Kılıçdaroğlu'nun çelişkileri ve CHP'deki tahammülsüzlük!

  • GİRİŞ08.11.2012 09:24
  • GÜNCELLEME08.11.2012 13:19

Hafta başında ekonomi gazetecileri ile kahvaltıda buluşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, her ne kadar hesap uzmanı olsa da, ekonomi konusunda hesaplarının tutmadığını bir kez daha herkese gösterdi.

Talihsizlik bu ya Türkiye'ye not artırımı müjdesi geldiği saatlerde ülke ekonomisinin çok kötü gittiğinden dem vurup durdu. Oysa sadece Ankara'nın yabancı misafirlerinin ağzından ardı ardına çıkan Türkiye ekonomisi ve ülkedeki istikrara yönelik söylenmiş övgü dolu sözler azıcık kulak kabartmış olsa belki de bu yanılgıya düşmeyecekti.

Aslında pek çok ekonomiste göre perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Anlayacağınız Fitch'in Türkiye'nin kredi notunu yatırım yapılabilir seviyeye getirmesi beklenen bir gelişmeydi. Sayın Kılıçdaroğlu'nun böyle bir ayrıntıyı atlamış olmasını pek çok kimse gibi ben de yadırgadım.

SEN MİSİN BAKANI ÖVEN!

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin'e "sizi seviyorum ve beğeniyorum" diyen CHP İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı Yüksel Çavuşoğlu, sırf bu sözleri nedeniyle genel merkez tarafından partiden istifaya zorlandı. Ve çok geçmeden Çavuşoğlu, partililerin kendisine yönelik baskılarına dayanamayıp istifasını verdi.

O gün Yüksel Çavuşoğlu'nun Bakan Şahin'e yönelik bu sözleri sarfettiğini duyar duymaz, bu hanımefendinin CHP'ye 'olması gereken muhalefet anlayışı'nı gösterdiğini bu yüzden de tanıdığım CHP'nin böyle bir davranışa tahammül edemeyeceğini söylemiştim. Zerre yanılmadım çünkü CHP'deki hazmın ve tahammülsüzlüğün sınırlarını aşağı yukarı tahmin edebilmek zor değil.

Hakkaniyeti teslim etmek adına yapılan bu nazik davranış, milletin de beklediği olması gereken muhalefet anlayışıdır. Bu istifa baskısı aklın ve fikrin hazımsızlığın derin sularına dalıp boğulması demektir.

Sormadan edemeyeceğim; Sırf muhalif olmak için eğriye eğri, doğruyu doğru diyememek nasıl bir bakış açısıdır?

Burada küçük bir uyarıda bulunalım; ekonominin nabzını tutmaya çalışan uzmanlara göre Moody's ve Standart&Poor's'un da önümüzdeki günler de Türkiye'nin notunu artırması bekleniyor. Sayın Kılıçdaroğlu, o günlerde 'ekonominin kötü gittiği'ne dair bir konuşma yapacaksa programını bir kez daha gözden geçirmesi gerekebilir.

BU NE ÇELİŞKİDİR!

Gelelim asıl konuya;

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu çok fazla hakim olmadığı konulara girdiğinde, bunda danışmanlarının yanıltıcı bilgi vermesi ve yanlış yönlendirmesinin de etkisi var, sürekli söyledikleri ile çelişerek rakiplerine açıklar veriyor. Teşbihte hata olmazsa açık düştüğü yetmediği gibi medyaya da inanılmaz malzemeler çıkıyor.

Nasıl mı?

Mesela son iki yıl içinde nükleer enerji konusunda yaptığı üç ayrı konuşmayı alalım:

Tarihler 06 Haziran 2011 tarihini gösteriyor. Seçimler öncesi Mersin'de kalabalığa seslenen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 12 Haziran'da yetki almaları halinde Akkuyu'da nükleer santral kurdurmayacaklarını söylüyor.

Kendisini dinlemeye gelen kalabalığa o gün nabza göre şerbet veren Kılıçdaroğlu, Mersin'in Gülnar ilçesine bağlı Büyükeceli beldesinde kurulacak Akkuyu nükleer santraline dikkat çekerken ''Akkuyu'da nükleer santral istemiyorsanız, 12 Haziran'da sandığa gidip altı okun altına evet mührünü basacaksınız, nükleer santral tarihe karışacak. Nükleer santralı Almanya, Fransa, pek çok ülke gözden geçiriyor Japonya'daki felaketten sonra. Denizin yeşillikle buluştuğu bu güzel coğrafyada nükleer santralın ne işi var?" diyor.

Oysa ki aynı Kılıçdaroğlu, 22 Nisan 2011 tarihinde, bu tarihten yaklaşık 50 gün önce, partisinin seçim beyannamesini açıklarken "Nükleer santral yapımı konusunda halka gideceğiz. Halk ne derse o olacak" diyerek daha farklı bir tavır takınacaklarını deklare etmişti.

26 Temmuz 2012 tarihine gelindiğinde ise CHP liderinin tutumu bir kez daha değişiyor ve "Biz nükleer enerjiye karşı değiliz de ihalesiz ve kontrolsüz nükleer santrala karşıyız" açıklaması yapıyor.

Sadece bu üç örnek bile CHP'nin tepesinde enerji konusundaki kafa karışıklığını ortaya koymaya yetiyor.

Siz Güneydoğu'yu enerji tarlalarına dönüştürmekten bahsedeceksiniz su tutan barajların altında kalacak köylerde yaşayanları, bu köylüler mağdur edilmeden başka yerlere taşınmasına rağmen, hükümete karşı kışkırtmaya kalkışacaksınız. Aynı şekilde hidroelektrik ve nükleer santrallere karşı çıkan lobilerin sığınağı, destekçisi olacaksınız öbür taraftan nükleere bir karşı olup, bir karşı olmayacaksınız. Günün gelişmesine göre hükümetin çalışmalarının karşısında olan halkı veya grubu, desteklemek daha doğru ifadesiyle kışkırtmak bence hiç doğru bir muhalefet anlayışı değil.

Kemal Kılıçdaroğlu, bu hafta grup toplantısında Türkiye'nin en önemli sorununun enerji sorunu olduğunu söyledi. Çok yerinde bir tespit... Çok hızlı gelişen ve büyüyen bir ülkeyiz. Bunun doğal sonucu olarak fabrikalarımızın dişlilerinin dönebilmesi için haddinden fazla enerjiye ihtiyacımız var. Bu enerji bilinmezi, bizim 10 yıllar içinde dünyadaki pozisyonumuzu ve yarışta olduğumuz ülkelerle rekabete girip giremeyeceğimizi gösterecek.

Kılıçdaroğlu'nun "Enerji sorununu çözmeden Türkiye'yi dünyanın ilk on ekonomisi arasına sokamazsınız” ifadesi durum tespiti olarak bence çok doğru ifadeler ancak bu sözler bir çözüm önerisi sunmaktan yoksun kaldıkça hep eksik, hep eksik...

Türkiye'nin yer altı rezervleri belli... Nükleer ve hidroelektrik üretecek santrallerle ilgili çalışmalar da ortada... Ben CHP'nin ülkenin enerji sorununu nasıl çözüm bulacağını ciddi anlamda merak ediyorum. Kemal Bey'in bilip bizim bilmediğimiz Türkiye'nin geleceğini garanti altına alacak potansiyelde bir enerji damarı varsa bunu aidiyet hissettiği millete bir boyun borcu adına açıklamak durumundadır. Çünkü bazı konular vardır ki orada ülke menfaati söz konusuysa akan sular durur, durmalıdır.

Osman Ateşli - Haber 7

osman.atesli@haber7.com

Twitter: @oatesli

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat