KKTC'nin Bıktıran Bürokrasisi (3)

  • GİRİŞ25.08.2014 07:51
  • GÜNCELLEME25.08.2014 07:51

Niyetim devam etmemekti ama gelen itirazlar, hoşnutsuzluklar ve yaşanan olumsuzluklar o denli fazla, üzücü ve can evinden vurucu idi ki, devam etmemin ve yaşanan tüm olumsuzlukları vatandaşlara, hükümet üyeleriyle, karar merciindeki bürokratlara aktarmamın daha doğru olacağını düşündüm. 

 
İçişleri Bakanı, özellikle çalışma izinleri, izin alma prosedürü ve memurların çalışma izni için başvuran kişilere davranışı konusunu araştıracak, yenilikçi, çağdaş, bilgisayarın ne işe yaradığını bilen, internetin vatandaşın bürokratik işlemlerinde nasıl kolaylık sağlayabileceğinin bilincinde olan ve en önemlisi de değişime karşı çıkmayan, "tutucu bürokrat" kafasında olmayan kişilerden oluşan bir ekip kurarak önce konuyu araştırmalı, sonra da iyileştirmek, kolaylaştırmak ve internet üzerinden bu tür başvuruların kolayca yapılabileceği bir sistem için çalışma başlatmalıdır. 

Mevcut sistem ve uygulama gerçekten insan onurunu kırıcı, aşağılayıcı ve içinde bariz bir şekilde ırkçılığın yer aldığı çirkin bir yöntem. Bunun bir an önce değişmesi gerekmektedir. Hele de KKTC'de doğan çocukların doğum belgesine "KKTC vatandaşı değildir" yazmanın hangi insan haklarına sığdığını  anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum. Doğduktan sonra tüm hayatı KKTC'de geçen bir tanıdığımın kızını 18 yaşına girdiği gün sınır dışı ettiler maalesef. Ailesi burada olduğu için ne Türkiye'de gideceği bir yer, ne akrabası, ne de bir tanıdığı vardı. Tam tabirle sudan çıkmış balığa döndü gencecik kız. Nasıl bir mantık bu, nasıl bir uygulama bu, ben anlamış değilim.

Amerika Birleşik Devletleri, ırkçı, tutucu ve kurallara sıkı sıkıya bağlı bir ülke olmasına rağmen, sınırları içinde doğan herkesi, ana-babası ABD vatandaşı olsun veya olmasın vatandaşı olarak kabul etmektedir.  Avrupa Birliği içinde de neredeyse tüm üye ülkelerde aynı uygulama vardır. Rum adadaşlarımız bile, adanın güneyinde doğan bebek, her kimden doğmuş olursa olsun, vatandaşı olarak kayda geçirmektedir. Bu çirkin ve ırkçı davranış, topraklarımızda doğan bebekleri vatandaşımız olarak kabul etmemek mantığı ve uygulaması sadece bize özgü. Artık bu insan haklarına aykırı, 21. yüzyılın düşünce ve kavramlarına uymayan uygulamaları kaldırmamız gerekmektedir. 
***
KKTC'de yürürlükte olan "Çalışma İzni" başvuru ve alma yöntemi ile hantal, olumsuz ve vatandaşı hizmetçi gibi kullanmak üzerine kurulmuş bürokrasimiz ile ilgili yazıma 44 tane yorum geldi. Her biri ayrı ayrı ele alınması ve düzeltilmesi gereken üzücü konular. Yaşanılanlar ise kabul edilebilir gibi değil.

KKTC'nin en büyük geliri üniversitelerden. Binlerce vasıfsız ve yarı vasıflı kişi üniversitelerimizin akademik olmayan, temizlik, gıda, servis, bakım, onarım ve benzeri gibi bölümlerinde çalışmakta. Faaliyette olan mevcut üniversitelerimizi dikkate alırsam ve son 22 yıldır görev yaptığım Yakın Doğu Üniversitesini baz alıp örneklemeler yaparsam, çok rahat 15 binden fazla vasıfsız ve yarı vasıflı kişinin bu sektörde çalıştığını, akademisyen ve idari personelle birlikte bu sayının rahatlıkla 25 bin civarında olduğunu bulgulayabilirim. Çalışan nüfusumuzun neredeyse yedide biri üniversite sektöründe çalışmakta. 

Adamızda yüksek eğitim gören öğrencilerimizin sayısı ise 60 bini aşmış durumda. Bu öğrencilerden ve ailelerinden elde edilen gelir, KKTC'nin yurtdışı gelirlerinin ilk başta olanını oluşturuyor. Öğrencilerimizden ikamet izni için istenen belgeler, memurların yan gelip yatmasına ve hiç bir gayret göstermeden bilgi toplamasına yönelik eziyetler ve ezgiler dizisi. Maliye Bakanlığı tüm evlerin envanterini tutacağına ve hangisi kirada, hangisinde mal sahibi oturuyor, kendi memurları ile sokaklara düşüp veriler toplayacağına, çok zeki ama tembel bir idarecinin öngörüsü ile çareyi öğrencilerden kira kontratı istemekte bulmuş. 

Herhangi bir taşıt aracı olmayan öğrencilerimizin, toplu taşımacılığın olmadığı ülkemizde ikamet izni almak için çektikleri eziyet ile bu ve buna benzer bürokratik işlemler için harcadıkları zaman tamı tamamına 2 veya 3 gün sürmekte. Üstelik gecikirse de cezası var. Bence bu ceza, öğrencilerimizi ayak işleri için kullanan, kendi yapacakları işi öğrencilerimize yaptıran memurlarımıza verilmeli.

Bana gönderilen yorum mesajlarından bir tanesi de bir öğrencimizdendi.  Bakın neler çekmiş bu evladımız, ikamet iznini geciktirdiği için... 
GS: "Ata hocam ben Yakın Doğu Üniversitesi'nde mühendislik eğitimi aldım sizin öğrencinizim yani Türkiye'den KKTC'ye bir keresinde babamla geliyordum. Babam Kıbrıs'a ilk defa geleceği için çok heyecanlıydı. Havaalanından giriş yaparken vize borcumdan dolayı öğrenci olduğumu ispatlamam gerektiğini yada parayı yatırmam gerektiğini söyledi. görevli kişi. Yanımda öğrenci belgesi olmadığı için öğrenci olduğumu kanıtlayamadım ve nezarethanede 1 gece kalmak zorunda kaldım babam Kıbrıs'a ilk defa geldiğinden evin yerini de bilmiyor. Telefonumu aldılar. Bir arkadaşımı bile arayamadım. Babam yemin ediyorum soğukta sokaklarda dolaştı sabaha kadar, karakola bile almadılar. Havaalanında sabaha kadar oturdu. İnşallah bu uygulamalar bitmiştir. Türkiye artık KKTC üniversitelerinden artık denklik başvurusu bile istemiyor." 
         
Gelecek yazımda bana gönderilen, yaşanmış yürek yakıcı olaylara ve yüz karası uygulamalara yer vereceğim, belki birileri dikkate alır ve düzeltir beklentisi ile..... (Devam edecek)  
     
Ata ATUN
e-mail: ata.atun@atun.com  veya  ata@kk.tc
http://www.twitter.com/ataatun
http://www.ataatun.org  
Facebook: Ata Atun
25 Ağustos 2014

 

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat