Memura zam en az 10+7
- GİRİŞ24.05.2012 09:21
- GÜNCELLEME24.05.2012 09:21
Adada basılan paranın borca dayalı üretilmesi ve 50 Ada Liralık faizi kimsenin üretmemesi nedeniyle ilk sene basılan 1000 Ada Lirasını halk 50 Liralık faiz farkıyla 1050 olarak geri ödemek zorundadır. Adada parayı basan sadece bankacı olduğuna göre ve aradaki 50 Ada Liralık faizi kimse üretmediğine göre 50 Ada Liralık fark kadar mal ve serveti adadaki ailelerden bazıları bankacıya vermek zorundadır.
Adadaki bankacı transfer ettiği 50 Ada Liralık mal artık kendisine ait olduğu için 50 Ada Lira ilave para basmak durumundadır. Aksi halde bileşik faizle kısa sürede ortada para kalmayacağından hilesi anlaşılacaktır.
Ancak 50 Ada Liralık ilave parayı bastığında ortaya çıkan sorun şudur. Adadaki 1000 Ada Lirasına eşitlenen mal ve hizmette bir artış olmadan bastığı fazladan 50 Ada Lirası nedeniyle bu fark kadar enflasyon ortaya çıkacaktır. Enflasyonun artması adadaki bankacının işine gelmez. Zira enflasyon kazandığı faizi götürecektir.
O yüzden BDPS içinde Merkez Bankalarına fiyat istikrarını temel amaç edinmeleri istenmektedir. “Enflasyon nasıl düşürülür?” şeklinde bir soruyu herhangi birisine sorsanız size “Çözüm faiz oranlarının düşürülmesidir” diyecektir.
Ancak BDPS’ciler bunun tam tersini yaparak faizleri daha da yükseltirler. Faizleri yükselterek üst kazanç gruplarından bazılarını küçük miktarlarda faize ortak etmek suretiyle (örneğin adada insanlara ev yaparak kazanan marangoz örneği) piyasadan yapay olarak fark miktarı parayı bankalara çekerler. Piyasada para miktarı azaldığı için de fiyatlar yükselmez.
Bu süreçler nedeniyle BDPS’nin doğal sonucu olan enflasyon fiyatlara müdahale edilerek düşürülür. Neticede halk bankaya reel olarak faizi ödemeye ve gelecek yıllarda bileşik faizle kaybolacak olan para miktarı servetlerini bankaya aktarmaya devam ederler.
Burada göz önünde tutulması gereken en önemli nokta şudur. BDPS içinde enflasyon bitmiş bir meseledir. Yani adada eksik 50 Ada Lirası faiz tutarının basılması nedeniyle ortaya çıkmıştır. Ayrıca enflasyon da faiz ve büyüme oranları gibi bileşik faiz formülüyle at başı gider. Yani diyelim 100 liranız var. Bu sene enflasyon %10 ise seneye alışveriş yaparken bu sene 100 lira vererek alabildiğiniz şeyleri 110 lira vererek alabilirsiniz.
Ondan sonraki sene enflasyon %10 ise artık paranın değer kaybı 10 lira üzerindendir. Yani bu seneki 100 lira 2 sene sonra 21 lira kayba ulaşacaktır. Bileşik faiz hesabına göre (basitçe 70/enflasyon yüzdesi) 7 sene sonra ancak 200 lira bu seneki 100 liranın alım gücüne sahip olacaktır.
Faiz geleceğe enflasyon ise geçmişe ait bir olgudur. Ayrıca enflasyon Issız Ada Hikâyesinde anlattığımız nedenlerden dolayı hemen her zaman faizlerden daha düşüktür.
Buyurun basit bir örnek. Geçen seneki bileşik faiz oranlarıyla kredi çeken kullanıcılar yaklaşık senede %20 daha fazla geri ödeme yapıyorlardı. Halbuki geçen sene enflasyon rakamı yıl sonunda %10.5 civarında hesaplandı. Enflasyon sepetindeki garip ürün tartışmalarını bir tarafa bıraktığımızda bile aradaki makas belli.
Şimdi enflasyon geçmişe ait olduğuna ve geçen seneki enflasyon rakamı %10.5 olarak belirlendiğine göre manipüle edilmiş rakamlara göre bile 2011 yılı sonu itibariyle memur en az %10.5 miktarında ezilmiş durumdadır. Yani çalışanlar 2012 yılı ocak ayı başında maça yenik başlamış durumda.
Memur zamlarıyla verilecek rakamlar 2012 yılına ait olup içerisinde bu seneki enflasyon da yer alacak. TÜFE’nin yaptığı açıklamalara göre 2012 enflasyonu %8 civarında bekleniyormuş. Yani 2012 yılında geçen seneki %10’luk enflasyona %8 daha binecek.
O nedenle senenin ilk 6 ayında verilecek zam oranı en az %10 ve ikinci yarısında %7 olmalı ki bu seneki enflasyon altındaki kayıplar nispeten giderilmiş olsun. Yani memura zam oranının en az 10+7 olması gerekiyor ki geçen seneki ve bu sene içindeki enflasyonu karşılasın.
Üşenmedik oturup 3 milyon memur için hesap yaptık. 3+3 yerine 4+4 verilmesi durumunda senede 1 milyar 100 milyon Lira fazladan kaynak gerekiyor. Yani ayda 90 milyonun biraz üstünde bir kaynak. Sayın bakan Ali Babacan da bu hesabı teyit ediyor.
Kendisi BDPS bakış açısıyla olaylara yaklaştığından “Eskisi gibi para basmadığımız için 1 milyar liralık bu farkı 75 milyon vergi verenden nasıl çıkaracağız?” diyor.
Halbuki enflasyon denen bu olgunun ana nedeni BDPS. Yani Issız Adada kayıp 50 Ada Lirası. 220 milyar liralık 2012 Bütçesinde tek kalemde faize giden para 50 milyar Lira. Bir avuç azınlığa giden 50 milyar nerede? 3 milyonluk çalışana bir yılda gidecek 1 milyar nerede?
Memurlara 1 yılda verilecek 1 milyar mı ekonomiye canlılık getirir? Yoksa bir avuç bankacıya verilen 50 milyar lira mı?
Diğer yandan, enflasyon Issız Adada anlattığımız zorunlu basılan paranın sonucu olduğuna göre bu faizin kaymağını yiyenlerden almayı düşünmek yerine hemen neden milyonlarca insandan vergi almanın akla geldiğini anlamak da mümkün değil.
Bir av mevsimi hikâyesinde anlatmıştık. Devlet yetkilileri bakış açılarını değiştirmek zorundadırlar. Eskiden havuz sistemi gibi bir yaklaşımla memur ve diğer çalışanlara yapılabilen zammı hatırlatalım. Sayın Başbakanımız da sürekli faiz lobisinden yakınıyor. Halkın nabzını tutan birisi olarak işçilerin, memurların, esnaf ve diğer tüm çalışanların durumundan mutlaka haberdardır.
Memurlar dâhil olmak üzere tüm toplumdan çalınan 50 milyar bankalara tek kalemde faiz olarak gidiyor. Memurlar kendilerinden haksız yere aktarılanın az bir kısmını geri istiyorlar. Siz bunun 1 milyarını bile geri verirken 75 milyondan çıkarmayı düşünüyorsunuz? Adalet bunun neresinde?
İlgililer tarafından BDPS anlaşılmadıkça yeni bakış açısı geliştirmek çok zor gözüküyor. Tüm bu olanların ana müsebbibi paranın üretilme mekanizması. BDPS ve KRS ile paranın borca dayalı basılması nedeniyle 75 milyon (eksi 5000) nüfuslu koca bir ülke bedel ödüyor.
Prof. Dr. B. Gültekin Çetiner - Haber 7
Yorumlar4