'Haşin Kılıç'ın sırrı!
- GİRİŞ27.04.2014 15:01
- GÜNCELLEME28.04.2014 09:47
Devleti yönetenleri, gözlerinin içine baka baka "haşlama"ya kalkmak en nezaketsiz ev sahibinin bile yapabileceği şey değildi. Kılıç, pimi çekilmiş siyaset dilinden bombalarını mahkemenin yıldönümünde salonu dolduran misafirlerinin yüzüne fütursuzca savuruverdi. Kılıç'ın üzerine vazife bilip pozisyonunu siyaset arenasına doğru kaydırması kim ne derse desin tek kelimeyle işgüzarlıktı... Kılıç, 'siyaset namzedi' bir üslup seçerek Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'yla hiç bir şekilde bağdaşmayacak bir davranışta bulundu. "Kılıç'tan keskin" denecek ifadelerle Başbakan Edoğan'ı adeta hedef seçti. Devleti yönetenlere yargı gücünü arkasına alarak efelendi. İçinde taşıdıklarını açık eden cümleler kurdu. Ak Parti'ye ve genel başkanına yönelik içinde biriktirdiği sözde "şahsi düşünceler"ini emekliliğine 10 ay gibi kısa bir zaman kala bir anlamda dışa vurdu. Üstelik geçmişte kendisine sahip çıkanları hiçe sayarak... Henüz görevdeyken muhalefet liderlerinin ağzına layık pervasız ifadelerle muhalefete Çankaya adaylığı için göz kırptı.
Üzerine giydiği cüppenin kendisine dar geldiğini düşünmüş olacak ki o da kendi alanının sınırları içinde kalamadı. Oysa Haşim Bey geçmişte olsa "yargı kendi alanında kalmalı. Yargı siyasallaşmamalı" derdi.
Haşim Kılıç 'bu açıklamalar şahsi samimi düşüncem' dese de dillendirdiği şeylerin Kılıç'ı aştığını onu yakından tanıyanlar bilir. Zaten aksi de olsa Anayasa Mahkemesi'nin Başkanlığı 'şahsi fikirler'in böyle ölçüsüzce söyleneceği bir platform olarak düşünülmemeliydi.
Sözün özü; Yargı, millet iradesine angajman koyacak yer olmamalıydı. Bunu en çok Haşim Kılıç hatırlatırdı. Aynı hataya kendisi düştü.
Diyecek o ki; Olmadı Haşim Bey!
Kılıç'ın o gün muhalif bir duruş sergileyeceği, özellikle AYM'nin son Twitter kararının da yansıması olarak, başkentin nabzını iyi tutanlar az çok tahmin edebiliyordu. Ancak bu kadar sınırlarını aşacağını kimse beklemiyordu. En azından Haşim Kılıç'ın geçmişteki sıkıntıları birlikte göğüslemişliğin hatırına böyle bir kalkışmayı yapmayacağı düşünülüyordu. Hele hele henüz cüppesini çıkarmamışken siyaset gömleğini üzerine bu kadar hızlı geçirivereceği hiç kimsenin aklının köşesinden dahi geçmemişti.
Peki ne oldu da adaletin Kılıç'ı siyaset sahnesine yalın kılıç dalıverdi?
Kulislerde farklı senaryolar konuşuluyor.
Hepsini geçelim ama dillendirilen iddialardan biri oldukça dikkat çekici... Bana da mantıklı geliyor: Kılıç'ın hükümetten emeklilik sonrası için bazı beklentileri vardı. Ak Parti hükümetinden bazı isimlere bu yöndeki talebini iletti. Ancak Kılıç'ın talebi hükümet tarafında karşılık bulmadı. Ben bunun bir makam mevki beklentisi olduğunu düşünüyordum. Aktarılanlara bakınca çok da yanılmadığımı görüyorum.
Dün Radyo 7 Haber Saati'nde Zeki Kazım Arslan'ın telefon bağlantısı ile konuğu olan AK Parti İstanbul milletvekili Av. Bülent Turan, benzer bir şey dillendirdi. Turan'ın aktardığına göre Kılıç, 5-6 ay önce Anayasa Mahkemesi Vakfı'nı kurmak için Ak Parti Grubu'ndan destek istemişti ama beklediği karşılığı bulamamıştı.
Yeni Akit yazarı Hasan Karakaya da, "Haşim Kılıç ne istedi de, Tayyip Erdoğan geri çevirdi?!" başlıklı yazısında benzer bir konuya gönderme yaptı.
İddialara bakılırsa Kılıç, emeklilik planlarını erkenden yapmaya başlamıştı. Yaklaşık 10 ay sonra emekliye ayrılmaya hazırlanan Kılıç, Ak Parti'nin gelecek planları arasında kendine yer bulamayınca ve beklediği yakınlığı görmeyince de rotayı muhalefete çevirmişti. Mahkemenin yıldönümünde de muhalefetin hoşuna gideceği, alkış tutacağı söylemleriyle iddiaları adeta doğrular gibiydi.
Mahkeme üyelerinin de desteğini alan Kılıç, yaptığı bu gündem ayarlı konuşma ile de niyetini açık etti. Dili ve söylemi ile muhalefeti mest etti. Bir anlamda nabız yoklaması çekti. Muhalefete, "Daha ne arıyorsunuz. Gül gibi Köşk adayıyım" mesajı verdi.
Verdi vermesine ama bütün saygınlığını bir çırpıda yere serdi. Ellerini oğuşturarak bekleyen fırsatçılara da gün doğdu.
Tüm hazırlığını ve yatırımını çıkmasını arzuladığı olası bir kriz üzerine kuran kriz tellalları ortalarda serseri mayın gibi dolaşırken Kılıç'ın 'ölçüsüz'lüğü yargı üzerinden yeni bir hükümet karşıtı cephe açtı.
Yusuf Erikel'i başbakanlık vadiye darbe piyonu yapan aktörler, Erkan Mumcu'yu Mehmet Ağar'ı siyasi hayatlarını bitirme pahasına sahneye süren eller, Abdüllatif Şener'e erişemeyeceği hayaller gördüren güçler, bu sayede Köşk seçimi için malzeme buldu.
Haşim Kılıç, muhalefete istediği topu attı. Bakalım karşılığını alabilecek mi? Yoksa yeni bir Abdüllatif Şener olup çaptan düşenler kervanının son yolcusu olarak kervandaki yerini mi alacak?
Ben her şeye rağmen, Kılıç'ın kendini kullandıracak, gaza getirilerek topun ağzına sürülecek bir isim olmadığına inanıyorum. Hala da aynı noktadayım.
Yanılıp yanılmayacağımızı zaman gösterecek ama diyeceğimiz o ki; "böyle harcanmak size yakışmadı Haşim Bey!"
Son hatırlatmayı da Haşim Bey'in sözleriyle yapalım: "Yargı milletin iradesine tuzak kurulacak yer değildir". Bu tüm yargı camiasının da kulağına küpe etmesi gereken bir cümledir. Öyle ya yargı da olsa kimse bu milletin iradesinin üstünde kendisini görmemeli...
osman.atesli@haber7.com
@oatesli
Yorumlar1