Cübbeli siyasete de van minute!

  • GİRİŞ11.05.2014 12:30
  • GÜNCELLEME11.05.2014 16:14

Önce Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın mahkemenin 52. kuruluş yıldönümündeki açıklamaları bu tonda bir açıklama olarak günler gündemimizde kaldı.

Dün de Danıştay'ın 146'ıncı kuruluş yıldönümü törenlerinde bu kez Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, misafir ev sahibini bastırır edasıyla cüppeli siyasete soyundu.

Alanı boşaltan muhalefetten rol çaldı. Daha doğrusu cüppesiyle muhalefetin rolüne soyundu. Yargının cepten yediği saygınlığını bir kez daha yerlere serdi. Niyeti Köşk'e aday gösterilme arzusu ya da anamuhalefetin başına geçme arzusu, her ne ise bunu ortaya koyacak yer o hukuk kürsüsü değildi.

Bunu birisinin Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu'na hatırlatması gerekiyordu. Başbakan Erdoğan bunu hakettiği şekilde yaptı. Feyzioğlu 70 milyonun önünde zılgıtı yedi.

Gelelim meselenin nerede koptuğuna;

Herkes kendi sınırlarında kaldığı ölçüde demokrasi işletilebilir. Aynı şekilde hukukçular da hukukun gerektiği gibi hareket etmek durumundadır. Maalesef bizim ülkemizde bu kurumların birbirinin alanlarına saygı anlayışı bir türlü oturmadı. Hep siyasetin üzerinde bir vesayet oluşturmaya çalıştılar... Bunun sonucu olarak da yargı mensuplarımızın her fırsatta cüppeleri sırtında siyasi iktidarı elinde yargı kılıcı sigaya çekmeye kalkmaları kronik bir hastalığa dönüştü. Bunu geçmişte de yaşadık, bugün de yaşamaktayız...

Cübbeli siyaset, devlet yönetimindeki açıktan virüs gibi sızmış bir anlayışın eseriydi... Ak Parti'nin son yılllarda siyasete ve siyasetçilere itibar kazandıran dik duruşu bunun bir nebze önünü almıştı. Haşim Kılıç'ın son yaptığı açıklamaları bu kapıyı yeniden araladı.

Günlerce gündemi meçgul eden bu konuşmadan Metin Feyzioğlu güç aldı.  Ülkenin başbakanını, bakanlarını ve vekillerini haşlamaya kalkmak atanmışların haddi olmamalıydı. Bu demokrasilerde sağlam bir iradenin kabul edebileceği bir şey değildi.

Nitekim Başbakan da öyle yaptı:

Lisanı hal ile milletin temsilcilerine efelenene, "Geçti o dönemler. Türkiye artık eski Türkiye değil. Orada duracaksın arkadaş. Çizmeyi aşma" dedi.

Her türlü platformda yargıyı siyasete karşı meydan okuma yeri olarak görenler, millet iradesini ezip geçemeyeceğini bir kez daha anladı.

Öyle ya;

Baro başkanı çıkar hukuku siyasetin tepesinin üzerine çıkarmaya çalışırsa bu milletin temsilcilerini seçmesinin ne anlamı kalır. O zaman millet egemenliği demeye ne gerek var... Egemenliği yargıçlara teslim edelim olsun bitsin. 

Bütün hiyaraşiyi yıkıp, bu milletin, iradesini temsil ettiği başbakana meydan okursanız cevabını alırsınız. Üstelik 20 dakika nezaketten konuşturulacakken sazı elinize alıp 1 saat nutuk atmaya, ahkam kesmeye kalkarsanız tahammül sinirlerini zorlarsınız. Feyzioğlu, "Aman ne güzel söylüyorsun Sayın Barolar Birliği Başkanı" deyip alkışlanmayı beklemiyordu herhalde....

Yasal bir hakkı olmamasına rağmen hükümete muhalefet eden Feyzioğlu, dün tam da bunu yaptı. Süresini ve haddini aşan konuşmasıyla olacaklara zemin hazırladı.

Van'daki konteynerlerin Danıştay'ın kuruluş yıldönümü töreniyle ne alakası var demez mi millet? "Ey Feyzioğlu, deprem sonrası Van'a adımını attın mı sen" diye sormazlar mı sana...

Başbakan bir anlamda millet adına bu soruları da sordu. Bu millet için gecesini gündüzüne katarak yaptıklarını bir kürsü 'ukâlası'nın tek kalemde silmesine tahammül edemedi. Haklı olarak...

Baştan sona siyasi içerikli mesajlarla dolu konuşmasını tüm uyarılara rağmen bitirmemekte ısrar edince, nezaketsizliğinin, edepsizliğinin karşılığını gördü.

Kafayı sallayarak tepeden bakan bir üslupla, "bitirdim, bitirdim, bitirdim, bitirdim. Ama şunu söylemeden bitirmeyeceğim." sözleri bile edepsizlik doluydu Feyzioğlu'nun... Bu sözler bile niyetini ortaya koyan ifadelerdi.

Başbakan da haklı olarak dayanamadı.

"Kalkın gidelim bu saygısızı daha fazla niye dinleyelim" diyerek salonu terketti.

Feyzioğlu gibiler cevabını almadığı sürece bu milletin iradesine karşı efelenmeye devam edeceklerdi. Geçmişte gördüğümüz örnekler hafızalarımızda dün gibi taze değil miydi?

Kimse kusura bakmasın bu milletin devleti yönet diye göreve getirdiği Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı kimsenin 'şamar oğlanı' olamaz. Yargı mensubu, medya, iş dünyası, üniversite çevreleri ve sivil toplum örgütleri... Kim olursa olsun, millet ya da onun adına konuşanlar susmuyor artık. Kafasını eğerek fırçalanma süresinin bitmesini beklemiyor.

Başbakan'ın bu çıkışı bu tarafıyla bakınca da Türkiye için milattır. Bundan sonra üzerine vazife olmayanlar özellikle yargı camiasından isimler artık siyaset üzerine bu kadar kolay gölge edemezler sanırım...

En azından şimdilik...

Osman Ateşli - Haber7
osman.atesli@haber7.com
@oatesli

Yorumlar1

  • halit küçük 10 yıl önce Şikayet Et
    osman beye. başbakan işine gelmeyen savcıları ordan oraya atarken yani düpedüz hukuka müdahale ederken bişi demeyeceksiniz.. ama hukukçular seni eleştirdiğinde siyaset yapma diyeceksiniz.. bırakın allah aşkına .. biraz elinizi vicdanınıza koyun..
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat