Millî irade karşıtlığında son nokta

  • GİRİŞ12.01.2021 11:26
  • GÜNCELLEME12.01.2021 11:40

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “sözde cumhurbaşkanı” gibi bir ifade kullanmış.
Böyle bir ifade biçimi, en hafif tanımlamayla millî irade karşıtlığıdır. Milletin tercihlerine ve demokrasiye saygısızlıktır. Cumhurbaşkanını seçen millettir.
Bu arada yeri gelmişken belirtelim Cumhurbaşkanı doğrudan halkın oylarıyla seçilmediği dönemlerde, CHP açısından Cumhurbaşkanlığı makamı daha makbuldü.
Bu sözler sadece Erdoğan karşıtlığı değil aynı zamanda millet karşıtlığıdır.
Burada uzun uzun CHP geleneğinin tarihsel kodlarındaki “millî irade”ye bakıştan söz edecek değilim. Bu konuda, devasa bir literatür var.
14 Mayıs 1950 seçimlerinden bugüne, “millî irade” karşıtlığı hep oralarda bir yerlerde durur. Zaman zaman, toplumun geniş kesimlerinin tercihleri ile barışma görüntüsü vermeye özen gösterilse de bu tutum konjonktüreldir, pragmatiktir. Değişim ve dönüşüm sahici değildir. Üzeri bastırılan karşıtlık, “sözde cumhurbaşkanı” ifadesinde olduğu gibi kritik zamanlarda nüks ediverir.
Millî irade karşıtlığının altında aynı zamanda tarihsel olarak diri tutulan bir öfke vardır. Bu öfke, Demokrat Parti iktidarından bu yana birikerek devam eder. Milletin, 1950’de yaptığı “hatasını” bir türlü düzeltmemesine CHP hep içerlemiştir.
“Hata” kelimesini öylesine yazmadım. İlk demokratik seçimde DP’ye verilen destek geçici bir “hata” olarak görülmüştü. Zamanla halk, yanlış yaptığını anlayacaktı. Darbelerle, halka “hatası” kabul ettirilmeye çalışılsa da bu hiçbir zaman mümkün olmadı.
Uzun dönemler boyunca öfke doğrudan topluma yöneltilirken, bu çağda böyle bir siyaset tarzı mümkün olmayacağı için artık onların seçtikleri hedefe konuluyor.
Dolayısıyla, “sözde cumhurbaşkanı” söyleminin CHP açısından tarihsel olarak oturduğu bir zemin vardır. 
           ***
Bugünlerde CHP’li siyasetçiler ve yöneticiler, ABD seçimleri ve seçilmiş başkana yönelik ortaya çıkan protestolarla ilgili, Türkiye’deki siyaset tarzlarının tam zıddı bir tutum sergilediler.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na çok basit bir soru sorulabilir: ABD toplumunun seçtiğini “gerçek başkan” olarak herkesten önce kutluyorsunuz da Türk milletinin iradesini ise niçin kabul etmiyorsunuz?
Ya da ABD’deki protestoları, demokrasiyi ve seçilmiş başkanı hedef alan eylemler olarak gösterip bir an önce meselenin huzur içinde sonlanması için çağrı yapabiliyorken, nasıl oluyor da kendi ülkenizin halkının seçtiği cumhurbaşkanına böyle bir ifadeyi layık görüyorsunuz?
Yani Türk milletinin millî iradesi, ABD toplumundan haşa daha mı değersiz.
Erdoğan 18 yıldır “millî irade”nin tecellisi ile iktidara geliyor. Arka arkaya 15 seçimi, en yakın rakibinin, -yani CHP’nin- iki katından daha fazla oy oranına ulaşarak kazandı.
Erdoğan, bu 15 seçimden 9’unu bizzat Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı kazandığını hatırlatalım.
Kılıçdaroğlu, CHP’nin başına 2010 yılında geldi. Bu dönemde, Erdoğan tam 9 seçim kazanırken, Kılıçdaroğlu hep kaybetti.
Son dönemde, CHP liderine kendi tabanından alttan alta yükselen bir eleştiri var. Eleştirinin özü, 18 yıllık iktidar karşısında CHP’nin oylarının niçin yükselmediği ile ilgili… Sürekli kaybetme psikolojisi ve kendi tabanındaki şu günlerdeki yükselen memnuniyetsizlik Kılıdaroğlu’nu böyle söylemlere başvurmaya mecbur bırakıyor.
Bu söylem, millî irade karşıtlığında son noktaya gelindiğinin bir göstergesidir.

Türkiye Gazetesi
 

 

 

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat