İslam'da firar ve ric'at

  • GİRİŞ28.01.2015 08:14
  • GÜNCELLEME29.01.2015 08:00

 Bu iki olay bir saflaşma, arınma ve yeniden müslümanlaşma olgusu ile hepimizi yüzleştirdi. Müslüman kimliği bu olaylardan sonra yeni bir anlam kazandı. Etkisi ve bıraktığı izler itibari ile, belki de yarının  en önemli referanslardan biri de, insanların ve cemaatlerin bu tarihlerden önceki ve sonraki inanış, tutum ve tercihleri arasındaki benzerlik veya farklılaşma olacaktır.

Bu ifademizi birazcık açmakta yarar vardır. Örneğin 28 Şubat, İslam kimliği ön planda olan topluluk, cemaat, aydın, siyasetçi ve bürokratlar için gerçekten de zorlu bir dönem başlatmıştır. Geçmişten beri taşıdığı bu kimlikten şu veya bu nedenle rahatsızlık duyan, daha dünyevi hedefleri önemseyen, değerleri yaşamak ve yaşatmak konusunda zorlananlar, 28 Şubat ile başlayan süreci bir'''firar ve ric'at''' fırsatı olarak değerlendirme cingözlüğünü gösterdiler.

Bunu yaparken de zorbalığa direnen, düşünce ve kimliklerinden ödün vermeyen, çıkar değil, değerler siyasetini sürdürmeye kararlı olan onurlu insanları kötüleyerek, tenkit ederek, eleştirerek, aşağılamaya kalkarak adeta vicdanlarını aklamaya ve yeni dünyanın vahşi efendilerine hoş görünmeye çalıştılar. Geçmişlerini inkar ederek, hatta kendi geçmişlerine hakaretler yağdırarak ne kadar kişilik zaafiyeti içinde olduklarını gösterdiler. Kısacası onlar için 28 Şubat adeta bir kurtuluş oldu... Bir çok sorumluluğu sırtından atıverme, dünyevileşme, bireyselleşme kapısını aralayan bir kurtarıcı.

Oysa gerek 28 Şubat ve gerekse 11 Eylül olayları İslamı hassasiyete sahip olan insanlara sorumluluklarının ne denli büyük olduğunu hatırlatmalıydı. Yeni bir medeniyetin inşa projesinin engelli bir koşu olduğunu, bu maratonu ancak aşk derecesinde bir inanç, çelikten de sağlam bir irade,taşı çatlacak bir sabır ve Muhammedi bir vakara sahip onurlu insanların kazanabileceği unutulmamalıydı.

Mağlubiyet psikolojisine giren, iradesi çözülen, bilinci kirletilen, düşünce kodları düşmanlarca yeniden dizayn edilen, cemaatler ve onların öncüleri küresel güçlerin psikolojik savaş tutsakları olurlar.

Bugün Türkiye’de gündemin ilk maddesi olan ‘paralel yapı’ da aslında bu travmanın bir başka açıdan yansıması değil midir.

Dünya konjoktürüne ve reel politiğe teslim olmayı üstün bir siyaset zannedip geçmişine sünger çeken ve Küresel güçlere teslim olan bir birlikteliğin nasıl da akıl almaz pis işlere bulaştığını, kardeşlerine istihza ile yaklaşırken küresel efendilerin önünde temenna ile eğildiklerini ibretle izlemiyor muyuz?

Dün Hz.Peygamber(sav)’i anlatırken ağlama krizleri geçiren bir yapının bugün, efendimize hakarete kalkışan karikatürleri Türkiye’de yayınlamaya kalkışan Cumhuriyet gazetesi ile dayanışma içine girme teşebbüslerini İslami kimlikten firar ve ric’at olarak değilse ne ile izah edebiliriz.

Ne hazindir ki, Sayın Tayyip Erdoğan’a düşmanlık ve öfke birilerine Hz.Peygamber (sav)’e hakareti hoş görme gerekçesi olabiliyor…

Evet,dünya müslümanları, arındırıcı, safları belirleyici bir sınavın içinden geçtiler, geçmeye devam ediyorlar.

Yorumlar2

  • isimsiz 9 yıl önce Şikayet Et
    yorum yaparız daaa ammaaaa velaaakiiin fakaaatt
    Cevapla
  • abdurrahman Serdar 9 yıl önce Şikayet Et
    İMTİHANIN hududu, sınırı yoktur, çeşidi pek çoktur. Dünyanın en zor işi Müslüman olabilmek ve Müslümanca yaşayıp, Müslüman kalabilmaktir. Şeytanın iğvası ve kandırmacası bitmez.Çünkü insan nefis taşıyor. Üntad.B.Z, hatırladığıma göre, ençok acıdığım, Allahın affına güvenerek rehavet içinde yaşıyanlar demiş,galiba.Zira, yine hatırladığım hadisi şerife göre, 1/1000 kişi cennete girecek.Cehennemin ilk misafirleri de amelsiz, herşeyi ben bilirim, deyip, kibrinden, kuruntusundan, cehlinden geçilmiyen bu zamanın cehl-i mürekkep alimleri olacak galiba. Allah. emirlerine itaat edip, yasaklarından kaçınan ve sünnet-i Peygamberiye tabi olabilen - karınca ezmez - kullarından olmayı nasip eyliye
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat