Her derde deva, her suça maske: “Atatürkçüyüz!”
- GİRİŞ26.09.2024 07:42
- GÜNCELLEME28.09.2024 12:12
Meşhur Atatürkçü müteveffa Uğur Mumcu’ya atfedilen; “Bu ülkede banka soyarken kar maskesi, ülke soyarken Atatürk maskesi takılır…” tespiti, bilinen en doğru saptamalardan birisidir şüphesiz…
Bu o kadar etkili bir yöntemdir ki, neredeyse her konuda “suç” işleyen kimseler de bu maskeyi takarlar.
Bunun son örneğini CHP Edirne milletvekili Ediz Ün sergiledi.
Hadise özetle şöyle…
CHP Edirne Milletvekili Ediz Ün’e ait olduğu tespit edilen ciple elektronik sigara kaçakçılığı yapıldığı tespit edildi.
Cipte yapılan aramada, gümrük kaçağı olduğu belirlenen 530 boş elektronik sigara kutusu, 2 bin 242 elektronik sigara kiti, 2 bin 790 elektronik sigara başlığı, 1275 elektronik sigara ateşleyicisi, 130 likit haznesi ve 18 sigara likidi bulundu.
Bunun üzerine Ediz Ün, kaçakçılık suçunu şoförünün üzerine atmış ve bu olaydan tamamen sıyrılabilmek için de malum maskesine sarılmıştı.
“Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkeleri ve hedefleri doğrultusunda çalışmalarımı sürdürmekteyim.”
Nasıl?
Akan sular durdu değil mi?
Artık hiç kimse kılına bile dokunamaz!
Ediz Ün bu gerçeğin fena halde farkında ve büyük bir pişkinlikle bu kalkanın arkasına saklanıyor.
Bu kalkanın arkasına saklanıyor çünkü çok geçmeden şoförünü, aracını bakıma götürmek yerine yurtdışına çıkarıp suç işlemekle itham eden Ediz Ün’ün aynı araçla, aynı tarihte “Kapıkule’den” geçtiği fotoğraflarla belgelendi.
Bunun böyle olduğu yaptığı çok uzun açıklama metninden anlaşılıyordu zaten.
Oysa “Atatürk” dedikten sonra onca açıklamaya gerek duymamalıydı…
Bundan sonraki satırlara geçmeden önce şu tespiti de yapalım dilerseniz.
Bir şehrin tanıtımı için kurulan mangalda sucukları yelpazeleyen bakanların, sanki suç işlemişler gibi çarşaf çarşaf fotoğraflarını yayınlayan foncu medya Ediz Ün hadisesinde yine “üç maymunu” oynadı.
Ne gördüler, ne duydular ne de tek kelime ettiler…
Hâlbuki böyle bir hadise dünyanın her yerinde “haberdir!”
Neyse, malum medyayı düştükleri bu çukurda debelenmeye terk ederek gelelim meselenin özüne…
Artık kabak tadı veren bu istismarın boyutları sandığımızdan çok daha katmanlıdır maalesef.
En üst düzeydeki yöneticiden tutun da en sıradan hırsıza kadar herkesin arkasında saklandığı bu kalkan bir şekilde koruyucu özelliğinden arındırılmalıdır.
Aksi takdirde ilanihaye devam edecek bu arsız tiyatro.
Öyle bir tiyatro ki, tüm replikleri önceden ezberlenmiş ve yapılabilecek en küçük sorgulamada “çat” diye yüzümüze yüzümüze çarpılmaktadır.
12 Eylül cuntasının kudretli generali Tahsin Şahinkaya, dünyanın en zengin 50 generalinden birisiydi.
“Nereden geldi bu zenginlik?” diye sorulduğunda cevap hazırdı!
“Ben Atatürk’ün çocuğuyum, bu yüzden üzerime geliyorlar…”
Banka hortumcusu siyasetçi ve medya patronuna, “devletin hazinesini neden soydun?” diye sorulduğunda da cevap hazır.
“Atatürk ilke ve inkılaplarının yılmaz savunucusuyum!...”
İyi de arkadaş, bu ilke ve inkılaplar memleketi soymanı mı emrediyor?
Yahut banka hortumlamanın birinci şartı Atatürk ilke ve inkılaplarını savunmak mıdır?
Ediz Ün örneğinde olduğu gibi milletvekili dokunulmazlığını kaçakçılık için kullanan milletin sözde vekiline; “yakıştı mı bu yasadışı kaçakçılık?” diye soruyorsunuz cevap yine aynı terane…
“Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkeleri ve hedefleri doğrultusunda çalışmalarımı sürdürmekteyim.”
İş, bu üst düzey eşhasın yaptıklarıyla sınırlı kalmıyor elbette…
Bu kalkanın müthiş bir dokunulmazlık sağladığını gayet iyi bilen diğer hırsız, arsız, uğursuz, sapık ve envaiçeşit suça bulanmış şahıslar da aynı yöntemi kullanarak kendilerine meşruiyet alanı açmaktan geri durmuyorlar.
Medyacısı, yanında çalışan emekçi kadına tacizde bulunuyor ve bu aşağılık suç faş olunduğunda “Atatürkçüyüm, ondan saldırıyorlar” cevabı geliyor.
Sıradan hırsız suçüstü yakalanıyor, gördüğü ilk kamera yahut mikrofona, “beni kimse Atatürk’ün yolundan döndüremez” diye bağırıyor.
Sübyancılığı kanıtlanmış sapık da aynı argümanla savunuyor kendisini…
“Atatürkçüyüz!...”
E pes vallahi ya da haydi buyurun buradan yakın!..
Sahi ne zamana kadar sürecek bu adice istismar?
Daha ne zamana kadar bu unvanla işlediği suçlardan yırtacak memleket ve millet düşmanları?..
Cevap belli ne yazık ki…
Sonsuza kadar!..
İşlediği suç nedeniyle ceza alması gereken bu istismarcılara aynı zamanda bu argümanı kullandıkları için de ceza verilmedikçe, maalesef ki, ilanihaye devam edecek bu iğrençlik.
Biz de her seferinde “yetti artık, bitsin bu rezillik” dememizle kalacağız…
Gerçek budur ve yapacak bir şey yoktur…
Yorumlar27