Dışişleri politikamızı anlayan var mı?
- GİRİŞ28.06.2012 09:39
- GÜNCELLEME28.06.2012 09:39
Gelişen olaylara göre her baskısında değiştirilen Stratejik Derinlik kitabı misali sayın Davutoğlu tarafından şekillendirildiği söylenen Dışişleri politikamızı anlayan varsa beri gelsin.
Dışişlerimiz yurtiçi ve yurtdışında özellikle bugünlerde İslam Dünyasında algılandığı şekliyle batı güdümünde ve Türkiye’yi adeta NATO’nun taşeronu yapan bir konumda mı? Yoksa daha birkaç ay önce paradigma değişimi olduğu söylenerek Rusya ile yeni bir dönemin başladığını ilan eden Dışişleri Bakanının dediği gibi Türkiye yüzünü doğuya mı döndü?
Uçağımızın Suriye’de düşürülmesi neticesinde gelişen olaylarda Dışişleri Bakanı’nın yaptığı açıklamaları uzun uzun izledikten sonra paradigmasının ne olduğu hatta olup olmadığı konusunda bir ipucu almak mümkün olmadı. Zaten çok sayıda insan da geldiğimiz noktaya bakarak “Sıfır Sorun” politikasını haklı olarak anlamıyor.
Konuşmasında ve sonraki gelişmelerde Suriye NATO’ya şikayet edilerek Türkiye’nin batı ve NATO güdümünde hareket ettiğini söyleyen Esed ve diğer bazı ülkeler adeta haklı çıkarıldı. NATO'ya başvurularak Türkiye emperyalist batının taşeronu olarak hareket ediyor iddiaları bir bakıma onaylanmış oldu. Bundan sonra Esed zalimdir halkına zulmediyor lafınızın ne anlamı kalıyor? Nitekim İran, Suriye ve Rusya yetkilileri bu söylemi çeşitli şekillerde dile de getirdiler.
Hele hükümetin önde gelen isimlerinden Ömer Çelik’in sanki düşürülen bizim uçağımız değilmiş gibi “Suriye NATO’ya saldırmıştır” diye şikayet etmesini kamuoyu nasıl değerlendirdi acaba?
Dışişlerimizin Libya konusunda geliştirdiği politikaların ne kadar yanlış olduğunu kendileri de anlamış olmalı ki Libya konusunda Dışişleri Bakanının kendisi de dahil olmak üzere hiçbir hükümet yetkilisi Libya’da yaptıklarımız doğruydu şeklinde konuşamıyor. “Libya’da Dünya nasıl aldatıldı?” yazısında konuyu ayrıntılı ele almıştık. O nedenle ayrıntıya girmeye gerek yok.
Dışişleri politikasındaki yanlışlıklara ilk defa Bin Ladin’in öldürülmesinden sonra Mayıs 2011’de yazdığımız “Dışişlerinin kaçırdığı tarihi fırsat” yazısında değinmiştik.
Ondan sonraki ve öncesindeki olaylara baktığımızda ülkemizin gerçekten büyük devlet veya bölgesel güç iddialarına hiç yakışmayan süreçler yaşandığını rahatlıkla söylemek mümkün.
Son Suriye olayından sonra farklı gruplarda yapılan yorumları değerlendirmeden önce milletimize ait şu iki önemli noktayı hatırlatmak gerekiyor.
Birincisi bizim milletimiz ülke dışından gelen saldırılar ve haksızlıklara karşı tek bir vücut olarak kenetlenme özelliğine sahiptir. Örneğin, Kıbrıs barış harekatı. Sağıyla soluyla bütün ülke insanı aynı dava etrafında tek yürek olmuştu.
İkincisi ise batı toplumlarının aksine milletimizin haksızlığa ve zulme uğrayanların yani mazlumun yanında olma gibi bir özelliği vardır. Osmanlı 14 kavmi aynı potada bu şekilde adalet kavramı etrafında birleştirebilmişti.
Son uçak düşürme olayında ülkeler arasında bu şekilde yaşanan çok sayıda ihlalleri ve Suriye askeri güçlerinin uyarı bile yapmadan uçağımızı düşürmesini düşündüğümüzde haksızlığın ortada olmasına rağmen hükümet kendi halkını bile haklılığına ikna edememiş durumda. Her yerde yapılan tartışmaları ve yorumları değerlendirdiğinizde bunu rahatlıkla görebilirsiniz. NATO’ya yapılan şikayet nedeniyle artık bunun bir komplo olduğuna inanan çok sayıda insanın varlığını dahi görebilirsiniz. Osmanlı’yı savaşa sokmak için gemisinin batırıldığı 1. Dünya savaşı günlerini hatırlatan ve NATO’nun komplosu olduğuna inanan insanlar var. Kısaca Dış politikadaki acziyet ve NATO’ya şikayet nedeniyle ülkemiz birinci husus olarak zikrettiğimiz dışarıdan gelen saldırıya karşı ülkemizin tek vücut olma özelliğini insanımız bu olayda ortaya koymamıştır.
Kendi vatandaşını bile tam anlamıyla ikna edemeyen Dışişlerinin dışarıyı ikna etmesi nasıl mümkün olabilir?
Yukarıdaki ikinci hususu tekrar hatırlatalım. Batının sömürgeci, emperyalist tutumuna ve onların haksızlıklarına karşı durma bu ülkenin insanlarının genlerine işlemiştir. Türk Dışişleri politikalarıyla batı ve NATO güdümünde hareket ettiğini gösteren çok sayıda uygulamaları nedeniyle kendi vatandaşları nezdinde dahi inandırıcılığını kaybetmiştir. Bir ankete göre Ak Partinin kendi tabanında bile Suriye’ye müdahalenin desteklenmemesi önemli bir gösterge.
Önemli bir kitleye göre uygulanan yanlış politikalar Türkiye’yi şamar oğlanına dönüştürmüş durumda. Bunu da şöyle açıklıyorlar: “ABD çavuşu kaymakamımızı tokatladı, kaymakam bitti! ABD helikopterleri PKK'ya erzak atarken görüntülendi, yanlışlık oldu dendi. Kuzey Irak’ta helikopterimizi ABD düşürdü, teknik yanlışlık dendi. ABD Subaylarımızın başına çuval geçirdi, sessiz kalındı. ABD Muavenet gemisini vurdu yine teknik yanlışlık dendi. Libya’dan 25 bin vatandaşımızı çektik ne oldu? Mavi Marmara’yı da unutmayalım. Suriye zirai ilaçlama uçağımızı düşürdü, onlar da yanlışlık oldu dediler. Şimdi de savaş uçağımızı düşürerek yine yanlışlık oldu anlayamadık diyorlar. Nedir bunlar ya hu. Yanlışlık nerede?”
Gerçekten Dışişleri paradigması neyse açıklasınlar da bilelim artık…
Dışişleri politikaları veya politikasızlığı nedeniyle resmen toplum çok sayıda parçaya bölündü…
Artık her kafadan bir ses çıkıyor.
Prof. Dr. B. Gültekin Çetiner / Haber 7
http://www.drcetiner.org
twitter.com/drcetiner
Yorumlar8