aşamasında, bu çalışmalar batarya sorununu çözecek gibi gözüküyor.
Bu konuda örnek çalışma ABD de yoğun şekilde başlamış, henüz ticarileşmeyen ancak çok rasyonel ve bilimsel şekilde sürdürülüyor.
ABD merkezli California Company’nin üzerinde çalıştığı Nükleer Diamond Battery..
DIP ve SOP kılıfının (kapalı ve açılmaz- hard case) içine sığdırılmış entegre bir yapıda, boyutları küçük ve kesintisiz enerji sağlayan ancak şarj edilmesine gerek olmayan yüzlerce yıl kullanılabilecek radyoaktif bir pil.
Tanıtılan bu pil kabının içinde neler var? kullanma ömürleri azalmış büyük reaktörlerdeki yakıt çubuklarından elde edilen radyoaktif izotoplar bir kristal yapıya dönüştürülmüş ve çıktısı da yüksek kapasiteli bir kondansatörde toplanıyor.
Unutmadan söyleyelim, bu kap içindeki ürünün enerji çıkışı sadece 100 mikro watt olduğu belirtiliyor. Bu güç elbette çok anlamlı değil. Anlamlı olan radyo aktif bir kaynaktan sürekli ve yüzlerce yıl şarj etmeksizin enerji temin etmek.
Umarız yakında çıkış gücü istenilen seviyelere getirilecek ya da aynı kap içinde 1 W ya da daha yüksek güç kaskat bağlantısıyla istenen gerilim (volt) ve güç (w) elde edilebilecek.
Bu ürünün radyoaktif izotopları ve kabın içindeki diğer radyoaktif maddelerin tehlikeleri var mı? Araştırmacılar, bu kabın sağlamlığı ve sızdırmazlığı konusunda garanti verdiklerini söylüyor.
Yakın gelecekte bu bataryalarla imal edilmiş araçların size masrafı sadece lastiklerini ve fren balatlarını değiştirmek olacak, bu ütopik bir konu ve anlatım değil, ancak Dünya’ya yön verenler ve yönetenler buna müsaade ederler mi şimdilik bilmiyoruz.
**
İnteraktif iletişim:
İnternet yayıncılığında ilk kez, yorumlarınıza e-posta adresinizi ilave edersiniz interaktif iletişimi sağlamak adına cevap yazacağız.
Seçkileri yazılarımızda okuyucularımızla da paylaşacağız.
Muzaffer Şafak / Haber7
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol