Son bombayı Kılıçdaroğlu patlattı!
- GİRİŞ11.08.2017 07:16
- GÜNCELLEME12.08.2017 09:10
Her yıl turizm mevsimi başlamazdan evvel, Türkiye’nin turizm pastasından pay almasını hazmedemeyen Türkiye düşmanı eller taşeronlarını devreye sokardı.
İstanbul başta Antalya, İzmir, Marmaris gibi turizm bölgelerinde bombalar patlar, gelecek turist de gelmez olurdu.
Tüm rezervasyonlar ardı ardına iptal edilir turizm şirketleri, otel işletmecileri, esnaf kan ağlardı.
Dört gözle yazı bekleyen, bereketli bir turizm mevsimi hayali kuranlar maliyetleri nasıl kurtaracağının hesabına koyulur adeta karalar bağlardı.
Son yıllardaki sıkı güvenlik önlemleri ve hainlerin birer birer toplanıp kodesi boylaması sonrası tam, “Bu yıl turizmde yüzler gülecek, rakamlar yukarı yukarı gidiyor. Rusya ile kriz de tatlıya bağlandı şükür” derken bu kez bombayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu patlattı!
Kemal Bey, Alman Focus Dergisi’ne verdiği mülakat “turistlere sakın Türkiye’ye gelmeyin” mesajı verdi:
“Uzun zamandır Türkiye’de halihazırda hiç kimse için güvenlik garantisi olmadığını söylüyorum: ne canınız ne de mal ve mülkünüz için.”
Röportajda birebir bu cümleler vardı.
Baktılar bu skandal sözler kendi yandaşlarından bile tepki görüyor, kıvırmaya, kıvranmaya başladılar. Tekzip etme telaşına düştüler.
Ne fayda! Alman muhabir, eşeği sağlam kazığa bağlamıştı. Röportajı yayınlamadan önce Kılıçdaroğlu’na göndermiş, onaylandıktan sonra yayınlamıştı.
Bu kısmı onların meselesi, siz asıl sözlerdeki ihanete bakın.
Tam da Batı medyasının sütunlarına layık.
Tam da sırtını sıvazlayıp ağzından laf aldıkları bizim muhalif takımının dillerine layık.
Yürüttükleri algı operasyonunun amacı da ortada;
Batı’ya jurnalledikleri Türkiye’yi ‘güvensiz ülke’ ilan ettirebilmek.
Dışarıdan Türkiye’ye müdahale edilmesini, hükümetin ipinin çekilmesini sağlamak.
Hatta daha da ötesi…
Çok ciddi, çok büyük sorunları tetikleyebilecek bir basiretsizlik.
Tabi, Kılıçdaroğlu dikkate alınan bir isim olsaydı.
Neyse ki CHP liderine mikrofon uzatanlar ‘çap’ı ve etkiyi iyi hesap edememişlerdi.
Bu sayede, bir kaç yazdır; Rusya krizi, Almanya gerilimi, terör derken umudunu bu yaza bağlayan esnaf da derin bir nefes almış oldu. Çok şükür.
Bu arada bu ülkenin ekmeğini yiyip gözünü oynamayan, vefa bilen birileri de çıktı: Galatasaray’ın eski topçusu Hollandalı Wesley Sneijder.
Kemal Bey, bu ülkede sadece üç beş yıl geçmişi olan Sneijder kadar bu ülkeyi düşünemedi.
Sneijder’e de Türkiye’den ayrılır ayrılmaz mikrofon tuttular. Türkiye’yi kötülemesini bekliyorlardı. The Telegraph’ın tuzak sorularını anladı ve tuzağa düşmedi.
Avuçlarını yalattı. Vefa dedi, adamlık yaptı. Kemal Bey gibilerine ders verdi.
Pek ala o da Türkiye aleyhine atıp tutabilirdi. Bu milletle, bu ülkeyle en azından aidiyet, vatandaşlık bağı yoktu. Ama bu ülkenin ekmeğini yemişti, Türk insanından iyilik görmüştü.
Doğruları söyledi: "Türkiye'de hiçbir zaman kendimi güvende hissetmediğim bir durum olmadı. Türkiye, İstanbul, Galatasaray hayatımın bir parçası… Asla unutmayacağım" dedi.
Bu ülkeyi yönetmeye talip olan Kılıçdaroğlu ise Türkiye’yi yerin dibine batırdı. İtibarını, imajını yerle bir etmeye kalktı. Türkiye’nin itibarını beş paralık etmek için aç kurtlar gibi bekleyen düşmanlarımıza prim verdi.
Keşke ülkemizde 3-4 yıl top koşturan Hollandalı kadar dik durabilseydi. İhtiraslarının esiri olmayıp Wesley gibi doğruları söyleyebilseydi. Keşke kendisini daha da dibe çeken bu tuzağa düşmeseydi.
Projektörün yönünü Batı'ya çevirelim;
Avrupa’da değil parti başkanı, alelade bir siyasetçi ülkesi ile ilgili bu kadar pervasız olabilir mi? Ülkesi aleyhinde böyle rahat rahat atıp tutabilir mi? Ne mümkün…
Türkiye’de özgürlüğün ne kadar sınırsız olduğunu buradan bile anlayın artık. Kendi ülkeni bile kötüleyebiliyorsun, iftira atabiliyorsun, gammazlayabiliyorsun, jurnalleyebiliyorsun.
Batı’da olsa bırakın dış basını, kendi medya organlarında bile “ülkesinin güvensiz olduğunu, hiç kimsenin can güvenliği olmadığını” dillendiremezsin. Velev ki bu iddialar hakikat olsa bile… Hele hele olmayan bir iftiraysa ağzını açamazsın.
Bizim pervasızlar da artık kendi medyamızı bıraktı, epey bir zamandır yabancı basına ülkemize saplamaları için ihanet hançerleri taşıyorlar. İkiyüzlü Batı medyasının ekmeğine yağ sürüyorlar.
İşlerine gelen isimleri, işlerine geldiği gibi konuşturduklarını anlamamak için kör değil, kör cahil olmak lazım.
Daha önceki gün Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Yayla sosyal medyada yakınıyor;
“Bir Alman televizyonun bir saatlik mülakat verdim. Mülakatta Almanlar bunu yayınlayamaz dedim. Nitekim yayınlayamadılar...”
Atilla Yayla’ya altın makas, Kemal Bey’e manşet.
Alın size ikiyüzlülüğün en taze, en iyi özeti.
Türkiye’de basın özgürlüğünün olmadığından dem vuran Almanların özgür yayın organlarının yaptığına bakın.
Türkiye ile ilgili övgüyü bir kenara koyun, objektif olarak anlatılanlara bile tahammülleri yok.
Avrupalı Türk Demokratlar Birliği Genel Başkan Yardımcısı Fatih Zingal’dan da aynı şeyleri duymuştum. O da yaptığı açıklamaların yayınlanmayan kısımlarını Facebook üzerinden yayınlamak zorunda kalmıştı. Takipçileri de röportaj verdiği kanalı mesaj bombardımanına tutmuştu.
BIG Partisi Genel Başkanı Haluk Yıldız’dan da pek çok kez Alman medyasının sansürüne maruz kaldığını dinlemiştim. “Yayınlamıyorlar ya da sözlerimiz sansürleniyor” diye yakınıyordu.
Fransa’da uzun yıllar siyasi mücadele içinde bulunan Gazeteci Fatih Karakaya’nın anlattıkları da diğerlerinden farksızdı.
Hollanda'da zorlu şartlarda gazetecilik faaliyetleri yürüten dostlarımızın anlattıklarını da anmadan geçmeyelim.
Bir çırpıda aklıma gelmeyen daha nice isimler sıralanabilir.
Hepsinin demeçleri bulundukları ülkelerde okkalı bir sansürden geçirilip kuşa çevrildikten sonra yayınlandı.
Yaşadıkları ülkelerde can güvenliklerinin olmadığı zamanlar oldu söyletmediler. Çifte standartlara, ayrımcı muamelelere maruz kaldıkları oldu. Eleştiriye bile tahammül edemediler. Şimdi de geleceğe yürüyen Türkiye ile ilgili gerçeklere tahammül edemiyorlar. Milleti ile yürüyen Recep Tayyip Erdoğan'ın başarısını hazmedemiyorlar.
Hani özgürlük vardı. Hani özgür basın vardı. Hani demokrasinin beşiğiydiler. Bırakın maval okumayı. Artık sizi külahımız bile dinlemiyor.
Bizimkiler de tabakhaneye yalanlarını sıvamak için yetiştiriyorlar.
Avrupa'da kapı kapı dolaşıp Türkiye'yi kötüleyen John Dündar, PKK’lılar ve FETÖ’cüler vardı.
Şimdi ekibe Kemal Kılıçdaroğlu da dahil oldu.
Aynı CHP’den beklendiği gibi… Tam da Kılıçdaroğlu’nun sözde adalet yolunun menzili gibi…
Ne diyordu Üstad Necip Fazıl Kısakürek:
"Bugün bizdeki muhalefet, iktidarı düşürme şartıyla vatanı düşürmeye bile razıdır”
Nasıl ama tarif cuk oturmuyor mu?
Twitter: @oatesli
Yorumlar5