Diploma, İmamoğlu’nun mu yoksa Türkiye’nin mi kâbusu olacak?..
- GİRİŞ27.02.2025 09:12
- GÜNCELLEME27.02.2025 09:16
Başkalarına da atfedilen fakat aslında merhum Fethi Gemuhluoğlu ağabey tarafından ifade olunan harikulade bir söz vardır…
“Allah, kişiyi iddiasından vurur!..”
Bu evrensel hakikat, herkes ve her şey için geçerlidir.
Doğruyu, iyiyi, hakikati ve güzeli kendi çıkarları için kullanan kim olursa olsun bir gün, iddia ettiği o şeyle imtihan olunur ve gerçek yüzü ortaya çıkar.
Ekrem İmamoğlu’nun hiçbir akademik geçerliliği olmayan ve tamamen kişisel nüfuzla elde edilmiş usulsüz diploması nedeniyle bir kez daha el feneri ettik bu sözü…
Hatırlayın lütfen, yıllar önce FETÖ’cü alçakların uydurup dolaşıma soktuğu ve başta CHP’liler olmak üzere tüm Kemalistler, Kemalistlere kuyrukçuluk yapan solcular ile ulusalcılar, Kürtçüler ve bilumum troller Sayın Cumhurbaşkanının ‘diplomasını’ adeta ağızlarına sakız etmişlerdi.
Diplomanın kendisi, mezuniyet belgesi, okul defterindeki diploma verildiğini gösterir belge ve üniversiteyi kazandığını gösterir belge ile üniversite hocaların ve sınıf arkadaşlarının sözlü tanıklıklarına rağmen, yıllarca tepinip durdular bu iftiranın üzerinde…
Acımasızca, insafsız ve ahlaksızca…
Aslında tartışmanın kapanması için tek başına, yedek subay olarak askerliğini yapmış olması bile yeterdi zira askerlik şubesinin diploma olmadan bu hakkı tanıması ve hele de YSK’nın diplomayı görmeden adaylık müracaatını kabulü imkân dâhilinde olamazdı.
Lakin bunlar için tüm bu gerçeklerin hiçbir önemi yoktu ve bir yalan üzerinden saldırmak, kişiliklerine ve insanlıklarına hayli uygun olduğu için her fırsatta tezvirata devam ettiler.
Peki, ne oldu?
Gün geldi, allayıp pullayarak sahneye sürdükleri bir kifayetsiz muhterisin diploma ile ilgili ciddi problemleri ortaya çıktı.
‘Problem’ sözü lafın gelişi…
Ortada, YÖK’ün de artık kayıt altına aldığı resmi ifadelere göre apaçık bir usulsüzlük ve yasalar ile yönetmeliklerin arkasından dolanma sahtekârlığı var…
Bendenizi izleyen değerli okurlar yakından bilir, İmamoğlu’nun usulsüz elde edilmiş diplomasına dair birçok yazı yazdım.
Her seferinde ‘fikri takip’ gereği bu mesele sonuçlanıncaya kadar bu işin takipçisi olacağımı dermeyan ettim.
Bugün geldiğimiz nokta, işte bu usulsüzlüğün, artık karara bağlanacağı bir merhaleye ulaştığımızı gösteriyor.
Haber 7, bir haftadan beridir bu süreci tüm ayrıntılarıyla işliyor.
Bu yüzden zaten herkesin muttali olduğu bu usulsüzlüğün hikâyesini yeniden yazmak yerine meselenin hayati denebilecek hassas noktalarına değinmenin daha isabetli olacağını düşündüm…
Bunlardan birisi yazının başında dikkat çektiğim Sayın Cumhurbaşkanının diploması meselesiydi, ona değindiğimiz için bir diğer önemli hususa geçiyoruz.
YÖK, özellikle basında ciddi şekilde gündem olmasının yanında kişisel şikâyetler ve müracaatlar üzerine bu meseleye el koymuştu.
Danıştay’ın mezkûr hususa dair bir içtihadı bahse konu edilmiş ve YÖK’ün kararına mesnet teşkil edeceği konuşulmuştu bundan öncesinde…
Bütün bu süreç boyunca, nedendir bilinmez, hiçbir şekilde açıklama yapmayan, konunun taraflarından birisi olan İstanbul Üniversitesiydi…
İşte YÖK, eldeki veriler ışığında bir rapor düzenleyerek meseleyi savcılığa intikal ettirmiş, savcılık da zanlıyı ifade için çağırmıştı.
Fakat o da ne!
Doğrudan itham edilen şahıs, “kamu görevini” gerekçe göstererek ifadesinin ertelenmesini talep ediyordu…
Neden acaba?
Çünkü partisinin genel başkanını seçtiren bu irade, kendisini cumhurbaşkanı adayı ilan edebilmek için tezgâha getirdiği örgütünün almış olduğu önseçim kararının gerçekleştirileceği tarihe kadar bu işin sumen altı edilmesini istiyordu…
Zanlı ifade vermeye gitmedi lakin 2 avukatı açıklama yapmak için kamuoyu önüne çıktı.
İşte bahsini ettiğimiz tüyler ürpertici ilginçliklerden birisi bu süreçte yaşandı.
Bakınız, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin “başkanın özgeçmişi’ başlıklı bölümde İmamoğlu’nun üniversite süreci nasıl anlatılıyor…
“ Trabzon Lisesi’nden mezun olduktan sonra KKTC’de Doğu Akdeniz Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünü kazandı. Bir süre sonra kaydını Girne Amerikan Üniversitesi İletişim Fakültesi İşletme bölümüne aldırdı. KKTC’de iki yıllık eğitimin ardından İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’ne yatay geçiş yaptı ve 1994 yılında mezun oldu.”
Evet, bu ifade, kendi içerisinde birçok yanlışlık ve doğru olmayan beyan içeriyor.
Bir kere bahsi edilen ‘Girne Amerikan Üniversitesinin’ işletme bölümünün ‘İletişim Fakültesiyle’ uzaktan yakından bir ilgisi yok.
Tamamen uydurulmuş bu özgeçmişi kendini savunsun diye kamuoyunun önüne çıkardığı avukatlar da teyit etti iyi mi?...
Avukatlardan Mehmet Pehlivan, İmamoğlu’nu savunan açıklamasında aynen şöyle diyor…
“İkinci bir istismar konusu da İmamoğlu'nun Mühendislik Fakültesi'nden İşletme Fakültesi'ne geçtiği yönündeydi. Ama resmi belgelerde de gördüğünüz gibi Sayın İmamoğlu Girne'de İngilizce İşletme okuyordu. Yani mühendislikten işletmeye geçtiği iddiası da doğru değil.”
Buyurun buradan yakın!
Avukat bey, İmamoğlu’nu savunurken sanki mühendislik fakültesinden işletme fakültesine geçişi basın uydurmuş gibi yansıtarak böyle bir şeyin gerçek olmadığını söylüyor…
İyi de birader bunu biz değil bizzat savunduğun zanlı ifade ediyor...
Hanginiz doğru söylüyorsunuz?
Siz mi yoksa savunusunu üstlendiğiniz İmamoğlu mu?
Gördüğünüz gibi başından sonuna kadar fecaat bir hadiseyle karşı karşıyayız.
Yalanlar havada uçuşuyor ve YÖK’ün raporu bu faciayı aynen şöyle kayıt altına alıyor.
“Yüksek Öğretim Kurumları arasında ön lisans ve lisans düzeyinde yatay geçiş esaslarına ilişkin yönetmeliğin 5'inci maddesinde yer alan şartları taşıdığı ancak bununla birlikte ilgilinin yatay geçiş yaptığı 1990 yılında University College of Northem Cyprus'ın YÖK tarafından tanınan üniversitelerden biri olmadığı, ilgili üniversitenin tanınırlığının ancak 1993 yılında Yükseköğretim Yürütme Kurulu tarafından karara bağlandığı, ilgilinin yatay geçiş yaptığı 1990 yılında UCNC'nin yatay geçiş yapılabilecek üniversiteler arasında olmadığı anlaşılmıştır.”
YÖK Başkanlığının 1988 ve 1992 tarihli yazılarına istinaden, KKTC'de faaliyet gösteren yükseköğretim kurumlarından sadece Doğu Akdeniz Üniversitesinin tanındığı belirtilen raporda, “Söz konusu yazışmalar dikkate alındığında, yatay geçiş işlemlerinde yabancı ülkedeki yükseköğretim kurumlarının tanınırlığı şartının arandığının anlaşıldığı dolayısıyla tanınırlığı olmayan UCNC'den yapılan yatay geçiş işlemlerinin İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Dekanlığınca Yükseköğretim Kurulu kararlarına uygun yürütülmediği görülmüştür.”
Netice itibariyle savcılık 5 Mart’ta İmamoğlu’nun ifadesini aldıktan sonra YÖK raporunda belirtildiği şekliyle İstanbul Üniversitesinden bu usulsüzlüğü giderip zanlının diplomasının iptalini talep edecektir.
İşte o zaman bu üniversitenin, bahsi edilen alengirli işlerin hangi ölçüde içinde olduğu da görülecektir.
Parayı verenin düdüğü çaldığı bir hakikat ama bu örnek hadisede de görüldüğü üzere ‘yalancının mumu yatsıya kadar yanıyor’…
Mesele nasıl neticelenecek, hep beraber göreceğiz yalnız ondan öncesinde şu tespiti yapmamız şart…
İmamoğlu, bu gelişmelerin ardından şöyle bir söz sarf etmişti…
“Benden korkuyorlar…”
Doğrusunu isterseniz kişisel olarak hiç umurumda değil ama memleket ve ülkem adına korktuğumu itiraf etmem gerekiyor…
Evet, hayatını yalanlar üzerine kurmuş, usulsüz belgelerle başkasının hakkına girip şaibeli bir şekilde diploma sahibi olmuş ve hiçbir ahlaki değeri umursamayan birinin bu ülkeye cumhurbaşkanı olma ihtimali, beni ciddi şekilde korkutuyor.
Kişisel çıkarı için hakkı, hukuku ve memleketi zerre kadar umursamayan bir özne, cumhurbaşkanı olursa neler yapar varın siz hesap edin…
Yorumlar55