“Zekât” bahanesiyle Ak Parti’yi kapatmaya çalışmak
- GİRİŞ28.12.2024 09:01
- GÜNCELLEME31.12.2024 08:24
Her zaman vurgulandığı üzere, Türkiye’de toplumsal (iç) cephenin güçlü halde olması önemli. İç cephenin güçlü olmasını sağlayan birçok f/aktör var. Türkiye gibi halkının çoğunluğu Müslüman olan ülkelerde “zekât”, bunlardan biri.
Türkiye’de bir hesaplamaya göre 30 milyar doların biraz üstünde zekât potansiyeli var. Verilen zekâtsa 4-5 milyar dolar civarında. Yani hakkıyla zekât verilmiyor. Hakkıyla uygulandığı zamansa zekâtın işlevleri fazla.
Zekâtın sosyal işlevleri var. Gelirin belli ellerde toplanmaması ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılması adına zekât önemli. Bir nevi sosyal güvenlik sağlıyor. Zekâtın ekonomik işlevleri de var. Servetin âtıl kalmaması ve ekonomiye canlılık getirmesi için dağıtılan zekât miktarları önemli. Belki de en önemlisi, zekâtın manevi işlevleri. Kendisine zekât verilenlerin kalplerini tatmin ediyor. Ayrıca toplumda dayanışmanın tesisi, muhtaç ile zengin arasındaki manevi ilişkinin güçlü olması ve çatışmayı engelleyici vasfı açısından zekâtın varlığı önemli.
Bu tarz işlevleri olan zekât Türk siyasi hayatında ilginç bir özelliğe de sahip.
Yunus Emre Aydınbaş tarafından hazırlanan “Ekonomik, Sosyal ve Hukukî Boyutlarıyla Türkiye’de Zekât Analizi” adlı (2024) doktora tezi baştan sona okunmaya değer.
Başlığından da anlaşılabildiği üzere zekâtın Türkiye’deki ekonomik ve sosyal yönleri yanında tez, Türk hukuk sistemindeki serencamı detaylı ve ince bir işçilikle ele alıyor. Tezin alt başlıklarından biri “Siyasi Parti Kapatma Davalarında Zekât”. Bu başlık altında, Refah Partisi ve AK Parti kapatma davaları var.
Refah Partisi’nin kapatılma istemine dayanak yapılan delillerden biri zekâtla ilgili. İçinde zekâtın geçtiği, Necmettin Erbakan’ın konuşması olduğu iddia edilen delil metni şöyle:
“…. Cihada para vermeden Müslüman olunmaz. Kişinin Müslümanlığı, cihada verdiği para ile ölçülür. Bir Müslüman zekâtını beytülmale, cihat ordusunun karargahına, ilçe teşkilatının başkanlığına verecektir...”
Böyle bir konuşmanın yapılmadığı, bunun bir gazete haberi olduğu ve mesnetsiz olduğu Refah Partili savunma heyeti tarafından dile getirilmiş. Gerçekten de konuşmanın Erbakan tarafından yapılıp yapılmadığının saptanamadığı da mahkeme tarafından karara bağlanmış. Ama yine de zekât, “laikliğe aykırı eylemlerin odağı olma suçunun bir parçası” olarak algılanmış! Ve nihayetinde Refah Partisi başka bahanelerle de olsa kapatılmış.
Malum; Ak Parti de kapatılmak istenmiş. Kapatma niyeti olanların bahanelerinden biri yine zekât.
30 Temmuz 2008 tarihli davanın konusu, “… lâiklik ilkesine aykırı eylemlerin odağı haline geldiği savıyla” Ak Parti’nin kapatılma istemi. İddiadaki delillerden sekizincisi zekâtla ilgili:
“Devlet Planlama Teşkilatı’nın 9. Kalkınma Planı hazırlıkları kapsamında oluşturulan Gelir Dağılımı ve Yoksullukla Mücadele Özel İhtisas Komisyonun taslak raporunda, 'zekât' sisteminin özel kurum ve teşkilatına kavuşturulması, bu amaçla 'Zekât Mağazalar Zinciri' oluşturulması önerisinde bulunulduğu…
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları zamanında devleti dinsel, teokratik bir yapıya dönüştürme kararlılığının bir sonucu olarak Devlet Planlama Teşkilatı’nda oluşturulan bir özel ihtisas komisyonunda bir şeriat uygulaması olan zekât sisteminin kurumsallaştırılması önerisinde bulunulabilmiştir.
Devlet Planlama Teşkilatı’nın 9. Kalkınma Planı kapsamında oluşturulan özel ihtisas komisyonu raporunda, zekât sisteminin özel kurum ve teşkilatına kavuşturulması, bu amaçla zekât mağazalar zinciri oluşturulması, … , davalı siyasi partinin şeriata dayalı bir sistemi amaçladığını ve bu nedenle çok hukuklu bir düzeni istediğini somut ve belirgin olarak ortaya koymaktadır.”
Aslında 9. Kalkınma Planı Gelir Dağılımı ve Yoksullukla Mücadele Özel İhtisas Komisyonu’nda “zekât” kavramı geçmiyor! Komisyon toplantılarında bir komisyon üyesinin önerisi var; ama kabul görmediği için metinde yer almamış. Yine de iddianameye bir nevi “suç aleti olarak zekât” konmuş!
Lafı uzatmaya gerek yok: İki parti kapatma davasında zekâtla ilgili iki ayrı iddia da “geldiiii geçti”; ama bu coğrafyaya “gelip de geçmeyen” ve “kalıcı olan” zekât var. Refah Partisi’ni kapatan ve Ak Parti’yi zekât bahanesiyle de kapatmak isteyenlere ne oldu bilemem.
Bildiğim bir şey var; ilki 2012’de olmak üzere “İslam Ekonomisi” adı altında Ak Parti döneminde üniversitelerde onlarca lisans, yüksek lisans ve doktora programları açıldı. 19 üniversite bünyesinde 11’i doktora, 22’si tezli yüksek lisans, 10’u tezsiz yüksek lisans ve 4’ü lisans olmak üzere toplam 47 akademik program var. Şimdilik binin üstünde mezun ve bir o kadar aktif öğrenci var. Hem fıkıh hem iktisat bilen hocalarla harıl harıl zekât konusu da öğreniliyor, çalışılıyor, uygulanıyor.
Daha da ötesi, Diyanet dışında zekât toplama uygulamalarının bir kısmı AFAD gibi devlet kurumları eliyle de yapılıyor ve muhtaçlara zekât payları veriliyor artık.
Sabırla… ve şükürle… Ve tabi vesile olanlara teşekkürle…
NOT: Bu vesile ile İslam Ekonomisi’nin Türkiye’deki öncülerinden olan, “fıkıh (ilahiyat) ile iktisat (sosyal bilimler)” karışımı lisansüstü programları olsun diye tavsiyelerde bulunan, tavsiyesinin gerçekleştiğini dünya gözüyle göremeyip 10 Aralık 2007’te ahirete irtihal eden Prof. Dr. Sabahattin ZAİM hocamıza rahmet olsun.
Prof. Dr. Faruk TAŞCI / Haber7
Yorumlar9