Suriyeliler giderken…
- GİRİŞ10.02.2025 08:20
- GÜNCELLEME10.02.2025 08:20
Bundan aylar önce, Kayseri’deki sığınmacılara yönelik menfur provokasyon sonrasında, bu iç acıtıcı gelişmelere dair bir yazı yazmıştım.
Bu vefalı milletin ana damarından uzak hatta o damara ölesiye düşman, kalbi nefretten çürümüş, insaniyetini yitirmiş ve insanlık tarihinin en aşağılık suçlarından birisi olan faşizm bataklığına saplanmış birileri, sırf düşman oldukları iktidar zarar görsün diye ülkemize sığınan insanlara bilerek, gözeterek ve kasten zulmediyorlardı.
Suriye’deki devrim sonrasında Rusya ve İran destekli Esed rejiminin ülkede işledikleri insanlık suçlarına dair tüyleri diken diken eden gerçekler su yüzüne çıktı.
1 milyon civarında insan katledilmiş, sayıları yüzbinlerle ifade olunan insan, Sednaya Hapishanesi başta olmak üzere birçok işkence hanede zulüm ve işkenceye maruz kalmış, kadınlara tecavüz edilmiş, çocuk denecek yaştaki insanlar insanlık dışı muamele görmüş…
Bu somut deliller sonrasında anlaşıldı ki sığınmacılar, ölümden ve zulümden kaçmışlardı.
“Araplardan bize ne?” diyecek kadar insaniyetten mahrum bir kitle, bu hayati derecedeki önemli gerekçeyi görmezden gelerek söz konusu insanları ölüme ve zulme geri döndürmeye çalışıyorlardı.
“Gitsinler” derken aslında; “ölsünler ve işkence görsünler, bundan bize ne” demek istiyorlardı.
İşin tuhafı dün, “Araplardan bize ne” diyen güruh bugün, ortada zulüm ve katliamın esamisi bile okunmazken sırf Suriye’deki devrime olan düşmanlıkları nedeniyle ve ideolojik gerekçeyle bir bardak suda fırtına koparıyorlar.
Bu hususu ayrıntılı bir biçimde başka bir yazıda kaleme almak üzere şimdilik noktalıyor ve kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Gitmesini istedikleri insanlar şimdilerde memleketlerine dönüyorlar.
Bir kısmı gitti ve Suriye’de taşlar yerine oturdukça daha da gidecekler.
Peki, bu gerçekten iyi bir gelişme mi?
Açık söylemek gerekirse kendi ülkeleri açısından elbette ki iyi bir gelişme ama Türkiye açısından bakarsak çok daha başka bir gerçekle karşılaşırız.
Yazının başında hatırlattığım ve yaklaşık 7 ay önce bu sütunda; “Suriyeliler Bizim Neyimiz Olur” başlıklı yazıda şu gerçeklere temas etmiştim.
Oradan okuyoruz…
“Suriyeli mültecilerin suç işleme oranları, Türkiye’de ülkenin yerli nüfusuna kıyasla çok daha düşük. Öyle ki bu, Türkiye’nin uluslararası karşılaştırmalardaki oranını bile aşağıya çekiyor.
‘Suriyeliler hastanede sıra beklemiyorlar, seçimlerde oy kullanıyorlar, vergi vermiyorlar, üniversitelere sınavsız giriyorlar’ gibi külliyen yalan olan uydurmalar bir yana başta sağlık giderleri olmak üzere göçmenlere yapılan yardım ve desteklerin önemli bir kısmı Avrupa Birliği Sivil Koruma ve İnsani Yardım Ofisi (ECHO) tarafından sağlandığı için ‘yük oluyorlar’ iddiası da mesnetsiz...
İş bulma meselesine gelince.
Hakikat şu ki Suriyeliler, çoğunlukla yerli halkın yapmaya tenezzül etmedikleri işleri çok daha ucuz bir bedelle yapıyorlar.
Bir iş adamının bu yöndeki tanıklığı aynen şöyle:
‘Pandemiyle başlayan ve savaşla devam eden kriz sürecinde eğer Suriyeliler olmasaydı tekstil sektörü batardı…’
Bununla birlikte şöyle bir husus daha var;
Türkiye’de gerek zorunlu eğitim nedeniyle ve gerekse de beğenmeme nedeniyle ‘çıraklık’ ve ‘kalfalık’ alanında zannedilenden çok daha fazla bir gerileme yaşandı.
Özellikle de zanaat erbabı yok olma aşamasında.
Suriyeliler bu alana da canlılık kazandırarak önemli bir boşluğu dolduruyorlar.
Bütün bunlara, zengin Suriyelilerin öz kaynaklarını Türkiye’ye aktararak sıkıntılı süreçlerde ‘sıcak para’ girişi sağladıkları gerçeğini de eklediğimizde, şikâyet edilen hususların dedikodudan öte bir anlam taşımadığı ortaya çıkıyor.
Bu husustaki en büyük sorunumuz, ırkçılar ve bunlardan etkilenen insanların gösterdikleri haksız reaksiyondur maalesef.”
Biraz uzun bir alıntı oldu farkındayım ama meseleyi tüm boyutlarıyla anlayabilmemiz için bu ayrıntılar çok önemli.
Şimdi, Suriyelilerin dönüşü hususuna tekrar bakalım.
Bahsini ettiğim yazı yayınlandıktan sonra hükûmetin önemli bir şahsiyeti şöyle bir not iletti şahsıma.
“İş adamlarından oluşan bir heyetle yaptığımız bir toplantıda istisnasız herkes, Suriyelilerin gitmesi hâlinde sanayide ciddi bir sıkıntı yaşanacağını söylediler. Ben de onlara, ‘madem öyle çıkıp bir basın bildirisi yayınlayın’ dedim. Verdikleri cevap, ‘linç edilmekten korkuyoruz’ oldu.
Taşın altına elini koymayıp riski tamamen hükûmetin yüklenmesini istiyorlar ama istenilen şey olursa en büyük zararı iş dünyası görecektir.”
Evet, Suriyeliler artık yavaş yavaş gidiyorlar.
Türkiye, bu dönüşün etkilerini her alanda hissedecek.
Başta küçük ve orta ölçekli sanayiciler olmak üzere küçük esnafa varıncaya kadar tüm iş dünyası bundan ciddi şekilde etkilenecek.
Kendisiyle hiçbir şekilde ilgisi olmadığı hâlde sırf faşist ruhlu Türkiye düşmanları istedi diye “gitsinler” diyenler de bundan etkilenecek kuşkusuz.
Netice-i kelam, bize, ‘Allah yollarını açık etsin’ demek düşüyor tabii ki; yalnız şunu unutmamamız lazımdır.
Öyle ya da böyle, insaniyetten nasip almamış provokatörler, her hâl ve şartta mutlu ve memnun oldular/oluyorlar zira her hâl ve şartta zarar gören Türkiye ve onların yegâne gayesi de zaten bu…
Diriliş Postası
Yorumlar4