Aileye Karşı Açılan Savaşı Kazanmanın Yolu Seferberlik İlanıdır!
- GİRİŞ30.11.2024 08:50
- GÜNCELLEME03.12.2024 08:40
Her yönden savaş var, cepheler de netleşiyor. Bu savaşın bir yönü de aileye karşı. Aileyi yok etmek amacıyla açıkça yapılan bir savaş var. Bunu görmek için allâme olmaya gerek yok. Her şey açıktan, sert, insafsız ve net bir şekilde yapılıyor çünkü. Aileyi yok etmek için tüm enstrümanlar devreye sokulmuş durumda.
Batı dünyasında aileye karşı savaş bitti sayılır. Çünkü aile ve insanlık düşmanı (iblis ve ordusu) bu savaşı kazandı. Böylece Batı toplumu “aile dışı toplum” haline geldi. Gayr-i meşru ilişkiler ailenin yerine geçti. Kuzey ve Batı Avrupa’nın neredeyse tamamında doğumların çoğu evlilik dışı. Doğu ve Güney Avrupa’da da durum benzer eğilimde. Böyle bir ortamda anne veya baba figürleri anlamsızlaşmış durumda. Tüm Avrupa’da evlilik dışı doğumların ortalaması % 50’leri aşmış. Artık Batılı ülkeler “aile dışı toplum”. Aile dışı olduğu için de “ölmek üzere toplum” denilebilir Batı toplumu için. Ölmek üzere olduğu için de “sapkınların cirit attığı toplum”.
Ama buna rağmen, ölmemeye ve bir nevi gerilla mücadelesi vermeye çalışan, aileyi kurtarmaya odaklı küçük grupların çırpınmalarını görüyoruz. Maalesef insanlık adına bu çırpınmaların pek şansı yok çünkü “aile dışılık” Batı’da norm haline gelmiş durumda. “Aile içi” olanlar veya olmaya çalışanlar, hemen damgalanıp dışlanıyor! Dışlanmanın da ötesinde bazılarının elindeki tüm imkanlar alınıyor. Mesela “kutsal aile” vurgusu yaptığı için akademik unvanlarına el konabiliyor. Hatta ailesini önemseyenler ve sapkınlıklardan korumak isteyenler Batı’dan “makul diyarlara göç” etme eğilimindeler, ediyorlar. İstanbul’un uluslararası anlamda “entelektüel göç” merkezlerinden biri haline gelmeye başlaması biraz da bundan.
Türkiye’de ise iblisin ve ordusunun aileye açtığı savaşın henüz galibi yok, Hak ve batıl cephelerinden çeşitli kayıpların olduğu büyük mücadele devam ediyor. Ama iblis ve ordusu son gücüyle savaşı kazanmak için her şeyi ortaya koymuş durumda. Ailelerimizi, çocuklarımızı ve nihayetinde toplumumuzu kendi sapkınlıklarına dahil etmek üzere var gücüyle çalışıyorlar. Sağdan, soldan, önden, arkadan, yukarıdan, aşağıdan, içten, dıştan her yönden saldırı devam ediyor.
Geriye dönük bakılırsa, Türkiye’de aileyi yok etmeye yönelik iblisin hamleleri sinsice ve kademe kademe ilerletildi. İlk önce “kavramlar” yoluyla girildi. Zehirli kavramlar “pembe diziler” marifeti ile ailelerin kucağına bırakıldı, temiz zihinler iğdiş edildi, yumuşak lokma haline getirildi. Sonra ideolojiler (feminizm) “kadın hakları” argümanı ile “belli mağduriyetler”in içine “tatlı zehir” ekledi. Böylece zehirlenme alanı genişledi. Derken açıkça “cinsiyetsizlik” ile doğrudan/açık savaş safhasına geçildi. Zehir tüm toplumsal kesimlere “insan hakları” gibi dokunulmaz kavramlarla açıkça enjekte ediliyor.
Böyle böyle, şimdi artık bunların sonuçlarını çeşitli olaylar ortaya çıktıkça (patladıkça) görmeye başladık: İstanbul Fatih Edirnekapı’daki kafa kesme ayini ve sonrasında intihar, Narin cinayeti, yenidoğan çetesi vakıası bunların en son örnekleri ama devamı beklenen cinsten!
Bu durumda ne yapmalı? Elbette mücadeleye devam etmeli. Çünkü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da ifadesi üzere, mesele “milli güvenlik meselesi” olarak kodlanıyor artık. Mesele milli güvenlik meselesi olduğu için devletin yaptığı veya yapması gerekenler olsa da bireysel ve toplumsal düzlemde yapılması gerekenler de var.
Öncelikle; şer işlerin başı iblis olduğuna göre iblisi ve ordusunu iyi tanımalı. Düşmanı iyi bilmeli. Düşmanın huylarını detaylı bir şekilde öğrenmeli ama bilmeli ki iblisten bir parça da insanın içinde nefis olarak konmuş. Nefsin iblis kadar insanın düşmanı olduğunu görmeli. Düşmanını bilmeyen yenilmeye mahkumdur! Bilmeli ve tedbirini bizzat almalı.
Yine bilmeli ki düşman, aileleri harama bulaştırmak suretiyle koruma kalkanlarını çökertmek ister. Bu nedenle kendisini ve ailesini haramdan koruyan anne-baba olmak en büyük mücadele ve cihad olarak görülmeli. Bunun mümkünatı için helalleri ve haramları bilmeli. Yoksa helal diye haramı yutmak (farkında olmadan) kaçınılmaz olur.
Bu bilgilenmenin uzantısı olarak “Helal Olsun Platformu” gibi oluşumlar ile topyekûn iblis ve ordusuna karşı sivil toplum yapılanması şeklinde seferberlik ilan edilmeli. Tüm zorluklara rağmen kendisini ve ailesini iblisin ve ordusunun tuzaklarından koruyabilenlere “helal olsun” denmeli, onların başarılarının ne kadar önemli olduğu her ortamda dile getirilmeli. Haram üzere hayat sürenlerin kendilerinin ve ailelerinin zelillikleri görülmeli ve onlara öykünmenin yanlış olduğu kırmadan-dökmeden ortaya konmalı.
Bunların olabilmesi çoğunlukla da anne-babaların ellerinde. Harama bulaşma, helal üzere ol sonrasında da çocuklarına tüm sevgini ver ama yakmayacak şekilde! Sevgi suyunu yeterince görmeyen fidan kurur çünkü. Tüm otoriteni göster ama yıkmayacak şekilde! Ateş görmeyen aş, çiğ kalır çünkü.
Gerisi detay!
Büyük aile mücadelesinde gazâmız mübarek olsun…
Yorumlar25