Dağın ardındaki gizli destek!

  • GİRİŞ20.09.2012 09:44
  • GÜNCELLEME20.09.2012 10:03

Aynı geçmişteki gibi yine sinsice sızdılar, evi ateşe verdiler ve bir kez daha gittiler. Senaryo aynı ve bildik... Çünkü daha bir kaç gün önce yine Bingöl'de yine kanlı eller ölüm kusan soğuk tetiklere basmış ve 8 polisimizi şehit vermiştik.

Eminim ki güvenlik ve istihbarat birimlerimiz saldırıyı enine boyuna masaya yatırmış analiz ediyorlardır. Bu taraftan görünen o ki terör örgütü son günlerde Mehmetçikten aldığı ağır darbelerden olsa gerek ölümüne saldırıyor. Amaç hala örgütün güçlü olduğuna dünyayı inandırmak. Propaganda çalışmalarıyla imaj tazelemek. Bu durum terör örgütünden gelen söylemlere kadar açık bir şekilde yansımış durumda... Örgütün medyadaki sempatizanları da her zamanki gibi görev başında... Özellikle bir kesim var ki her saldırıdan sonra çıkıyor ve güvenlik birimlerini hedef alan açıklamalar yapıyor. Bu açıklamaların terör örgütü kaynaklı olma ihtimali ve hedef saptırmaya yönelik olma ihtimali oldukça yüksek... Bu sayede bir taşla iki kuş vuruluyor aynı zamanda... Hem TSK yıpratılarak teröre karşı mücadele azmi en kritik zamanda kırılıyor hem de teröre asıl destek veren başka bir kesim kamufle ediliyor. Aynı İran'ı günah keçisine çeviren haberlerle Irak ve Suriye'nin terör hamiliğinin gözden kaçırılmaya çalışıldığı gibi...

Gelelim son duruma: Dökülen kandan sonra hainlerin kaçış güzergahları tutulsa da henüz izleri bulunamadı. İstihbarat ve güvenlik birimlerinin elde ettiği bilgiler arasında önemli detaylar var. Saldırıdan yaklaşık 1 gün sonra teröristlere gözcülük yaptığı iddia edilen 2 kişinin gözaltına alınması bunlar arasında mesela... Saldırıyı gerçekleştiren terörist grubun 2'si kadın toplam 7 kişi olduğu ve hain saldırıyı yönetenin Suriyeli 'Rojhat' kod adlı Vurya Muhammedi isimli terörist olduğu bilgisi de bir o kadar önemli... Bu gösteriyor ki Suriye üzerinden örgüte destek her yönüyle devam ediyor.

Peki bu gencecik 200 silahsız vatan evladına gözlerini kırpmadan saldıran, 10 tanesinin canına kıyan bu hainlerin izleri nerelerde aranmalı? İçeride onları belki isteyerek belki korku ve baskıyla evlerine alanlar, hain teröre kapısını açanlar, kucak açanlar var mı? Ya da saldırı öncesi askerin geçeceği güzergahla ilgili içeriden bilgi uçuran birileri oldu mu? Köyün hemen dibinde pusu kuran teröristler neden fark edilmedi? Soruları çoğaltmak mümkün... Çünkü bu hainlerin bu kadar kolay bir şekilde gün ortasında ağır silahla saldırıya kalkışması kolay kolay yaşanan bir şey değil. Her kaynakta başka bir iddia başka bir senaryo konuşuluyor. Dağın yolunda kan var, dağın yolunda tuzak var, dağın yolunda ihanet var.

Burada sorgulanması gereken bir konu daha var. İstihbaratın elde ettiği gizli bilgiler kimlerle paylaşılıyor? Bir ihanet söz konusu mu? Kim nereden nasıl geliyor, kim nereden nasıl besleniyor? Bunu istihbarat birimlerimizin kusursuz bir şekilde takip etmesi gerekiyor. Bu kirli oyuna bulaşanları bir şekilde adım adım izleyerek ortaya çıkarmaktan başka çare yok.. Bugün terörü sınırlarımız dışında himaye edenler nasıl işin asli aktörleri ise içeride himaye edenler de bir o kadar önemli... Ve bunların çoğu halkın arasına kamüfle olmuş durumda... Özellikle PKK'lı teröristlerin cenazelerindeki provokasyonlarda ve bölgedeki terör olaylarında kendilerini gösteren bu himayecileri tek tek tespit etmeden bu hainliğin önünü almak kolay olmayacak gibi... Bu demek değil ki vatandaş olarak hepimiz bir cadı avına çıkalım. Cadı avına çıkmadan, masum bölge halkını iki arada ve töhmet altında bırakmadan istihbarat birimleri tarafından derinlemesine yapılacak bir çalışma mutlaka olmalı...

Bakan Erdoğan Bayraktar, saldırının olduğu gün yaptığı açıklamasında ''Türkiye Cumhuriyeti'nin nüfus cüzdanını taşıyan ve bu ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı kim olursa olsun eğer kanında bozukluk yoksa, eğer sütünde bozukluk yoksa terör olgusunun içinde olmaz. Şu nüfus cüzdanını taşıyan kimse, bu, afedersiniz kahpeliğin içinde olmaz, olamaz. Bunların sütü bozuk, kanı bozuk veya satılmışlar'' ifadelerini kullanmıştı.

Her ne kadar sözler kurşun gibi ağır ifadeler sert olsa da haklı tarafları yok değil. Bir ihanet ve hıyanet içinde olmak dünyanın neresine giderseniz gidin aynı karşılığı bulur. Özellikle gecenizi gündüzüne katarak hizmet götürmeye çalıştığınız insanlar tarafından terör örgütüne satılmış olma durumu varsa bunun başka tarifi yok ve kabul edilebilir değil. Böyle bir durumun ciddi emareleri olmasa hükümet kanadından böyle sert bir çıkış gelmezdi.

Bugün mesela; BDP'ye oy veren seçmen arasında bile terör örgütüne ciddi derecede sempati ile bakanlar hatta örgütle aynı noktada duranlar var. Bakan Bayraktar'ın sert sözlerle gönderme yaptığı da bunlar olabilir. Ben de terör olgusunun tam merkezinde olan vatandaş kılığında şehirlerde dolaşanlar olduğuna özellikle de son olaylar sonrasında ciddi boyutta kanaat getirenlerdenim. Mesele bu noktaya dayanınca da kimin terörist, kimin yandaş, kimin normal vatandaş olduğunu ayırt etmek neredeyse imkansız hale geliyor. Herşey karanlık kapılar ardında yürütüldüğü için de at izi it izine karışmanın bile ötesine geçiyor. KCK davasına dayanak olan belgelere bakılırsa ne demek istediğim çok daha anlaşılabilir. Bu ince ayrım sadece iyi bir istihbarat çalışması ile ancak deşifre edilebilecek bir durum... Dağın ardında terör örgütüne lojistik destek sağlayan unsurların tespit edilmesi mutlak şart.

Bölgede teröristlerle BDP'liler gibi kucaklaşanlar da ayrıca sorgulanması gereken önemli bir konu... Teröristlerle aşikar kucaklaşanları görmüştük bir de gizli kucaklaşanlar var ki asıl canımızı yakan bu... Terör örgütü ile gizli kucaklaşma noktasında olanlar şunu bilmeli ki; illa biri ile kucaklaşmak gerekiyorsa bu toplum tüm insani duygularıyla sizinle kucaklaşmaya hazır. Yeter ki eli kanlı katillerle kucaklaşma niyetinden vazgeçilsin!

Ordumuz ve güvenlik gücümüz ne kadar iyi olsa da halktan destek alan bir terörist gruba karşı başarı kazanmak kolay bir şey değil. Bu da devletin terörle mücadelesini haliyle güçleştiriyor. Bununla birlikte terör örgütüne eleman kazandırmak için bölgede dağa çıkan ve zorla dağa kaldırılanlar devam ettiği gibi örgüt, yurt dışından da yandaş toplamayı sürdürüyor. İran, Irak ve Suriye hattında terör örgütüne karşı bu ülkelerin sınırlarında açık bir önlemleri yok. Bu ülkeler tarafından teröre karşı net tavır alınmadığı sürece ülkemiz terör konusunda kolay kolay rahat olamayacak. Bazı ülkelerdeki mevcut siyasi iktidarlar görevde kaldığı sürece terör saldırılarının süreceği gerçeği ise kahvedeki Mehmet Amca'nın bile dillendirdiği bir gerçek.

Herşeye rağmen masumların kanlarını akıtarak gelecek planlamaya çalışanlara ise söylenecek tek bir şey var: Kiralık katillerle hiç bir hedefe varılmaz, milyonda bir ihtimal varılsa da insana huzur getirmez!

Osman Ateşli - Haber7

osman.atesli@haber7.com

Twitter: @oatesli

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat