ABD Başkanı Donald Trump’ı Kudüs'ü İsrail'in ‘başkent’i olarak tanıma saçmalığından döndürme girişimleri diplomasi mücadelesiyle devam ediyor.

Takip etmişsinizdir; Konu pazartesi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne taşınmıştı. Trump'a Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımaktan vazgeçme çağrısı yapan karar tasarısına 14 üye ülke destek vermiş, beklentiler doğrultusunda ABD veto hakkını kullanmıştı. Bir kez daha tüm dünya, 5 daimi üyenin (ABD, İngiltere, Çin, Fransa ve Rusya’dan birinin vetosu bile yetiyor) iki dudağının arasına mahkûm olmuştu.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden dönen tasarı, Türkiye ve Yemen’in başvuruları sonrasında, bu kez de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na taşınıyor. Tasarı bugün 193 üyeli Genel Kurul'un oyuna sunulacak.

Birkaç istisna ülke dışında uluslararası camianın büyük bölümü ABD’nin Kudüs planına tepkili… En azından ABD hamle yapana kadar, Genel Kurul’dan nasıl bir sonuç çıkacağı hissedilebiliyordu.

Ezici bir çoğunlukla ABD’nin aleyhine sonuçlanacak tarihi bir oylama olacaktı.

Bu işaretler bile ABD’yi bu tabloya önlem almak için harekete geçirmek için yetti.

TRUMP’IN ‘KİŞİSEL’ ZORBALIĞI

Ve kritik oylama öncesi Amerikalı yetkililerin zorba tehditleri sıralandı:

Önce ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley'in, Kudüs oylaması öncesi diğer ülke diplomatlarını e-posta yoluyla tehdit ettiği ortaya çıktı.

Böylece Başkan ve adamları, bu oylamayı kişisel bir mesele haline getirdiklerini ‘bilin’ buyurdular, bilmiş olduk.

Bu açık tehdide rağmen tablo değişmemiş olacak ki bu kez Trump Efendi’nin demokrasiyi ayaklar altına alan çirkin açıklaması geldi:

"Bizden yüz milyonlarca hatta milyarlarca dolar alıyorlar, sonra da bize karşı oy kullanıyorlar. Oylamayı izliyoruz"

Bu tehdidiyle Trump, BM Genel Kurulu'na getirilecek tasarıyla ilgili lehte oy kullanacak ülkelerin demokratik tercihlerine açık açık ambargo koymuş oldu.

Tam Türkçesiyle ‘para musluğunuzu keserim’ dedi. Vahşi Batı'dan Kovboy 'demokrasi'si...

Bu tehditlere rağmen uluslararası toplum, Trump'ı Kudüs'ü İsrail'in ‘başkent’i olarak tanıma kararından döndürecek iradeyi ortaya koyacak mı, göreceğiz.

Tüm dünya için ABD gerçeğiyle yüzleşme zamanı.

“Dünya beşten büyüktür” diyecekler elbette çıkacaktır.

ZULME KARŞI VİCDANINI KIYAMA KALDIRAN BİR İSRAİLLİ

Başkanlığını kurtarma pahasına ruhunu küresel Yahudi lobisinin kollarına teslim eden Trump’ı bir kenara bırakarak İsrail’in en eski ve en yüksek tirajlı gazetelerinden Haaretz’in İsrailli köşe yazarı Gideon Levy’nin bir konferansta yaptığı açıklamalara uzanalım.

Açıklamalardan önce Gideon Levy’i kısaca tanımakta fayda var;

Levy, 1978-1982 yılları arasında, Erdoğan’ın 2009 yılında Davos’ta ‘one minute’ çektiği, İsrail’in 9. Cumhurbaşkanı Şimon Peres'in sözcülüğünü yapmış bir isim.

1982'den beri Haaretz'de çalışıyor. İsrail-Filistin sorununun çözümü konusunda farklı düşünen az sayıda İsrailliden biri. Levy, çözümü işgalin sona ermesinde gördüğünü açıkça ifade edebilen bir İsrailli. Bu görüşleri sebebiyle birçok yazısı İsrail kamuoyunda tepki çekiyor.

Gelelim Gideon Levy’nin açıklamalarına;

Görüntüler 2015 yılı Nisan ayından. Konuştuğu yer Uluslararası Basın Kulübü’nün (National Press Club) Washingon DC’de İsrail Lobisi (The Israel Lobby) başlıklı konferansı.

Gideon Levy, “İsrail'e koşulsuz destek İsrail'in sesini tehlikeye atar mı?” (Does unconditional support for Israel endanger Israeli voices?) konulu bir konuşma yapıyor. Levy’nin her cümlesi salonda büyük şaşkınlık, uğultu ve alkışlarla karşılanıyor.

Günümüz şartları ile o kadar örtüşüyor ki konuşmanın iki buçuk yılı aşkın bir süre önce yapılmış olmasının hiç bir önemi yok.

Alkışlara karışan konuşmasında vicdanının sesini haykırıyor.

Açıklamaları izlemeyenlere mutlaka izlemelerini öneririm; Altyazılı özet görüntüleri, http://video.haber7.com/video-galeri/109338-israillileri-ve-yahudi-lobisini-bir-de-boyle-dinleyin ve daha geniş, orjinal hali http://video.haber7.com/video-galeri/109381-israilli-yazar-gideon-levynin-tarihi-konusmasinin-tamami burada...

“İsrail lobisi olmasaydı ABD daha demokratik bir ülke olurdu. İsrail de daha adil olurdu.” diye haykırıyor Levy.

Trump’ın dünyanın vicdanını susturmaya çalıştığı bugünkü tehditlerine cevap oluyor.

“Aranızda İsrail’in işgal bağımlısı olmasıyla ilgili şüphesi olan var mı?” diye soruyor.

Var mı? Kesinlikle yok.

İsrail kanlı bir Siyonist işgalin adıdır.

İyi anlaşılması için vurgulamakta fayda var; Bunları ifade eden bir İsrailli. Bir Yahudi.

Daha ağırlarını da söylüyor Gideon Levy.

İsrail lobisi üzerinden yapılan zulmü gözlerine sokarcasına;

İsrail’i bağımlı, hastalıklı ve tedaviye muhtaç bir kişiye benzetiyor.

Amerika’nın İsrail’e iyilik değil kötülük yaptığı tespitinde bulunuyor.

İsrail halkının yalanlarla beyninin yıkanmış olduğu teşhisini koyuyor.

İsrail halkının vicdanlarının hangi yalanlarla rahatlatıldığını tek tek sıralıyor.

“Tarihte bu kadar işgalci olup kendisini mağdur tanıtan başka hiçbir güç yoktur” diyor.

İsrail toplumunun kendisini fiziki olarak ve zihinsel olarak bir koruma kalkanının arkasına gizlediği gerçeğini dillendiriyor.

Bu hastalıklı hali uluslararası toplumun müdahalesinden başka bir şeyin düzeltemeyeceğini savunuyor.

Gazze'nin İsrail helikopterleri tarafından bombalanmasına nasıl isyan ettiğini anlatıyor.

Gideon Levy yükleniyor da yükleniyor. Tarihe notlar düşüyor.

“İsrail’de vicdanlı sesler de varmış” dedirterek üstelik.

Tespitler öyle yerinde ve öyle cesurca ki katılmamak mümkün değil.

Arap dünyasının üç maymunu oynayarak izlediği aşağılık bir zulmü böylesine eleştirebilen Gideon Levy'e sonra ne oluyor diye merak ediyoruz haliyle.

Olanları da yine kendisi açıklıyor; Koruması olmadan evinden dışarı adım atamaz hale geliyor.

Son tahlilde; Levy’nin tespitlerinde olduğu gibi biz ve ya bir başkası. Er ya da geç.

Birilerinin, vicdanları yaralayan bu haksızlığı eliyle de düzelteceği gün elbet gelecek.

Dünyada tek başımıza kalsak da Türkiye ümmetin vicdanı olmaya ve hakkı haykırmaya devam edecek.

Zulmün karşısında bir insanlık abidesi gibi yükselerek.

 

Osman Ateşli- Haber7

E-posta: osman.atesli@haber7.com

Twitter: oatesli