“Neden siz Allah yolunda harcamayasınız ki?..”

  • GİRİŞ10.03.2025 08:45
  • GÜNCELLEME10.03.2025 08:45

Kur’an’daki bazı tabirler, ilk karşılaşıldığında kişiyi ‘Doğru mu duydum?’ diye çarpar âdeta.

“Allah’a güzel bir borç vermek!” bunlardan birisidir.

Tıpkı ayetle ifade olunan, “Kulun Allah’tan razı olması” tabiri gibi…

Malum, “Kulun Allah'tan razı olması” ifadesi Kur’anî bir yakıştırmadır ve Allah'ın kulları için takdir buyurduğuna rıza göstermek manasını ihtiva eder.

Bu tabir, Kur’an’ın buyruklarını sertaç etmeyi, İslam’ın hükümlerine boyun eğmeyi ve Allah'ın takdir buyurduğuna rıza göstermeyi ifade eder hakikat nokta-i nazarında. 

Bunları başarmış kimse, Allah'tan razı olduğunu cümle âleme bildirmiş olur ve umut edilir ki Allah da ondan razı gelir…

Allah’a güzel bir borç vermek!..

İlk bakışta, “Kulun Allah’tan razı olmasına” benzer bir biçimde bu tabirin de garipsenmesi ihtimal dâhilinde…

Oysa bu ifadenin de Kur'anî bir güzelleme olduğu hakikatini göz önüne aldığımızda, durumun yine fevkalade ve çarpıcı bir biçimde farklılaştığını görüveririz.

Ne dersiniz, sizce de üzerinde düşünmeye değmez mi?

Hatta hemen bu harikulade davete icabet etmenin yollarını aramak gerekmez mi?

“Neden siz Allah yolunda harcamayasınız ki?

Göklerin ve yerin mirası zaten Allah'ındır.

Elbette içinizden, fetihten önce harcayan ve savaşan bir olmaz.

Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür.

Bununla beraber Allah hepsine de en güzel sonucu vadetmiştir.

Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

Kimdir o, Allah'a güzel bir borç verecek olan ki; Allah da onun verdiğini kat kat artırsın ve onun için şerefli bir mükâfat da versin.”

Hadid suresinin 10 ve 11. ayetlerinde böyle buyuruyor Mevla'mız olan yüce Allah…

Ayetteki buyruklar, apaçık bir şekilde infaka; yani Allah yolunda harcamaya işaret etmektedir görüldüğü üzere…

'Müminlerin hidayet rehberinde' sahip olduğu; daha doğrusu, bir süreliğine 'oyalanmaktan' öte geçmeyen dünyalığı kendine ait sanan gafillere, ezelî hakikat ihbar edilmekte önce…

Önce, “Neden siz Allah yolunda harcamayasınız ki? Göklerin ve yerin mirası zaten Allah'ındır.” buyrularak maddi unsurların gözleri kör etmemesi gerektiğinin altı çiziliyor...  

Evet, göklerin ve yerin mirası hiç şüphesiz Allah'ındır ve insan, Yunus Emre’nin;

“Mal sahibi, mülk sahibi/ Hani bunun ilk sahibi/

Mal da yalan mülk de yalan/ Var biraz da sen oyalan” ifadelerinde anlamını bulan geçici sahiplikte ısrarcı olduğu oranda hüsrana düşmektedir.

Sahip olduğumuz maddi değerler, “Kimdir o, Allah'a güzel bir borç verecek olan?” ayetine icabet etmek için gerçek bir vesile hükmündedir.

Allah’ın vadetmiş olduğu ‘en güzel sonuç’ için bu vesileyi yerli yerince kullanmak ve bunu büyük bir kâra dönüştürmek icap etmez mi?

İnfak, elbette ki hayatın tamamına yaygın bir ibadet şuuruyla yapılabilmeli…

Elbette ki zaman denen izafi mefhum, geçen her günde, ömür duvarımızdan bir tuğla daha çekip almakta ve bizleri kabre bir adım daha yaklaştırmaktadır.

Ve elbette ki bu hakikati müdrik kimseden daha akıllısı olamaz...

Öyleyse henüz yaşıyorken ve hayat nimeti elimizden gitmemişken bu kârlı alışverişe teşebbüste en küçük bir tereddüt dahi göstermeksizin acele etmeli…

Zira Allah'a borç veren asla zarar etmeyecektir!

“Neden siz Allah yolunda harcamayasınız ki?..” 

Diriliş Postası

Yorumlar1

  • Kaan 6 gün önce Şikayet Et
    Elinize sağlık
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat