Dünyanın vicdanı ve mazlumların gür sesi
- GİRİŞ20.09.2023 08:58
- GÜNCELLEME21.09.2023 09:03
Malumunuz olduğu üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Türkiye saatine göre 19 sularında BM’de konuştu.
Siz de fark ettiniz mi bilmem, konuşması birkaç kez alkışlarla kesildi.
Bunların hepsi de mazlum ve gadre uğramış halkların maruz kaldıkları zulme değindiği anlardı.
Yazı başlığını da bu yüzden ‘dünyanın vicdanı ve mazlumların gür sesi’ diye attım zaten.
Şu bir gerçek ki, dünya bu türden çıkışlara alışık değil.
Geçmişte de Amerika ve emperyalizme dair itiraz sesi yükselten kimseler oldu şüphesiz ama bunlar daha ziyade ilgililerin kendi ülkeleri dâhilinde yapıtıkları konuşmalardı.
Erdoğan’ın ilk şoke edici çıkışı bilindiği gibi 29 Ocak 2009 tarihinde Davos’ta olmuştu.
İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in yüzüne karşı ‘siz öldürmeyi iyi bilirsiniz!’ diye başlayan ve yaptıkları zulümleri tek tek sayarak adeta haykıran Erdoğan, bu çıkışıyla adeta tüm dünyayı şoka uğratmıştı.
Hiç unutmuyorum, o tarihte başta muhalif liderler olmak üzere birçok kişi; “mahvolduk, bunu Türkiye’ye çok ağır ödetirler’ demiş ve kelimenin tam manasıyla bir paniğe kapılmışlardı.
Bu soylu duruşun Türkiye’ye yönelik saldırı şeklinde dönüşleri oldu elbette ama aynı zamanda Türkiye’nin oyun kurucu bir dünya devleti olmasının da miladıydı mezkûr hadise…
Erdoğan’ın ikinci şoke edici eylemi 2014’teki yine BM kürsüsünden yaptığı “Dünya 5’ten büyüktür!” çıkışı oldu.
Güneşli havada gök gürültüsünü andıran bu çıkış, şüphesiz ki birçok dengeyi sarstı ve özellikle de sömürülen mazlum halklar için bu ifadeler bir yol haritası mahiyeti arz etti.
Bugün, birçok Afrika ülkesi sömürgeci güçlerin ülkelerinden çıkmaları yönünde bir tavır alıyorlarsa eğer, bunda anılan çıkışların rolü hayli büyüktür.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dünkü konuşmasında çıtayı biraz daha yukarıya koydu.
“Dünya 5’ten büyüktür!” dedikten sonra, “Güvenlik Konseyi, artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıkmış, 5 ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı haline gelmiştir.” şeklinde bir tespitle birlikte malum ülkelere resmen suçüstü yaptı!
Afrika’daki gelişmelerden, Filistin meselesine ve İsrail’in haddi aşmışlığına, Suriye’deki terör örgütlerinin neden olduğu güvenlik sorundan Azerbaycan’daki son duruma, Kuzey Kıbrıs’a, Keşmir’e Yemen’e varıncaya kadar, gerek dünyanın ve gerekse ülkemizin güvenliğini tehdit eden tüm unsurlara bir bir değinen Erdoğan, bu yönüyle dünyanın vicdanı ve mazlumların sesi olduğunu bir kez daha kanıtladı BM’deki konuşmasında.
Özellikle de Afrika ülkelerindeki gelişmeleri isimlerini sayarak tadat etmesi, meseleye ne denli vakıf olduğunu göstermesi açısından hayli önemliydi doğrusu.
Bu anlamda konuşmasının aldığı alkış bahsini ettiğimiz hususun ilgili ülkeler nezdinde dikkatle izlendiğini ve değerlendirildiğini açıkça gösteriyor.
Erdoğan’ın konuşmasındaki en önemli başlıklardan birisi şüphesiz ki, DEAŞ’la ilgili söyledikleriydi.
“Bölgede her başları sıkıştığında DEAŞ bahanesine sarılanların oyunları artık ifşa olmuştur!” ifadesini kullanan Erdoğan, başta ABD olmak üzere Avrupa ülkelerinin bu terör örgütünü kendi çıkarları doğrultusunda kullandığı açık açık yüzlerine haykırdı.
Bu hususa dair söylenenleri tümüyle aktarmak meselenin etraflıca anlaşılması için şart…
“DEAŞ'la, fiilen en büyük mücadeleyi vermiş, bu örgüte en büyük kayıpları yaşatmış ve sorunun önündeki, arkasındaki gerçekleri çok iyi bilen bir ülke lideri olarak açık konuşmak istiyorum. Suriye ve Irak başta olmak üzere, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Sahel'de kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için DEAŞ ve benzeri örgütleri paravan olarak kullananların riyakârlıklarından bıktık, usandık. Bu bölgelerdeki tehdit sadece DEAŞ değildir. Asıl tehdit, vekâlet savaşlarının aracı olarak kullanılmak üzere beslenen, palazlandırılan terör örgütleridir, paramiliter gruplardır, paralı askerlerdir ve kim daha yüksek fiyat verirse onlara çalışan kimi yerel unsurlardır. Karşımızdaki bu gerçeğe rağmen, sırf kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için terör örgütleriyle çalışmaya devam eden ülkelerin, terörden ve bununla bağlantılı sorunlardan şikâyet etmeye hakkı yoktur.
Böyle bir dünyada, ister çatışma bölgesinin hemen yanında yer alsın, ister çok uzakta okyanuslarla çevrilmiş bir karada yaşasın, hiç kimse güvende değildir. İşte bunun için diyoruz ki; Birleşmiş Milletlerin öncülüğünde dünyanın güvenliğini, huzurunu, refahını sağlamakla görevli kurumları hızla yeniden yapılandırmalıyız. Coğrafyasıyla ve demografisiyle, dünyadaki tüm kökenleri, inançları, kültürleri temsil yeteneğine sahip bir küresel yönetim mimarisi inşa etmeliyiz. Netice olarak, tüm kalbimizle bir kez daha diyoruz ki; dünya 5'ten büyüktür, daha adil bir dünya mümkündür!”
Açık söylemek gerekirse her biri tokat etkisi uyandıran bu sözler BM tarihine kazınacak türden çok önemli ve çok değerli tespitlerdir. Bu yüzden konuşmanın bu bölümünü tarihe tanıklık adına olduğu gibi aktarma gereği duydum.
Bir diğer önemli mevzu da Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşta Türkiye’nin oynadığı role dair…
Savaş başladığından beri Türkiye’nin tavassutuyla başta yoksul Afrika ülkeleri olmak üzere dünya piyasalarına 33 milyon ton tahıl ürünü sevk edilmesini sağlayarak, küresel açlık krizi tehlikesinin önüne geçen Türkiye’nin bu konuda herkesten daha fazla söz hakkı sahibi olduğu ortada…
Yeri gelmişken bu hadislerin gerçekleşmesi sürecinde BM, Türkiye’nin yönettiği operasyonda figüratif bir rol üstlenmişti. Buna bir tür, ‘bürokratik işlemleri tedvir memuriyeti’ de diyebiliriz elbette.
Emin olunuz ki, bu gerçeği lafı dolandırmadan olduğu gibi ifade etmek hiçte abartı olmayacaktır.
Kaleme aldığımız konuların dışında daha birçok noktaya temas eden bu manifesto kıvamındaki konuşma, Türkiye adına ve özellikle de sömürülen mazlum halklar adına çok değerli bir gelişme olarak kayıtlara geçmiştir.
İnşallah bütün bunlar ‘daha adil bir dünyanın’ inşasının temel taşları olur.
Netice itibariyle bu konuşma, Erdoğan’ın ‘dünya lideri’ vasfını, Türkiye’nin de ‘oyun kurucu’ ve müessir ülke konumunu daha da pekiştirmiştir.
Son bir not: Bu konuşmayı dünyadaki herhangi Müslüman olmayan bir lider yapmış olsaydı, Türkiye’deki Kemalist/Sol kesim avuçları patlarcasına alkışlar, ‘gelmiş geçmiş en büyük devrimci lider’ diyerek fotoğraflarını başköşeye asarlardı.
Böyle de bir hakikat var ne yazık ki…
Yorumlar13