Felaket tüccarları
- GİRİŞ22.02.2023 09:15
- GÜNCELLEME23.02.2023 08:19
Önceki gün akşam saatlerinde Hatay, bir kez daha depremle sarsıldı.
2 hafta önceki küçük kıyamete nispetle daha az şiddette olsa da yıkıcı etkisi olan bir depremdi.
Hemen hemen herkesin dışarıda yahut güvenli yerlerde olması, o şiddette bir depremin husule getireceği etkiyi çok aşağıda tutmuştu. Buna rağmen 6 canımızı kaybettik ve 600’e yakın yaralımız var.
Deprem olur olmaz herkes gelişmeleri yakından izlemeye aldı.
Arama kurtarma ekipleri teyakkuza geçti, ihtiyaç duyulabilecek yardım malzemeleri hazır edildi ve ulaşım ile birlikte iletişim de en hızlı bir biçimde gerçekleştirilebilecek duruma getirildi.
Gecenin geç saatlerinde içişleri bakanı Süleyman Soylu son durumu aktarırken, özellikle de asılsız ve yalan ihbarlara dikkat çekmek zorunda kalmıştı.
O ana kadar yapılan 42 ihbarın ne yazık ki, 39’u gerçek dışıymış.
Allah’tan herkes hazırdı da, o mel’un dezenformasyon amacına ulaşamadı.
6 Şubat gününden beri aynı dertten mustarip bir Türkiye var.
Asılsız ihbar ve dezenformasyon!
Çok açık bir biçimde belli ki, birtakım odaklar mesailerini sadece bu hususa teksif etmiş.
Planlı, programlı, sistematik ve bilinçli…
Peki, maksat ne?
Devleti aciz göstermek ve halkın psikolojisini bozmak!
Kimin işine yarayacak bu?
Elbette ki, Türkiye düşmanı mahfillerin…
Bahsini ettiğimiz mahfillerin, kendi amaç ve niyetleri doğrultusunda yaptıkları operasyonu anladık diyelim…
İçeriden verilen desteği neyle ve nasıl izah edeceğiz sahi?
Muhalif parti ve liderleri, medya, sosyal medya şarlatanları ve bazı STK’lar…
Gâvurun değirmenine su taşıyan anılan yapıların amacı ne?
İşte bunun cevabı, kelimenin tam manasıyla can yakıcı…
İnanın ne diyeceğimi, nasıl tavsif edeceğimi, hangi şekilde bir izah getireceğimi bilemiyorum.
Çünkü bunun bir değil birçok cevabı var.
Bile isteye ‘vatana ihanetten’ tutun da, değirmenine su taşıdıkları ‘gâvurların gönüllü yahut bedeli karşılığı işbirlikçiliği’ tespitine varıncaya kadar birçok cevap verebiliriz.
Bu nedenle bendeniz, doğrudan cevap vermek yerine, yapacağım değerlendirme ile cevabı sizlerin ferasetinize havale etme tercihinde bulunuyorum.
Sözgelimi, ‘baraj çatladı’ yalanını uyduranları hatırlayalım.
Yaşanan paniği ve kaçışmayı…
Allah bilir kaç insanımızı kaybettik bu olmayan hadise nedeniyle…
Yukarıda sözünü ettiğimiz asılsız ihbar ve yanlış yönlendirmeleri düşünelim.
Hayati derecedeki önemli arama ve kurtarma çalışmalarının nasıl akamete uğratıldığını ve yine Allah bilir kaç canın yıkıntılar içerisinde çaresizliğe terkedildiğini…
Devletin kurumlarının ve canla başla çalışan İslâmî STK’ların nasıl bir saldırıya maruz kaldığını hep beraber gördük.
‘Devlet yok’ imajını yaymaya çalışanların eş zamanlı olarak İslâmî STK’ları düşmanlaştırma çabaları, organize bir kötülükle karşı karşıya olduğumuzun kanıtı hükmünde…
İçeriden gelen bu saldırıların başını Kılıçdaroğlu çekti hiç şüphesiz.
‘Gelin tutuklayın’ derken, dezenformasyon suçu işledikleri ispatlanan birtakım sosyal medya kullanıcıları ile kimi dolandırıcıların tutuklanmasına gönderme yapıyordu.
Yani aslında ‘Merd-i Kıpti’nin şecaat arz ederken sirkatini söylemesi’ gibi, bu özne de mezkûr hainlerle aynı şeyi düşündüğünü ve aynı noktada olduğunu ifade ediyordu zımnen…
Kılıçdaroğlu böyleydi de, bu memlekette başbakanlık yapmış Davutoğlu çok mu farklıydı?
O da ‘devlet yok’ imajına çanak tutarken, ‘kurtarmalarda AK Partilileri önceliyorlar’ diyerek vicdansızlığın dibini bulmayı ihmal etmiyordu.
Hem de AK Parti Adıyaman Milletvekili merhum Yakup Taş ve depremde vefat eden neredeyse tüm sülalesinin naaşları orta yerde dururken dedi bunu…
Hem de 11 yakınını kaybeden Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman’ın yüzüne baka baka ve hiç sıkılmadan atıverdi bu yalanı…
Akşener’in, kendi partilisine devleti kötülettiğini, Babacan’ın korumalarının; ‘devlet yok de’ diyerek bir vatandaşa hakaret eşliğinde baskı yaptığını, Ümit Özdağ’ı ve diğerlerini söyleyerek midenizi daha fazla bulandırmak istemem doğrusu…
Hele bu partilerin ve batılı ülkelerin fonladığı işbirlikçi medyaya hiç temas etmeyeceğim.
Zira bu kadar alçaklığa hiçbir bünye tahammül edemez.
Kahrolarak kayıt altına aldığım gerçekler bunlar maalesef…
Bu, sıradan bir muhalefet stratejisinin çok ötesinde bir anlama sahip.
Memleketin yıkılmasına ve on binlerce insanımızın ölmesine seviniyorlar desek az söylemiş oluruz.
Yaşanan büyük acının ve yıkımın, hükumeti düşürmeye yarayacağını açık açık ifade ederek hükumet düşmanlığının ötesinde resmen Türkiye düşmanlığı yapmaktadırlar ne yazık ki.
Yoksa azıcık insafı olan birisi, bu hengâmede hiç ‘seçim ertelenmesin’ sapkınlığına tevessül eder mi?
Üstelik orta yerde ‘ertelenme’ talebi olmamasına rağmen…
Evet, deprem hakikaten büyük bir felakete vesile oldu buna hiç şüphe yok lakin karşı karşıya kaldığımız bu soyut felaket, inanın depremden bin beter bir mahiyet arz ediyor.
Allah, milletimizi, ülkemizi ve ümmeti bu ‘bin beter’ felaketten muhafaza buyursun…
Yorumlar5