Esenyurt belediyesinin CHP maskesi takmış DEM/PKK’lı belediye başkanı Ahmet Özer’in önce görevden alınması ardından da tutuklanması, bir süreden beridir ‘diploma kâbusu’ yaşayan İmamoğlu için adeta can simidi oldu.

Daha önceki yazılarımda İmamoğlu’nun perde gerisindeki genel başkan olduğunu ve herkesin bildiği birtakım güçlerin nezaretinde cumhurbaşkanlığına hazırladığına dikkat çekmiştim hatırlarsınız…

Yakın geçmişte ortaya çıkan ‘diploma skandalı’ Bay Ekrem’in ve arkasındaki güçlerin bu hesaplarını altüst etti.

İşte bu nedenle de İmamoğlu, geçersiz diploma sorununu gözlerden kaçırmak, unutturmak ve örtbas edebilmek için önüne çıkabilecek her fırsatı kullanmakta kararlı gibi görünüyor.

Bu yüzden, Esenyurt belediye başkanının görevden alınması ve yerine kayyım atanması, Bay Ekrem için bulunmaz bir fırsattı ve o da bu imkânı kullanmakta gecikmedi.  

Ahmet Özer Kandil ile ilişkileri olan hatta ilişkiden de öte belli bir yeri ve ağırlığı olan bir isimdi.

Bunu sağır sultan da biliyordu lakin CHP, DEM Parti tabanının oylarını alabilmek için herkesin bildiği bu gerçeğe gözlerini kapayıp bu şahsı aday gösterdi.

Adına ‘Kent Uzlaşısı’ dedikleri ve fakat gerçekte CHP’nin Kandil’e teslim olduğunu belgeleyen bu hadisenin mimarı kuşkusuz ki İmamoğlu’ydu.

CHP ve İmamoğlu, PKK ile böylesine içli dışlı bir kimseyi sırf belediye başkanlığını kazanmak için aday göstermedi elbette.

Asıl hesap 2028’deki Cumhurbaşkanlığı seçimi idi ve DEM’i yanlarında tutabilmek için ne gerekiyorsa onu yaptılar.

Karşılıklı çıkarların beslediği bu ilişki, süreç içerisinde başka noktalara evirildi.

Zira Ahmet Özer her ne kadar CHP lejantıyla seçime girmiş olsa da DEM’in adayıydı ve Kandil tarafından özel olarak belirlendiği için bütün DEM’li belediyelerde olduğu gibi o da kendisinden istenilen her şeyi yapmakla yükümlüydü.

Kandil, DEM’in sahip olduğu her belediyeye ‘dağdan’ gönderdikleri bir “eş başkan” atar.

Bu eş başkanın görevlerinden birisi de belediyeye alınacak işçilerden tutun da Kandil’e yapılacak olan ‘lojistik desteğe’ varıncaya kadar tüm işlerin koordine edilmesidir.

Aslında “eş başkan”, kâğıt üzerinde belediye başkanı olan kişiyi fazlaca aşağılamamak için uydurulmuş bir kavramdır zira herkes bilir ki, asıl başkan dağdan gelen kişidir.

İşte, sıfatı belediye başkanı olan diğer tüm sözde başkanlar gibi Esenyurt belediye başkanı da kendisinden istenen her şeyi yapmakla mükellef olduğu için emredilenleri yaptı.

Ahmet Özer, CHP logosuna fazla güvendiği için olsa gerek, geçmiş 10 yıldaki PKK ile olan yakın ilişkisini umursamayarak lojistik desteği abarttı.

“Nasıl olsa CHP’li bir belediye başkanını görevden alamazlar” düşüncesinin sağladığı bu özgüven nedeniyle de olabildiğince pervasız davrandı.

PKK/KCK silahlı terör örgütü üyesi olmak suçundan tutuklanan Ahmet Özer’in, savcılığın açıklamasına göre; 10 yıllık süreçte terör örgütü PKK mensuplarıyla birçok irtibatı kayıt altına alındı. 694 kez PKK’lı teröristlerle görüşme, yaptı 14 kez de Kongra-Gel eş başkanı Remzi Kartal ile irtibat kurdu. Öyle ki, Remzi Kartal’ın yerine KCK başkanı olacağı bile iddia edildi.

Bütün bu gerçeklere rağmen Özer’in tutuklanması üzerine İmamoğlu partisini bile bilgilendirme gereği duymadan derhal harekete geçti.

Çok sert açıklamalar eşliğinde eylem yapacaklarını duyurdu.

İmamoğlu’nun gölgesinde kalan Özgür Özel de aynı hızla ve panikle partililerini Çağlayan Adliyesi önünde protesto eylemine davet etmekle kalmadı, doğrudan doğruya savcıları hedef göstererek İmamoğlu’nu bastırmaya çalıştı.

Dikkat buyurun, kendi içlerindeki iktidar savaşında bir adım öne geçebilmek için adlı adınca PKK’lı olan bir şahsı yüceltmekle kalmadılar, çok aleni bir biçimde savcıları hedef gösterdiler ve iç karışıklık için ellerinden ne geliyorsa artlarına koymadılar. 

Hadi diyelim ki İmamoğlu, PKK’ya yapılan yardımları bildiği ve hatta katkı verdiği için büyük bir telaşa kapıldı ve Ahmet Özer’in bu yönde yapabileceği açıklamaların yahut itirafların önüne geçebilmek için acele etti…

Peki, ya Özgür Özel?

O, neden ayrıntıları bilme ve görme gereği dahi duymadan böylesine hukuksuz ve kışkırtıcı bir pozisyon aldı?

Cevap belli aslında…

Birisi, cumhurbaşkanı adayı olabilmek için gerekirse PKK’yla bile ittifak etmekten ve onların desteğini sağlayabilmek için ülkeyi karıştırmaya varabilecek bir tavır alıyor, diğeri, onun gölgesinde kalmamak için devleti ve savcıları hedef almakla kalmayıp DEM Partinin otobüsünün üzerine çıkıp alenen “kalkışma” çığırtkanlığı yapmaktan geri durmuyor…

Bu şu demek aslında.

Özgür Özel’i CHP genel başkanı yapıp onu adeta kalın bir urganla bağlayan İmamoğlu, genel başkanıyla birlikte partisini de büyük bir hızla Kandil’e doğru sürüklemektedir.

“Maksada giden her yol mubahtır” oportünizminin varacağı nokta budur elbette.

Şu bir gerçek ki İmamoğlu, kelimenin tam manasıyla CHP’yi esir almış durumda.

Bu nedenle de eli kanlı azılı terörist Bese Hozat’ın ayakta alkışladığı CHP, tam gaz DEM’lileşiyor…

Parti içerisinden bazıları homurdansa da kimsenin bu duruma itiraz ettiği falan da yok.

Hele CHP medyası, topyekûn bir teslimiyet içerisinde.

Ya, bu durumdan gayet memnunlar ya da arpaları kesilir endişesiyle susmayı tercih ediyorlar.

İkisi de birbirinden beter…

Nihat Nasır / Haber7