'Cemaat' en değerli şeyini kaybetti!
- GİRİŞ07.03.2014 10:51
- GÜNCELLEME07.03.2014 14:29
Memlekette siyasetin içinde sadece siyasetçilerin olmadığını ülkenin geçmişte yaşadığı tecrübelerden biliyoruz. Geçmişte askerler vardı. Hakimler, savcılar, üniversite hocaları, sendikalar, medya patronları gizli bir potansiyel olarak siyasetin içindeydi. Her ne kadar sutre gerisinden atış yapsalarda siyasetin tam göbeğindeydiler. Sorsanız hiç bir şekilde siyasetle ilişkileri olmadığından dem vururlardı. Devir de durum da değişti. Siyaseti dizayn işgüzarlığına bugün başka yapılar soyundu. Lafı eğip bükmeyelim. Bugün aynı şeyi 'cemaat kadroları' yapıyor. 'Cümbür cemaat' bodoslama siyasete dalmalarına rağmen sorduğunuzda 'tövbe neüzubillah bu işte hiç bir şekilde yokuz' diyorlar.
Peki doğru mu? Kesinlikle hayır...
Millet gözündeki konumlarını kaybetme çekincesinden olsa gerek, her ne kadar açık bir şekilde kabul etmeseler de siyasetin tam bir aktörü konumundalar. Bunu Başbakan Erdoğan'ın miting meydanlarındaki muhatap olarak eleştiri oklarını çevirmesinden de çok net çıkarabiliriz.
Bu durumun müsebbibi kesinlikle cemaatin bizatihi kendisidir. Sebebine gelince; her şeyiyle kendilerini siyasi bir taraf haline getirmeleridir. Uzun bir süredir bu durumun işaretleri vardı. Hakan Fidan'a karşı yapılan derin operasyon ve 17 Aralık'taki hükümete karşı tutumları gerçek pozisyonlarını gün yüzüne çıkardı.
Yakın zamandan somut örnekler verelim;
Şimdi herkes malum yapının gizli kapaklı yürüttüğü seçim çalışmalarını konuşuyor.
Ev ev, köy köy dolaşıp hükümet aleyhinde tam bir kara propaganda çalışması yaptıkları söyleniyor. Ellerde broşürler, yollara düşenlerden bahsediliyor. Seçim gündemli açık açık toplantılar yaparak ortam müsaitse seçimle ilgili beklentilerini fısıldadıkları aktarılıyor.
Seçim vaatleri yokmuş, sadece tek bir talepleri varmış...
"Ak Parti'ye oy vermeyin de kime verirseniz verin"
Tek propaganda malzemeleri buymuş..
Bizzat olanlara şahit olan yakınımdan dinledim. Anlattıkları sizin de ilginizi çekecektir:
Köy ahalisiyle müsait bir evde toplanmışlar.
Muhabbet ilerleyince "Sakın Ak Parti'ye oy vermeyin" tembihinde bulunmuşlar.
Bulunan kişi ise, ilçedeki yapılanmanın 'imam'ı statüsündeki isim...
"İktidara küçük bir uyarı yapmak gerekiyor"muş.
Neymiş efendim "bu zaten bir yerel seçimmiş."
Alttan alta Ak Parti'nin oyunu başka partilere kanelize etme teraneleri...
Köylü, kendilerine ölçüsüzce yapılan telkini yakışıksız bularak sert çıkmış.
"Bugüne kadar biz sizi cemaat biliyorduk. Onun için kapımızı açmıştık. Bu tür siyasi yaklaşımla buraya geldiyseniz sizi daha farklı karşılardık. Sizin işiniz siyaset olmamalı..." diyerek tavır koymuş.
Telkin sahibi bakmış homurdanmalar çoğalıyor. Arkadaşlarıyla apar topar kaçar gibi ayrılmışlar köyden...
Cemaat kisvesi altında yapılan haftalık mutad toplantı, sıcak siyasetle ilgili bir ayartma girişimine dönüşünce tatsız noktalanmış.
Başlarda nasıl bir tepkiyle karşılaşacaklarını bilemediklerinden olsa gerek Başbakan'ı ve partisini doğrudan hedefe koymaya çekindikleri belliymiş. Olur ya birisi ağızımızın payını verir çekincesi ilk başlarda varmış... Son zamanlarda perde iyice kalkmış.
Gelinen nokta bu...
Bu tarz siyasi yönlendirmelerin aynı kanaldan bir süredir devam ettiğini bize gelen okuyucu istihbaratlarından biliyorduk.
Hafta başında Düzce'de öğrenci yurdunda yaşananları duyunca da bu yakınımın aktarılanlarını ve aldığımız diğer okuyucu ihbarlarını bildiğim için hiç şaşırmadım.
Üniversite öğrencileri, kaldıkları özel yurtta Başbakan Erdoğan ve AK Parti aleyhinde video izlettirilince tavır koymuşlar. Sonuç: Siz misiniz bize itaat etmeyen... 3 öğrenciyi gece yarısı kapının önüne koymuşlar...
Aktarılanlar, hareketin siyasi manevralarının karşılığı olarak anlatılan pek çok olaydan sadece ikisi...
Hepsini bir kenara koyalım. Söz konusu hareketin asıl bu eleştirilere karşı tutumuna bakalım.
AK Parti aleyhine kapı kapı dolaşmaya, hareketin önde gelen isminin verdiği, "dolaşırsa da dolaşır kardeşim" cevabını hatırlatmakta fayda var.
Kesinlikle haklılar. Evet "dolaşırsa da dolaşırlar". Kimseninde bir şey deme hakkı yok.
Yalnız...
Halkın bundan sonra cemaat yapısına 'siyasi' bakacak oluşuna aynı kayıtsızlıkla cevap verecek bir babayiğit çıkar mı merak ediyorum.
Cemaatlerin hiç bir şekilde siyasi duruş sergilememelerinden yola çıkarsak... Bu hareket, siyasetin alanına açık müdahil olmakla hayatının hatasını yaptı. Milletin gözündeki 'cemaat' kimliğini kaybetmeyi göze alarak yapısıyla ruhuyla hiçbir şekilde uyuşmayacak siyaset alanına kaydı. Ve halkın nezdinde kendisini itibarlı kılan kimliğini kaybetme noktasına geldi. 'Cemaat' için artık dönülmez bir yol diyebiliriz. Geriye dönüş çok zor...
Başbakan zaman zaman 'parti kurup siyasete girmeleri' çağrısı yapıyor. Kızgınlıkla söylediğine bakmayın bence çok yerinde bir çağrı yapıyor. Çünkü dönülmez bir yola giren bu hareket artık kolay kolay 'cemaat' olarak anılamayacak.
Peki olması gereken neydi?
Atalar, 'Taş yerinde ağırdır' diye boşuna dememiş. Herkes kendi mecrasında akıp gitmeliydi. Kabınızdan taştığınız anda yolunuzu ve parçalarınızı kaybetmeye mahkumsunuz. Başkasının akış güzergahını sinsice işgal etmeye kalkıştığınız anda başınıza gelecekleri de kabul etmek zorundasınız. Yolunuzu, ihtişamla akıp giden bir ırmağın akış güzergahına yaparsanız azgın suların bir gün sel olup varınızı yoğunuzu alıp götürmesine hayıflanmamalısınız.
Onun için bu büyük kaybın artık telafisi yok. Ben Başbakan'ın meydanlarda ısrarla tekrarladığı 'bunlar artık cemaat değil, dini değil siyasi bir yapı' sözünün arkasında da bu gerçeğin yattığını düşünüyorum.
Bir ihtiras uğruna siyasete kurban verilen birikimlerle ilgili dillendirilmesi gereken gerçeklerden biri de bu olmalı sanırım...
osman.atesli@haber7.com
@oatesli
Yorumlar1