Kimlikten önce çıkar
- GİRİŞ22.04.2025 09:23
- GÜNCELLEME24.04.2025 13:14
4 Nisan tarihinde Semerkant’ta düzenlenen Avrupa Birliği-Orta Asya Zirvesi’nde, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan ile Avrupa Birliği’nin ortak yayımladığı bildiride Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin tezlerine destek verildi.
Türkiye’den gelen tepkilere baktığımızda, dış politikaya hâlâ romantik bir bakış açısının hâkim olduğunu görüyoruz.
Kamuoyundaki tepkilerde “ihanet” suçlamalarından “Türkiye’nin 12 milyar avro karşılığında satıldığı” yönündeki duygusal ifadelere kadar uzanan yorumlar baskın durumda.
Oysa dış politikanın doğasını bilenler için bu gelişmeler şaşırtıcı değil. Çünkü dış politikada ulus devletlerin davranışlarını belirleyen en temel unsur, ulusal çıkarlardır ve bu çıkarlar büyük ölçüde maddi temellere dayanır.
Bu bağlamda, Türkiye’den farklı bir jeopolitik düzlemde yer alan ve kendi stratejik öncelikleri olan Orta Asya’daki Türk devletlerinin, ulusal çıkarları doğrultusunda adımlar atmalarını yadırgamamak gerekir.
Elbette bu tabloyu “kabullenelim ve normalleştirelim” anlamında söylemiyorum. Ancak bu durumu değiştirmek ve Orta Asya ülkeleriyle daha yakın ilişkiler kurmak istiyorsak Türkiye’yi bu devletler için bir cazibe merkezine dönüştürmemiz gerekir.
Bu ülkelerin Türkiye’ye yönelmelerini sağlayacak olan, yalnızca kültürel bağlar ya da duygusal söylemler değil, somut maddi çıkarlar ve iş birliği olanaklarıdır.
Geçmişte bunun pek çok örneğine tanık olduk. Orta Asya’daki Türk cumhuriyetleri bağımsızlıklarını kazandıktan sonra Türkiye bu bölgeyle ilişkilerini geliştirmek adına çeşitli girişimlerde bulundu.
Ancak 2020’lere kadar Türkiye bu coğrafyaya kayda değer bir savunma sanayi ihracatı gerçekleştirememişti. Ne zaman ki Türkiye savunma sanayisinde kendini kanıtladı, nitelikli ürünler geliştirdi ve bu ürünleri dünya pazarına sundu; aynı dönemde Rusya’nın bölgedeki etkisi de zayıfladı ve Orta Asya ülkeleri Türkiye’den savunma sanayi ürünleri almaya başladı.
Siyasetin doğası gereği hem insanlar hem de devletler güçlü olana yönelir. Bu yönelim yalnızca kültürel ya da kimlik temelli değildir; maddi güç ve çıkar ilişkileri belirleyicidir.
Dolayısıyla uluslararası ilişkilerde dinî, mezhepsel veya kültürel ortaklıkların etkisi, ortak ve somut çıkarlar olmaksızın sınırlı kalır.
Bu nedenle dış politikada duygusal değil, rasyonel bir yaklaşım benimsemeliyiz. Zirve öncesinde Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne büyükelçi atamış olması ve Avrupa Birliği’nin Orta Asya ülkeleri için 12 milyar avroluk bir yardım ve yatırım paketi açıklaması bu çerçevede değerlendirilmelidir.
Diriliş Postası
Yorumlar1