Yabana atılmaması gereken önemli uyarı!
- GİRİŞ15.09.2017 06:57
- GÜNCELLEME16.09.2017 08:39
Malumunuz üç gün önce 12 Eylül’ün 37’inci yıldönümüydü.
Bu vesileyle darbeleri, vesayetçi sistemi, vesayetçileri bir kez daha lanetledik.
Darbelere, müdahalelere kurbanlar verenler olarak, mağduriyetler yaşayanlar olarak “bize yaşattıklarını unutmayacağız” dedik. Öfkemizi kabarttık, kinimizi biledik. Yeter mi? Asla!
Bütün darbeler ülkemizi, milletimizi onlarca yıl geriye götürdü. Çok şeyler aldı. Ancak bu aziz millet ayakta kalmayı bildi. Yıkılmadı çok şükür. Hala ümmetin, insanlığın umudu olarak kıtalar dolaşıyor.
Tabi mevcut teselli halimizin yanında yıkılmayan, yıkamadığımız ve ileride daha büyük tehlikelere kapı aralayabilecek bir unsuru unutmamak lazım.
Hala yıkılmaz bir tabu gibi karşımızda duruyor: Vesayet sistemi!
Bu vesayetçiler “İktidarı yeniden ele geçirse geçmişte yaşadıklarımızdan bin beterini yaşatırlar” kaygısını yaşayan herkes tarafından her daim unutulmaması gereken bir durum bu.
Ülke Radyo’daki Gündem Masası Programı vesilesiyle duayen hukukçularımızdan Avukat Cüneyt Toraman ile 1 saati aşkın sohbet etme imkanı bulduk.
Siyaset, hukuk, darbeler ve ülkemize yönelik küresel müdahaleler noktasında çok çarpıcı tespitleri oldu. Tam da bu vesayet sistemi konusundaki tespit ve uyarıları bence hepsinden çok daha önemliydi.
Kendisini tanımayanlar için kısa bir özet geçelim;
Darbelere karşı anıt gibi dikilmiş, vesayete, vesayetçilere karşı hukuki yollardan amansız mücadelesini yapmış, hala daha yapmakta olan bir isim Hukukçu Cüneyt Toraman.
28 Şubat mağdurlarının hukukunu savunan önemli isimlerden biri…
Rahmetli Necmettin Erbakan Hoca'nın vekaletini de üstlenmiş bir isim.
Şimdi 15 Temmuz kanlı darbe girişimi ile ilgili davaları da çok yakından takip ediyor.
Dönelim asıl konumuza;
Sohbetimiz sırasında devam eden mevcut vesayet sisteminin ilk kaybedilecek seçimde başımıza ne büyük dertler açabileceğini üstüne basa basa, altını çize çize anlattı Toraman.
Tarihe not olarak düşülmesini istediği uyarılarda bulundu;
“28 Şubat’ı mumla ararız!” dedi ki siz düşünün olabilecekleri…
Türkiye’de partilerin kapatılabilmesinin hukuki olarak hala bazı yargı kurumlarının iki dudağının arasında olduğunu hatırlattı. Hala “Kapattım” dedikleri zaman kapatma güçleri olduğuna dikkat çekti.
Haksız mı? Kesinlikle haklı.
Geçmişte bu konuda vukuatlı olan kurumlar aynen yerli yerinde duruyor.
“Türkiye’de devlet dediğimiz unsurun yasamasının, yürütmesinin ve yargısının başına birer vasi tayin edilmiş. Her şeye onlar karar veriyor. Yasamanın başına Anayasa Mahkemesi, yürütmenin başında Danıştay, yargının başında HSYK… Meslek gruplarının başında dahi vasi var. Barolar, meslek odaları…”
Bu tespiti şöyle yüzeysel düşününce bile kimin yetkin olduğunu anlamaya yetiyor. “Muktedir olabilme” noktasına geliyor mesele…
Bugün her ne kadar vesayetçi yöneticiler büyük ölçüde değişmiş olsa da devlete hiçbir hareket alanı bırakmayan bir sistem yapı olarak aynen duruyor.
7 Haziran 2015 seçimlerini hatırlatan Toroman’ın “Bir seçim kaybetmenize bakar” uyarısı da öyle…
En çarpıcı uyarı da bundan sonra geliyor: “Ak Parti sadece 2019 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kaybetsin. Sadece bu vesayet kurumlarına istedikleri adamları atamalarına bakar. Cumhurbaşkanlığı’nın yetkisinde… Seçimi kazandıkları an atayabilirler.”
Cüneyt Toraman bunları yaşamamak için alınabilecek önlemi de sıralıyor yeri gelmişken;
“Yüzde 50+1 oy şu anda Meclis’teki 550 milletvekilinin oyundan daha değerlidir, daha etkilidir.
Hükümet tarafından 3 maddelik bir kanun yapılır. Anayasa referanduma sunulur.
Millet kabul etmezse zaten mesele yok.
Kabul ederse vesayet kurumlarının tamamı kaldırılır.
Halk sizi kaldırdı, lağvetti. Bu kadar.”
“2010 yılındaki referandumunda bu adım atılmış olsaydı 15 Temmuz kanlı darbe teşebbüsü yaşanmazdı” tespiti de var ama bugün yapılabilecekler elbette çok daha değerli… 'Adalet' diye yollara düşenlerin arayıp da bulamadığını da “Hak ve özgürlükleri güvence altına almanın yolu bu vesayet sistemini tamamen kaldırmak” cümlesiyle bitirerek bulduruyor.
Anladığımız bu millete darbecilerin mirası olarak dayatılan vesayet anayasası değişmediği sürece darbe her an gelebilir, vesayetçiler tepemizden yine eksik olmayabilir.
Bir asrı aşkın bin bir zorlukla vesayete karşı verilen onurlu mücadeleyi unutmadan; 16 yıllık iktidarda kapatma davaları, muhtıralar, darbeler ve pişmiş tavuğun başına gelmeyen olaylar yaşayan siyasilerin kulaklarına su kaçırmakta fayda var. Bu onurlu ve bir o kadar zorlu mücadelede gelinen noktadan, bir son olabilecek, diplere geriletilmemek için bu uyarıları yabana atmamakta fayda var diye düşünüyorum.
Sizce de öyle değil mi?
Twitter: @oatesli
Yorumlar1