Aslolan “Bol Kazanç” mı “Bereket” mi?
- GİRİŞ19.04.2025 08:58
- GÜNCELLEME19.04.2025 08:58
Allah, mümin olsun veya olmasın herkese nimet veriyor, ancak “bereket” müminlere has bir nimet.
Hz. Peygamber (aleyhisselatü vesselam) sabahın erken saatlerinde kalkıp işe başlamayı “bereket” sebebi sayıyor. Ancak durum, bir mümin için bereket olsa da mümin olmayanlar için sadece “bol kazanç” anlamına geliyor.
Evet, sabahın erken saatlerinde iş başı yapan herkes “çalışkan” sayılır ve çalışkanlığı ile “bol kazanç” elde edebilir. Böylece “başarılı” da olabilir. Ancak “sabahın erken saatlerinde iş başı yapan her kişinin işi bereketlidir” diyebilmek “iman” ile ilgili.
“Hollywood yıldızı ve iki kez Akademi Ödülü adayı Mark Wahlberg, Apple CEO’su Tim Cook, Disney patronu Bob Iger gibi tanınmış isimler, sabahın erken saatlerinde iş başı yapıyorlar... LinkedIn’de ve kurumsal liderlerin profillerinde genellikle ortak bir konu vardır: Başarılı olmak istiyorsanız erken kalkın.”
Mesela bu haberde ismi geçen ve sabahın erken saatlerinde iş başı yapan tanınmış isimler, “çalışkan” ve “başarılı”. Yani bu isimlerin başarılı olmaları, sabahın erken saatlerine bağlanabilir, ama bir mümin için tembel olmamak, çalışmak, erken saatleri dikkate almak yetmiyor. Mümin olmanın yanında yapılması gerekenler var.
Bir kere, halis niyet, mümini, bereket üzere olan (mübarek) biri yapar. Mümin, niyetine göre, yaptığı işin bereketini gören kişidir aynı zamanda.
Örneğin mümin bir gencin üniversite okuma niyeti, insanlığa faydalı olmak içinse “bereketli” olur; etrafına nur saçar. Sadece kendisini geliştirmek içinse bereketi noksan olur; nurunun ışığı zayıf kalır. Ancak gencin üniversite okuma niyetinde bozukluk varsa sonuç “ortalığı dağıtmak” olur, çünkü karanlıkta debelenmenin doğal sonucu dağılmak ve dağıtmak oluyor.
Niyet dışında besmele de bereket için gerekli.
Örneğin, besmele ile yenen yemek, bereketli ve mübarek. Çünkü besmelesiz yemeğin ortağının İblis olduğu ikazı var Hz. Peygamber (aleyhisselam) tarafından. İblis’in olduğu yerde de hayır ve bereket olmaz.
Besmelesiz olunca, sadece yemek değil her iş sorunlu, sonuçsuz ve noksan kalıyor; bereket olmuyor. Bu nedenle/inançla olsa gerek, balıkçılar, Allah bereket versin diye “vira bismillah” diyerek avlanıyorlar.
Her hayırlı yani bereketli iş, besmele ile olduğuna göre ve de mümin için en hayırlı olan Kur’an-ı Kerim de elbette besmele ile okunur. Ancak Kur’an-ı Kerim, başlı başına aynı zamanda bereket ve hayrın da kaynağı. Kur’an-ı Kerim’in bereketini gördüğünü bir akademisyen şöyle naklediyor:
“Üniversite sınavlarına hazırlandığım yıldı. Hedefimde sınavda derece yapanların çoğunluğunun gittiği bir üniversite vardı. Orayı kazanmak için disiplinli bir çalışma içine girmiştim. FİFA 95 gibi çok sevdiğim bir bilgisayar oyunu başta olmak üzere birçok şeyden fedakârlık yaptım. Yaptığım şeylerden biri de her gün Kur’an-ı Kerim’den ya bir sayfa ya da yarım sayfa okumak idi. Bunu o yıl boyunca neredeyse hiç aksatmadım. Önce Kur’an-ı Kerim okuyor, sonra derslerime çalışıyordum. Sınav günü ve saati geldi. Sınava girdim; ‘bismillah’ deyip başladım ve kafamı hiç kaldırmadan ve hiç takılmadan sınavı erken bitirdim. Sonuçlar açıklandı; istediğim üniversiteyi kazanmıştım. Bunun, Kur’an-ı Kerim’i okumamın bereketi olduğundan ömür boyu hiç şüphe etmedim.”
Bereketin bir kaynağı daha var: Dua etmek ve almak.
Hz. Peygamber (aleyhisselatü vesselam) her güne, o günün hayrını talep eden bereket duası ile başlamakla kalmıyor; ayrıca başkasından da dua alınmasını teşvik ediyor. Bir mazlumun, bir muhtacın veya anne-baba gibi büyüklerin duasını almanın bir nevi bereket deryasından nasiplenmek olduğuna işaret ediyor. Bu hususta rahmetli Prof. Dr. Sabahaddin Zaim ile ilgili bir bilgi şöyle naklediliyor:
“Sabahaddin Zaim, hayatta iken, Üsküdar Altunizâde Kültür Merkezi’nde kendisi ile ilgili bir program düzenlenmişti. Programa kendisi de katılmıştı. Program akışında, kendisinin akranları ve yetiştirdiği öğrencileri kürsüye çıkıp kendisi hakkında güzel şahadetlerini örneklerle dile getiriyorlardı. En sonda Sabahaddin Zaim kürsüye davet edildi. Minik konuşmasının başlangıcında, kendisi hakkında güzel şahadet edenlere teşekkür etti, ancak sonrasında kendisi hakkında bahsedilen özellikleri kendisine değil de büyüklerinin kendisine yaptığı duaların bereketine bağladı.”
Uzun lafın kısası; “kazanç bol olsun, başarılı olayım” diye “bereketsiz kazanç sarmalı” içine düşmek de var, “bereketli olsun” diye kazancı ve başarıyı mümin ölçüsüyle elde etmek ve kullanmak da var.
Kazancı ve başarıyı mümin hassasiyetine göre şekillenip bereket safında olan mübareklere (bereklenmişlere) ne mutlu!
Selam olsun onlara…
Prof. Dr. Faruk TAŞCI / Haber7
Yorumlar8