Tarih bize tanıklık edecek
- GİRİŞ13.02.2015 08:42
- GÜNCELLEME13.02.2015 08:47
Haziran seçimi statükocular ile değişimden yana olanlar arasında geçecektir. Statükonun kale muhafızlığı rolünü ısrarla sürdüren CHP’nin günü ve geleceği bir türlü okuyamayışından kaynaklanan siyasi miyopi onu ebedi muhalefete mahkum edecek gibi görünüyor. MHP’nin ekolu konuşmaktan başka hiçbir şey yapmamaya kararlı siyaset anlayışı da onun yavru muhalefet konumundan pek de mutlu olduğunu gösteriyor. HDP’nin her şeye rağmen ‘etnik milliyetçi paradigmaya’ hapsolmuş zihin ve refleksleri de onu Kürtler için bir umud haline getirmemeye yetmektedir.
Doğrusu 17 Aralık Operasyonundan sonra ülkedeki asıl ana muhalefet konumuna gelmiş bulunan Paralel Yapı’nın hangi kozları piyasaya süreceği ve nasıl bir mücadele stratejisi izleyeceği de oldukça merak konusudur.
Unutulmamalıdır ki ;Türkiye belki de Cumhuriyet tarihinin en önemli dönemeçlerinden birinden geçiyor. Son yıllarda dünyadaki değişim ve dönüşümü doğru okumaya çalışmış olmanın bile ülkeye ne kadar ciddi mesafeler aldırabildiği ortadadır. Statükoyu muhafaza etmek ve değişime ayak diretmek şeklinde özetlenebilecek eski siyaset mantığı artık pek alıcı bulamıyor.
Bizler hep birlikte tarihin tanıklarıyız. Tarih de elbette bize tanıklık edecektir. Bu süreçte yapacağımız tercihle ya Küresel sisteme entgre edilmiş, edilgen, buyruk alan ve itibarsızlaştırılmış bir ülke olarak varlığımızı sürdüreceğiz, ya da kendi bölgesinde etkin, dünya siyasetinde sözü dinlenir, demokrasisi ayıplardan ve vesayetten arındırılmış, bağımsız, özgür ve müreffeh bir ülke olacağız.
İçinde yaşadığımız coğrafya ve taşıdığımız tarihi misyon bize, pısırık, kendi sınırları içine hapsolmuş bir siyaseti sürdürme hakkı ve fırsatı vermez. Çünkü düşmanı çok olan bir ülkede yaşıyoruz. Üstelik çok hareketli fay hatları üzerinde yükselen bir sosyo politik yapımız var. Etnik, mezhebi ve siyasi farklılıklar birer fay hattıdır. Ya bu hatları derinleştirir ve toplumsal depremleri daha derin ve daha güçlü hissederiz ya da farklılıkları birer zenginlik olarak algılar, bu farklılıklarla birlikte, barış içinde mutlu bir yaşamı seçer ve çocuklarımıza huzurlu bir ülke bırakırız. Elbette bunun için atılacak ilk adım depremlerden etkilenmeyecek bir siyasi yapı oluşturmak, yani bir toplumsal sözleşme etrafında kenetlenmektir.
Eğer Haziran seçimleri bu ülke için yaşamsal bir öneme sahip olan Anayasa değişikliğine fırsat verecek bir Parlamento aritmetiğini gerçekleştirirse statüko bir daha belini doğrultamayacak şekilde darbe almış olur.
Elbette anayasa değişikliği ile birlikte Başkanlık Sistemine geçiş konusu gündemin ilk maddesi olacaktır. Sivil,eşitlikçi,özgürlükçü,katılımcı ve adil bir anayasaya kavuşursak kazanan sadece Sayın R.Tayyip Erdoğan veya Ak Parti değil, Türkiye olacaktır.
Özetle ,Haziran 2015 seçimleri sıradan bir seçim değildir. Türkiye’nin belki de gelecek yüzyılını etkileyecek hayati kararların görüşülüp karara bağlanacağı bir süreç yaşanacaktır. Yeni Anayasa, Başkanlık Sistemi, Çözüm Süreci gibi konuların tartışılıp karara bağlanacağı bir Meclis’in üyesi olmak son derece onurlu ama o kadar da sorumluluk,birikim,kararlılık ve cesaret gerektiren bir iştir.
Allah hepimizin yar ve yardımcısı olsun.
Twitter : @omervh
E posta ovehbihatipoglu@gmail.com
Yorumlar2