Kudüs’e saldırı olsa Türk toplumunun umurunda olur mu?
- GİRİŞ16.11.2024 09:50
- GÜNCELLEME17.11.2024 09:27
7 Ekim 2023 Büyük Taarruzu öncesi ve sonrasında genelde Filistin’e ve özelde Gazze’ye yönelik siyonist işgal rejiminin yaptıkları ortada.
“Ortada” olanlar hakkında herkes bir şeyler dedi, diyor. Dünyanın farklı ülkelerinin lehte-aleyhte liderlerinin söylemleri var. İnsaflı akademisyenlerin sesleri kısılıyor. Batı’da cesur öğrencilerin eylemlerine engeller konuyor. Zor olsa da “soykırım” söylemi en azından halklar ve belli kurumlar nezdinde kabul edilmiş durumda. Müslüman ülke liderlerinin çoğunluğunun suskunlukları ağır basıyor.
Türkiye’de siyonist işgal rejiminin yaptıkları devlet erkanı tarafından soykırım olarak görülüyor. Siyonist işgal rejimine karşı yapılabilecek olanlar da son noktaya kadar zorlanıyor. İstisnalar dışında siyasi muhalefet dili de soykırım söylemi etrafında şekilleniyor. Medya ve akademi dünyası da benzer bir tavır içinde. Geniş toplum kesiminin de siyonist işgal rejiminin yaptıklarına karşı tavrı net.
Ancak bu tavrın boyutları hakkında bilimsel bir veri yok idi. Artık var. Mirasımız Kudüs Derneği için ARGETUS tarafından bir araştırma yapıldı. Araştırma, “Türkiye’de Kudüs Algısı Araştırması: Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarının Kudüs ve Mescid-i Aksa Hakkındaki Düşünceleri ve İlişkileri” adını taşıyor. Ekim 2024’te tamamlanan araştırmanın sonuçları çarşamba günü kamuoyu ile paylaşıldı. Kudüs ve çevresine yönelik Türkiye’deki toplumsal algıların ve tutumların kapsamlı incelemesi ortaya kondu. Araştırmada dikkat çeken sonuçlar var.
Mesela Kudüs ve Mescid-i Aksa ile ilgili bilgi düzeyleri “çok az” (% 16,7) ve “az” (% 31,5) ile “orta” (% 41,2) olanların toplamı % 89,4 gibi çok yüksek. Sadece % 7,3’lük (çok ve çok fazla) bilgi düzeyi yüksek olan kesim var. “Kudüs ve Mescid-i Aksa cahili” bir toplumuz yani! Siyonist işgal rejiminin yaptıkları karşısında toplumsal eylemlerin istenen düzeyde olmaması biraz da bundan kaynaklı.
Bu bilgi cahilliğimizi gidermemiz de pek kolay olmayacak gibi. Çünkü Kudüs ve Mescid-i Aksa hakkında bilgi kaynaklarının öncüsü internet (% 41,3) ile yazılı ve görsel medya (% 35,9). Bu iki kaynaksa, manipülasyona ve dezenformasyona çok açık. İlgili “Kitaplar” ve “Kur’an-ı Kerim” Kudüs ve Mescid-i Aksa hakkındaki bilgi kaynaklarında çok daha sonralarda bulunuyor. Bir de buna Kudüs’ü ziyaret edenlerin oranın sadece % 1,4 olduğu eklenmeli.
Dolayısıyla hem Kudüs ve Mescid-i Aksa hakkında cehalet ön planda hem cehaleti giderme araçlarındaki sorun bariz hem de bizzat cehaleti giderebilme adına Kudüs’ü ziyaret yok gibi.
Üstüne üstlük Kudüs’ün dini açıdan “önemi yok” diyen % 14,9’luk bir kitle de var. Kudüs’u “dini açıdan çok önemli ve kutsal yer” olarak görenlerin oranı ise % 58,3. Yani bütünüyle dini sahiplenme diye bir durum yok. Dahası, Kudüs’ü “siyasi olarak abartılan” bir mesele olarak görenler % 57,7 gibi yüksek bir oranda; “kısmen” böyle düşünen % 13,0’lık oran da katılırsa Kudüs dini olmaktan çok siyasi bir zeminde kabul görüyor demektir.
Böyle bir zeminde Kudüs hakkında Türkiye’nin alması gereken tutum konusunda toplumun görüşü önemli. Hiç karışmamalı (% 4,1), daha az karışmalı (%11,3) ve mevcut politikaya devam edilmeli (% 32,1) üzerinden bakıldığında Türkiye’de % 47,5 için siyasi olarak da risk alınmaması gereken bir yer konumunda Kudüs! Yani Kudüs bir yandan siyasi mesele olarak görülme eğiliminde ama diğer yandan siyasi meselenin içinde bulunmama tavrı daha ağır basıyor.
Böyle bir tablo karşısında, siyonist işgal rejimi, Gazze’den ve Lübnan’dan sonra gözünü Batı Şeria’ya da dikmiş bir vaziyette pat diye “Kudüs’e ve özelde Mescid-i Aksa’ya doğrudan saldırsa Türk toplumunun umurunda olur mu?” diye sert bir soru sormalı. Ortada “Kudüs ve Mescid-i Aksa cahili” bir toplum varsa ve Kudüs’ü siyasi bir mesele olarak zihninde kodlamış ise ve de sürecin dışında kalma taraftarı ise, iş zor ve ciddi demektir!
Bu nedenle öncelikle cehaletin giderilmesi gerekiyor. Kudüs ve Mescid-i Aksa ile ilgili bilgi eksikliğinin veya yanlış bilgilenmenin giderilmesi, önyargıların ve ezberlerin bozulması, etnik ayrımcılığa (Arap karşıtlığı) dayalı bakışın temizlenmesi şart. Bunlar biraz eğitim müfredatlarındaki değişimlerin meyvesinin alınmasına bağlı biraz da medyadaki Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın temsil edilme biçimine bağlı. Zaman alacak bir mesele yani.
Netice olarak; bu haliyle (yani araştırma sonuçlarına göre), Kudüs ve Mescid-i Aksa, önemsiz olmasa da, Türk toplumuna pek de yakın değil! Bu nedenle, Kudüs ve Mescid-i Aksa’ya saldırı olursa, bu haliyle, toplum “bana ne” deyip kenardan seyretme modunda kalabilir!
Prof. Dr. Faruk TAŞCI / Haber7
Yorumlar72