Kötülüğü sıradanlaştırmak, yangından daha büyük bir felakettir!

  • GİRİŞ23.01.2025 08:54
  • GÜNCELLEME23.01.2025 10:51

İhmaller zinciri dün gece itibariyle 79 canımızı daha aldı.

Malum olduğu üzere Bolu, Kartalkaya’daki bir otelde çıkan yangın sonucu yaşandı bu müessif can kayıpları. 

Duyduğumuzda kulaklarımıza inanamadık.

Önce 66 idi vefat sayısı, sonra 76 oldu ve dün gece itibariyle de 79
Bazı depremlerde bile bu sayıda bir can kaybının olmadığını hesaba katarsak, ölü sayısının ne kadar fazla olduğunu daha iyi anlarız. 

Çok büyük bir facia ve inanılmaz derecedeki ihmallerin husule getirdiği ibretlik bir felaket…

Hadisenin gerçekleşmesinden sonra tıpkı yangına benzer birkaç felaket daha yaşandı ki, akıllara zarar…

Suçu ve faciayı sıradanlaştırılmaya çalışan dehşetengiz bir ruh haliydi bahsini ettiğimiz…

Bunlardan birisi, itfaiyenin, yangının söndürülmesinde neredeyse hiçbir katkısının olmamasıydı ki, doğal olarak bütün gözler bu kuruma ve bağlı olduğu belediyeye çevrildi.

Fakat o da ne!

Sorumluluk almaya zerre kadar yanaşmayan bir belediye başkanı vardı karşımızda. 
Yangına dair sorulan soruyla ilgili söylediği ilk şey; “Ben nereden bileyim, bana bağlı değil” oldu. 

Suçu bastırma ve ön alma adına, bir insaniyet cürmü işlediğini zerre kadar umursamayan bir insanın acımasızlığından başka bir şey değil bu açıklama…

Müteakiben akla gelen ilk soru şu oldu tabiatıyla… 

“Öyleyse, kime bağlı?..”

Suçu örtbas etmekte pek mahir bir anlayışın müntesiplerinden birisi olduğuna yakından tanığız malum belediye başkanının lakin bu kadarını ondan bile beklemiyorduk doğrusu…

Ona ve bir felaket halinde bile arsızca yandaşlık yapan taraftarlarına göre sorumlu Turizm Bakanlığı…

Nedenmiş peki?

Yangın çıkan otele ruhsatı 1997 yılında bakanlık vermişmiş…

İyi de bu cevap itfaiyeyi ve dolayısıyla belediyeyi sorumluluktan kurtarıyor mu?

Tabii ki kurtarmıyor, kurtaramaz da…

Çünkü bakanlık, turistik de olsa bir yere ruhsat vermeden önce, ruhsat talep eden kişiden yahut firmadan, bölgenin bağlı olduğu belediyeden “itfaiye açısından sorun yoktur” belgesi getirmesini ister.

Nitekim dün itibariyle Bolu belediyesinin bu husustaki yazışmalarını gösterir belgeler çıktı ortaya.

Bununla birlikte ruhsatı kim vermiş olursa olsun “denetim” yetkisi ve yükümlülüğü itfaiyenin yani belediyenindir.

Sözgelimi, “ikinci sınıf gayri sıhhi müessese” olan akaryakıt istasyonlarına ruhsatı vilayet verir ama itfaiye açısından “olur” vermek de “denetlemek” de belediye yetkisindedir.
Bu nedenle başlangıçta, bir sorun gözükmüyor olsa bile zaman içerisinde husule gelebilecek eksiklikler yüzünden bu türden yerler periyodik olarak denetlenmek zorundadır. 

Aksi takdirde felaket kaçınılmaz olur.

Belgelerin ortaya çıkmasıyla birlikte, sığınmacı düşmanı belediye başkanının “yetki alanımda değil” iddiası çöpe gitti!

Zira daha birkaç gün evvel aynı bölgedeki başka bir tesis için, belediye tarafından “yangın yeterlilik” belgesi verildiği belirlendi.

Bundan daha beteri de birkaç saat sonra arzı endam etti.

Belediyenin, yangın çıkan otelle ilgili, 16 Aralık 2024’te ‘uygun değildir’, 2 Ocak 2025'te ise ilginç bir biçimde ‘uygundur’ raporu verdiği ortaya çıktı. 

“Hani yetki alanınızda değildi, bu belgeler de nedir?” diye sormanın bir anlamı yok ama 16 Aralık’ta “uygun değildir” hükmü verilirken 2 Ocak’ta “uygundur” raporunun nasıl verildiğini anlamak imkân dâhilinde değil…

Nasıl oluyor da önce ‘uygun değildir’ sonrasında ise ‘uygundur’ raporu verilebiliyor sahi?
Bu kısa süre zarfından bir şeylerin döndüğü açık ama yine de sormadan edemiyoruz.
Sahi ne değişti?.. 

Her ne ise, bu hususu müfettişlere havale ederek gelelim asli noktaya…
Kendi belgelerinize göre bile net bir şekilde “denetlemek” zorunda olduğunuz bir tesisle ilgili “uygundur” dediğiniz halde çıkan yangında 79 canımızı kaybetmekteki sorumluluğunuz apaçık ortada iken neden sorumluluğu üstlenmek yerine topu başka yerlere atıyorsunuz?!

Sorulması ve cevabı aranması gereken soru budur!

Yoksa işletme sahibinden, ruhsatı veren bakanlığın ilgili birimlerine ve belediyeni hangi oranda sorumlu olduğuna dair kim varsa hepsi ortaya çıkarılsın ve ihmali olan herkes en sert şekilde cezalandırılsın!

Bunun dışında bir talep, hakkaniyete kesinlikle uymaz.

Sorumlular, tabir-i amiyane ile “yetkililerin babalarının oğlu” bile olsa bulunup ilan edilmeli ve hak ettiği cezaya çarptırılmalıdır!

Lakin burada, bahsini ettiğimiz “hakkaniyet” kaygısının değil, aleni bir biçimde suçu tamamen başkalarına yıkma çabasının öne çıktığı açıkça görülmektedir.
Bu da, yukarıda bahsini ettiğimiz, “suçun sıradanlaştırılması” hakikatinin tüm topluma yansıyan tarafını göstermektedir.  

Bunlar, kendilerini “suç isnadından” muaf görüyorlar.

Muaf görmekle de kalmayıp kendilerinde “suç işleme imtiyazı” olduğunu vehmediyorlar. 
İşledikleri apaçık bir suç nedeniyle hesap vermeleri istendiğinde de, “siyasi baskı” gerekçesiyle ortalığı yangın yerine çeviriyorlar.

Bu hususa dair çok ilginç bir gelişme yaşandı ki, bundan sonra ne anlatsanız boş…
Belediyenin yazışmaları faş olunca yandaş kanallardan birisi, açık bir şekilde belge üzerinde tahrifat yaparak CHP’li belediye başkanını korumaya yeltendi.
Bunlar için yandaşsa eğer, katil olması da sorun değildir, zalim olması da, hırsız olması da…
 
Dün, kelimenin tam manasıyla yüreklerimizi dağlayan bu elim hadise ile ilgili ihmali olduğu düşünülen 11 kişi gözaltına alındı.

Bunlardan ikisi, belediyeci…

Bu iki kişiden birisi, sığınmacı düşmanı ve kanunsuz iş yapmakla övünen Tanju Özcan’ın dayısının oğlu olan belediye başkan yardımcısı Sedat Gülener, diğeri de itfaiye müdür vekili Kenan Coşkun…

Şimdi bunlar, müfettişler tarafından ihmal nedeniyle suçlu bulunurlarsa ne yapacağız?
“CHP’lilerin suç işleme imtiyazı vardır, bu nedenle bütün bu olup biteni görmezden gelmeliyiz” mi diyeceğiz?

Her şayia sonrasında suçlu olmayı reddedip mağdur rolü kesen, bu argümanla da savcıları ve hâkimleri bile tehdit edecek denli pervasızca davranan bir güruhtan her şey beklenir doğrusu. 

Suçun, kötülüğün ve ahlaksızlığın sıradanlaştırılması, bir toplumun toptan yok oluşuna giden en kestirme yoldur. 

Allah korusun, eğer bu yol bir kere açılmışsa, o toplum için yapabilecek hiçbir şey kalmamış demektir.

Depremlerden, sellerden ve yangınlardan bile büyük bir afettir bu esasen…

Bu vesile ile yangından vefat edenlere Allah’tan, tüm kalbimle rahmet diliyor, ailelerine sabrı cemil niyaz ediyorum.

Bir diğer dileğim de, kim olurlarsa olsunlar, sorumluların en kısa sürede bulunup cezalandırılması elbette…

Nihat Nasır / Haber7
 

Yorumlar25

  • Kaan 39 dakika önce Şikayet Et
    Ellerinize sağlık
    Cevapla
  • Gültepeli Bjk 9 saat önce Şikayet Et
    Sıradan makamlarda bedavadan oturan imzalar atan zavallılar ve diğer katillerr hepside partisi makamı konumuu issmii herr kim olursa olsunn herbirii ennazz 200,zer yıl ceza almalılar acnak içimiz öyle serinlerr hee buarada gayrettepe yangını suçluları bulundumu niye kamuoyu ve halkın haberi yokk onlarda bunlargibi biriki mahkemede sonuçlanmalı ve cezalarr verilmelii
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Akify 10 saat önce Şikayet Et
    Evet aynen katılıyorum ak partinin iktidarın hiçbir suçu günahı yok. Bolu ak partide olsaydı böyle bir olay yaşanmazdı.
    Cevapla
  • Emekli 11 saat önce Şikayet Et
    ülkenin en büyük 1. problemi "chp", 2. problemi "Ahlaksızlık"
    Cevapla
  • Doğrucu Davut 11 saat önce Şikayet Et
    Son on yılda neler yaşandı...Ders alan yok..Ben haklıyım sen haklısın kavgası...
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat