Yangından beter bir çürümüşlüğe dair…
- GİRİŞ27.01.2025 08:25
- GÜNCELLEME27.01.2025 08:25
Dehşetengiz ihmaller zinciri ve akabinde gelişen tüyler ürpertici ve insani hassasiyetlerden yoksun bir çürümüşlük…
Evet, Bolu Kartalkaya’daki yangın, bizden sadece 78 canımızı almakla kalmadı, insani değerlere dair ciddi sorunlarımızın olduğunu da gösterdi ne yazık ki…
Üstelik mağdurlar henüz hayat memat mücadelesi verirken yüzünü gösterdi bu iğrençlik…
Yaşanan bu elim trajedi sonrasında gelişen hadiseleri tanımlamada ‘iğrençlikten’ öte bir durum var ki oturup ağlasak yeridir.
78 insan feci bir şekilde ölürken bu facia üzerinden siyasi polemiklere girmek, “bizim suçumuz yok, asıl suçlu onlar” tartışması başlatmak, nereden bakarsanız bakın bir insaniyet sorunudur.
Bidayette sosyal medyada başladı tiksinti veren bu tartışma.
Ardından, doğal olarak ‘yangınla’ birlikte akla ilk gelen husus olan itfaiyeden sorumlu yönetimin yani belediyenin başındaki şahıs köpürttü bu insaniyet sorununu…
“Ben nereden bileyim, bana bağlı değil” diyordu malum özne…
Bakınız, bu kısacık cümle aslında meseleyi tek başına özetleyecek denli anlamlı.
Mezkûr şahsın sorun ettiği şey, 78 insanın feci bir şekilde can vermesi değil, bu hadise sonrasında yaşanabilecek muhtemel olumsuzluklardan paçayı kurtarma çabası…
Topu, ‘turistik bölge’ olması hasebiyle Turizm Bakanlığına atarak siyasi polemiğin de startını vermiş oldu böylece…
Türkiye’deki her yangın hadisesi, hiç tartışmasız bir biçimde itfaiye kurumunu ilgilendirir.
İşletmelere hangi kurum ruhsat veriyor olursa olsun ilgili kurum, firmanın bağlı olduğu belediyeden itfaiye açısından uygun olup olmadığını sormak zorundadır; zira itfaiyenin onayı yoksa verilen ruhsat yasal anlamda ‘yok hükmünde’ sayılır.
Geçmişte belediyecilik yaptığım için sürecin ayrıntılarına vakıfım ve süreç yukarıda bahsini ettiğim şekliyle gelişir.
Peki, ruhsatı veren bakanlığın ve ilgili birimlerinin bu müessif hadisede dahli yok mudur?
Kuvvetle muhtemeldir ki vardır.
Kimin, hangi ölçüde sorumlu ve suçlu olduğu yapılacak soruşturmada ortaya çıkar.
Bundan, Sayın Cumhurbaşkanının bu hususa dair kullandığı kesin ve net ifadeleri nedeniyle eminim.
Beklentimiz ve dileğimiz bunun en kısa sürede belli olması ve kime ulaşıyorsa ulaşsın sorumluların bu katliam gibi ihmalin bedelini ödemesidir elbette.
Altını çizerek tekrar ifade ediyorum!
Kime ulaşıyorsa ulaşsın!
Utanç verici olan, kuşkusuz ki sorumluluktan kaçmak için, partizanlık maskesi kullanmak ve halkın bu taraftar psikolojisine oynamaktı elbette.
“Ben nereden bileyim, bana bağlı değil” savunusunu çöpe atan, yazışmalar neticesinde ortaya çıkan, ‘bilinmesi’ gerektiği ve ‘bağlı olduğu’ gerçeğinin yadsınmasıydı…
Ayrıca, “İtfaiye amiri korktuğu için buradaki eksikliği üst mercilere bildirmemiş olabilir” hezeyanıydı ki burası artık sözün bittiği yerdi.
Demek oluyor ki birtakım çıkar ilişkileri yahut sindirme teşebbüsleri, 78 insanın hayatına mal olabiliyor ve bu rezalet, sorumluları zerre kadar rahatsız etmiyor...
Bırakın rahatsız etmeyi, bunu bir savunma argümanı olarak kullanmakta herhangi bir beis de görmüyorlar.
Yangın mesabesindeki facialardan birisi de koskoca bir genel başkanın, teyit etme ihtiyacı duymadan uydurma bir belgeyi, bilirkişi raporu olarak sunmasıydı.
Adalet Bakanının ‘korsan’ olarak nitelediği bu uyduruk belgeyi, tamamen partizanlık saikıyla kullanabilen bir şahıstan “insani hassasiyet” beklemek, boş bir hayalden ibaret sanırım.
İnsani çürümüşlüğe dair son bir not daha…
Yangının ertesi günü, cesetler henüz kaldırılmamışken sanki hiçbir şey olmamış gibi hâlâ kayak yapan insanlar vardı ki inanın gördüğümde yüreğim sızladı…
Bu mudur yani?
Bir kimsenin, henüz felaketin dumanı tüterken verdiği para boşa gitmesin diye kayak yapmaya kaldığı yerden devam etmesi, nasıl bir haletiruhiyenin neticesidir anlayabilmek mümkün değil!
Yahu 78 tane kuş ölse insan bundan bile müteessir olur, yüreği yanar…
Bir kez daha sözün bittiği noktadayız.
Bahsini ettiğim “çürümüşlük”, yangından ve sebep olduğu faciadan daha vahimdir zira bu vahamet bütün bir toplumu yok edecek bir mahiyete sahiptir.
Vâ esefâ…
Vâ hasretâ…
Diriliş Postası
Yorumlar1