Yoksulluğun üstesinden gelmek dünya savaşında galip olmakla mümkün

  • GİRİŞ04.01.2025 08:41
  • GÜNCELLEME06.01.2025 09:05

TÜİK 30 Aralık 2024’te Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistikleri’ni kamuoyu ile paylaştı. Toplumun genel refah düzeyinin altında gelire sahip olma anlamındaki göreli yoksulluk oranı % 13,6 oldu. Bir okul bitirmeyenlerin % 24,7’si, lise altı eğitimlilerin % 13,6’sı, lise ve dengi okul mezunlarının % 7,4’ü ve üniversite mezunlarının % 2,7’i yoksul. Nüfusun % 4,3’ü dört yıl boyunca yoksulluktan çıkamadı. Dolaylı yoldan yoksulluğun yansıtması açısından da bazı veriler var. Mesela, taksit ödemesi veya borcu olanların oranı % 56,8. Kirada oturanların oranı % 28,0.

Yoksulluk rakamları ortada. Yıllar itibariyle bazen iniyor bazen çıkıyor ama bir türlü sıfırlamıyor. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yoksulluk sorunu devam ediyor. Neden?
Bazıları bunun cevabını “iç dinamikler” ile açıklıyor: Bir yandan ülkenin sosyo-kültürel yapısı yoksulluk üretiyor bir yandan da ülkeyi yönetenlerle ilgili bir sorun var, deniyor. 
Sosyo-kültürel yapı derken, gelenekler, örfler, adetler de işin içine giriyor. “Kısa yoldan köşeyi döneyim” derken elde olanları da kaybedip muhtaç olmak. Çalışmak yerine tembellik edip hazır bulma derdine mahkûm olmak. Haz kültürü ile sürekli tüketme, ama üretmeme. Velhasıl; yoksul ülkelerin insanları yetersiz, beceriksiz, tembel, yanlış tercihler yapan tipler! 

Üç aşağı beş yukarı böyle deniyor.  

Ülkeyi yönetenler de yoksuzluk girdabına girmişse, işin ucu yoksulluk olabiliyor. Çünkü belli bir azınlık kesim eldeki tüm imkanları kendilerine ayırınca geniş kesimlerin ihtiyaçları ortada kalıyor. Ülkeyi yönetenler yolsuzluk yapmasa bile, beceriksiz iseler bu sefer de imkanların yanlış yerlere kullanılması mümkün. Böyle olunca da ekonomik darboğazların sonucu olarak yoksulluk riski ile karşı karşıya kalınabiliyor.

Dolayısıyla “iç dinamik” vurgusu yapanlara göre yoksulluk, yoksulların kendi ellerinde olan bir mesele, yani kendi hatalarının bir ürünü.

Bazıları bu açıklamalara itiraz ederek “hayır” diyor. Yoksulluğun esas kaynağı “dış dinamikler”dir. Dünyada bir tarafta zengin ve ekonomisi ileri ülkeler var, diğer tarafta yoksul ve ekonomisi geride olan ülkeler var. Yoksul ülkelerin yoksulluklarının esas nedeni, zengin ülkelerin sömürüsü. Zengin ülkeler (yani Batılı ülkeler) yoksul ülkelerin iki şeyini sömürür/sömürüyor: Doğal kaynaklarını ve insan gücünü. 

İnsan gücünü yakın zamana kadar “kölelik” ile sömürdüler. Yani batılıların zenginlikleri, kölelerin kan ve gözyaşları yanında doğal kaynaklara el koymaları ile gerçekleşti. Daha da ötesinde, kurdukları “faize dayalı borç sistemi” ile ülkelerin hem kaynaklarını hem de insan gücünü kendilerine “hizmet ettiren” bir şekle büründürdüler.  

Yoksulluğu dış nedenlere bağlayanlar da temelde bunları söylüyor.

Nasreddin Hoca’ya sorsak yoksulluğun nedeni ile ilgili iki açıklama için de “sen de haklısın” modunda cevap verirdi muhtemelen! 

Zira işin bir yönünde “İnsan için yalnız kendi çalıştığının karşılığı vardır.” (Necm Suresi, 39) ilahi fermanı bulunuyor. Cüz’i iradeyi ortaya koyup iyinin, güzelin, doğrunun hâkim olması için çalışmak gerekiyor. El emeği göz nuru ile kimseye muhtaç olmadan hayatı sürdürmenin tüm hayırlı yollarını bulmak gerekiyor, yılmadan. Bu, biraz da kişinin şahsî mücadelesi.

Ama işin diğer yönünde de “İşte biz, kazandıkları günahlar yüzünden zâlimleri kötülük işlemede birbirine böylece dost ve yardımcı yaparız.” (Enam Suresi, 129) işaretindeki gibi kötülük, zulüm, sömürü konusunda “uzmanlaşmış” ve “birlik içinde olan” güçler var. Bunlara karşı da tüm imkanları seferber edip son nefese kadar cehd etmek, her şeyi ortaya koyup mücadele etmek gerekiyor. Bu, biraz da topyekûn mücadele.

Birinci mücadele nefisle mücadele (iç), ikinci mücadele dünyayı sömüren iblisin çocukları ile mücadele (dış). Birinci mücadelede, kolay olmasa da belli rehberlikler ile yol almak mümkün. Ancak ikinci mücadelede başarılı olmak, sömürgeciler ile “dünya savaşı” yapıp zafer elde etmeyi gerektiriyor. Kazanınca tam anlamıyla “adil bir dünya” kurmak mümkün ancak. 

Prof. Dr. Faruk TAŞCI / Haber7

ftasci@istanbul.edu.tr 


 

Yorumlar6

  • İnsaf Vicdan 2 gün önce Şikayet Et
    Birileri milleti soysun birileri seyretsin fakirler ölsün mü ?
    Cevapla
  • Doğrucu Davud 2 gün önce Şikayet Et
    Fıkra bu ya rahmetli Nasreddin Hoca'nın eşeği ölmüş, yazık oldu tam açlığa alıştıyordum demiş, fıkra bu kadar ?!
    Cevapla
  • Tabi tabi 3 gün önce Şikayet Et
    Vay gözünü sevdiğim dunyasi
    Cevapla
  • Okur 3 gün önce Şikayet Et
    Toki 1+1 i kimlere yapacak, devlet niye insanları mülk edindirerek yoksulluğun önüne mi geçmiş oluyor. Doğum hızından evlilikten dert yanan devlet sosyolojik gerçeklerle tarafsız olarak yüzleşmeli. Hazine arazileri bittiğinde ülkede yoksulluk bitecek mi. Devlet konut yapmalı ama satmayıp asgari ücret ve altına rayiçin 10da birine 200$ kendisi kiralamalı alman ingiliz pek çok model var.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Volki 3 gün önce Şikayet Et
    Hocam masallah o kadar guzel anlatmisiniz ki insanin gercekten mucadele edesi geliyor bireysel olarak soylediklerinize katiliyorum ama top yekun bir mucadele malesef bizim gibi ulkelerde ise yaramiyir yani sistem izin vermiyor oncelikli olarak yasalarin ve sistemin degismesi gerekiyor bireysel veya kitlesel bir mucadelede olsa sistem izin vermedikten sonra bu savas asla ve asla kazanilam
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat