Etki Ajanlığı ve Beşinci Kol
- GİRİŞ06.02.2025 09:05
- GÜNCELLEME06.02.2025 09:05
Türkiye’nin baş belası olan odakların, psikolojik harekât olarak da nitelenebilecek eylemleri için kullanılan tanımlamalardır bunlar.
Kurdun, bir ağacın gövdesine girmesine ve onu içten çürütmesine benzer, bu ihanet operasyonları.
Aslında bu dertten mustarip birçok ülke var ama Türkiye’deki bambaşka bir şey…
Dilerseniz mezkûr hususa dair örneklere geçmeden önce ‘Etki Ajanlığının ve Beşinci Kolun’ ne anlama geldiğini kısaca tarif edelim.
Etki ajanlığı, bir ülkede kamuoyunu veya karar alma süreçlerini etkilemek için konumlarını ve ellerindeki imkânları kullanarak başka bir ülke yahut ülkeler için faydalı sonuçlar üreten ve manipülasyonlar yapan kişileri ve kurumları tanımlamak için kullanılan bir ifadedir.
Etki ajanları, hedef aldıkları toplumun veya ülkenin bir parçası görünümünde olarak onların güvenini kazanmaya çalışır, böylece propaganda ya da dezenformasyon faaliyetlerini daha ikna edici hale getirirler.
Beşinci kol faaliyetleri ise, çeşitli savaş ve dış politika stratejileri gibi ülkelerin gizli kalması gereken sırlarının istihbarat servisleri tarafından istenmeyen kişilerle ve ‘düşman’ sıfatı taşıyan kurumlarla paylaşılması durumudur.
Bununla birlikte, algıları gerçeğin önüne koyabilme, değerleri zayıflatma, tarihi, milli, manevi bağları etkisizleştirme, emperyalizme karşı mücadelede duyarsızlaştırma çabaları olarak da tanımlanabilir.
Şimdi bu tanımlamalar ışığında son günlerde gelişen bazı enteresan hadiseleri değerlendirmeye çalışalım.
Örnek 1:
Bundan tam 10 gün önce Sözcü, Cumhuriyet, Duvar gibi bazı basın organlarınca ve CHP’li ve İYİ-P’li kimi siyasetçiler tarafından asılsız bir haber gerçekmiş gibi yansıtıldı.
Haber ve iddia aynen şöyle idi:
“İstanbul'dan hareket eden Haliç-Equality isimli Türk gemisine, Martinique Adası açıklarında Fransa donanması tarafından bir operasyon düzenlendi. Operasyonda, gemide 9 ton kokain ele geçirildi ve kokainin piyasa değerinin 3 milyar dolar olduğu belirtildi.”
Haber, bahsi edilen yayın organlarında yayınlanır yayınlanmaz başta CHP’li ve İYİ-P’li siyasetçiler olmak üzere ne kadar Türkiye düşmanı varsa adeta saldırıya geçtiler.
Türkiye’yi ‘uyuşturucunun merkezi’ olarak niteleyeninden tutun da, iktidarın bu yolla çıkar elde ettiği iddiasına kadar bir sürü iftira ışık hızıyla yayılmaya başladı.
Öyle ki, uluslararası mahkemelerin bu iddiaları merkez koyup Türkiye aleyhine dava açması bile söz konusu edildi.
Başta İletişim Başkanlığı olmak üzere Anadolu Ajansı ve diğer milli medya organları, çok kısa sürede haberin yalan ve iftira olduğuna dair delileri kamuoyunu sundu.
Gemi, Panama bandralı idi ve Tanzanya bayrağı taşıyordu.
Bununla birlikte geminin Türkiye’de bulunduğu en son tarih 12 Kasım 2024
Bu konuda İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezinin yaptığı açıklama ise şöyle…
“Bazı basın yayın organlarında yer alan, “Fransız donanmasının baskın yaptığı Türk gemisinde 9 ton kokain yakalandı” iddiası doğru değildir. Haberde geçen gemi bir Türk gemisi değil, 7 Kasım 2024'te Panama'dan bir firmaya satılan Tanzanya bayraklı gemidir. Gemiye 10 Aralık'ta Batı Afrika ülkesi Gine Bissau'da yükleme yapılmış, 13 Aralık'ta Gine Bissau'dan yola çıkmıştır. Gemi, Güney Amerika açıklarında bulunan Martinik Adası civarında Fransız donanması tarafından durdurulmuştur. Bahse konu olayla ilgili üç Kolombiya ve bir İspanyol vatandaşı tutuklanmıştır. Gerçekleşen olayın ülkemizle bir ilgisi bulunmamaktadır. Asılsız iddialara itibar etmeyiniz.”
Bu hadise ‘etki ajanlığı’ ve ‘beşinci kol faaliyetleri’ için verilebilecek en ikna edici örnektir.
Yani bu husus üniversitelerde ders olarak okutulsa, verdiğimiz örnek bu ihanet faaliyetini anlatmaya yeter de artar…
Bu asılsız haberi yapan medya organları ve bu yalanı yayan siyasetçiler, bu ülkenin ekmeğini yiyen insanlar lâkin görüldüğü üzere Türkiye’yi uluslararası skandalların merkezine koymakta en küçük bir tereddüt sahibi değiller.
Böyle bir eylemi kim yapar sahi?
Amerikalı, İsrailli yahut herhangi bir Türkiye düşmanı ülke değil mi?
Peki, bunlara hangi sıfatı vermeli?
“Gönüllü veya paralı ajanlar” dediğinize adım gibi eminim…
Buna benzer bir ihanet 2 yıl önceki asrın faciasında da yaşanmıştı.
Bahsi edilen bu Türkiye düşmanları, ülkedeki felaketin boyutlarını rakamlarla yaydılar tüm dünyaya…
Hem de olabildiğince abartarak…
Verdikleri rakamlar aslında ajanlık faaliyetiydi zira Türkiye düşmanı ülkeler bu rakamlar üzerinden bir Türkiye analizi yapma imkânı buluyorlardı.
Sözgelimi, bu bilgiler üzerinden Türkiye'nin uğrayacağı maddi kaybı hesapladılar.
Türkiye’nin kaybedeceği insan kaynağını hesapladılar ve devlete duyulan güven yahut güvensizlik oranını hesapladılar…
Bir savaş olduğunda nereye vuracaklarını önceden bilmek için elbette…
Bir diğer örnek de daha dün yaşandı.
İBB başkanı Ekrem İmamoğlu ile ilgili bir haberdi bahse konu olan…
Özetle şöyleydi.
“İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında, Başsavcı Akın Gürlek’e yönelik sözleri nedeniyle, ‘Tehdit’, ‘Kamu Görevlisine Karşı Görevinden Dolayı Alenen Hakaret’ ve ‘Terörle Mücadelede Görev Almış Kişileri Hedef Göstermek’ suçlarından 7 yıl 4 ay aya kadar hapis ve siyasi yasak istemli iddianame hazırladı.”
Haber henüz dolaşımdayken, İmamoğlu’nun avukatı hükumeti ve savcıları doğrudan suçlayan şöyle bir açıklama yaptı.
“Bizim bilgimiz ve erişimimiz olmayan bir iddianamenin varlığı ve/veya mahkemesince kabul edilip edilmeyeceği de belli değil iken haberini yaymış olmalarını da kamuoyunun takdirine bırakıyorum. İddianame kabulünden önce basına servis edilmesi soruşturmanın gizliliğinin ihlalidir. Bu durum ve müştekinin aynı adliyede başsavcı olması da diğer birçok husus yanında adil yargılama hakkının ihlali olacaktır.”
Görüldüğü üzere doğrudan hükumet ve ilgili savcı, haberi sızdırmakla itham ediliyor…
Bu iddia, henüz tartışılırken gerçek ortaya çıktı.
Meğer haberi ilk yayan İmamoğlu’nun arka bahçesi olarak da bilinen Halk TV imiş…
Bakınız, önce haberi yayıyorlar ve ardından da yayılan haberin kendilerine yönelik bir husumet olduğunu iddia ediyorlar.
“Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” diye bir atasözü var malum.
Buradaki hadise ondan da beter.
Yapılmak istenen açık.
Sadece Türkiye kamuoyu manipüle edilmek istenmiyor, bununla birlikte tüm dünyaya, Türkiye’nin basın özgürlüğünü nasıl engellediğini ve nasıl bir baskı uyguladığını yaymaya çalışıyorlar.
Yani saldırının içeriye dönük olduğu kadar dışarıya dönük bir yüzü de var.
Bunlara eklenecek daha birçok örnek rahatlıkla sıralayabiliriz.
Lâkin maksat bunların gerçek yüzünü göstermek ve bu çarpıcı örnekler, meseleyi anlamak için yeterli.
Onlar, hükumetin şahsında Türkiye’yi jurnalleye dursunlar, biz de gücümüzün yettiği oranda bu ihanete karşı durmayı sürdüreceğiz elbette.
Görelim bakalım, ‘el mi yaman, bey mi yaman’?
Yorumlar8