Vatandaş gazeteciliği çığırından çıktı mı?
- GİRİŞ01.11.2024 08:51
- GÜNCELLEME02.11.2024 11:38
İnternet ve mobil iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, gazetecilik hinterlandını genişletti. Hali hazırda, icrası eğitim/diploma gerektirmeyen gazetecilik mesleğini, profesyonel alanın da dışına çıkardı. Akıllı telefonu olan herkes bir süredir potansiyel bir gazeteci sayılıyor. Tabi bu sürecin artıları olduğu gibi eksileri de var.
Vatandaş gazeteciliğinin işlevlerine geçmeden önce, medyanın işlevlerine kısa bir göz atalım. Medyanın işlevlerine iki farklı bakıştan söz edilir. İlk bakışta medya bize haber ve bilgi verir, eğitir, eğlendirir, sosyalleştirir, kültürün devamlılığını sağlar vs. İkinci bakış bunun tam tersi istikamettedir: Medya bizim için değil, sahibi ve parayı veren için çalışır. Bize haber ve bilgi vermez ancak bizi manipüle eder, dezenformasyona maruz bırakır. Eğitmez, cahilleştirir. Eğlendirmez, oyalar. Önümüze kurduğu sirk, yediğimiz kuru ekmeğe odaklanmamızı engelleyen afyon vazifesi görür vs.
Eğitimi her zaman gazetecilik olmasa da mesleği gazetecilik olanlar, ilk bakışı “profesyonelce” icra ederek müreffeh ve mutlu bir yaşam sürüyor. İkinci bakışın savunucuları ise sistemi tehdit etmediği sürece ve/ya sistemin aparatlarına aparatlık yaptığı ölçüde, alternatif medya türküleri çağırmakta özgürler. Yani sistem hem ana akım/merkez medyayı hem de alternatif görünümlüleri aynı anda yönetiyor.
İnternet ve mobil iletişim teknolojileri, biz gazetecilik mesleğini tanınmaz hale getirmeye çalışırken, hedef kitleyi de sürece dâhil ederek gazetecilik pratiğini "korunaklı" alanın dışına çıkardı. Önceleri ikisi arasında bir bağ kurmayı hedefliyordu. Sıradan insanlar, ellerindeki telefon vs ile etraflarında olan bitenin fotoğrafını çekerek, bazen kısa bir açıklamayla birlikte medyaya servis edebilecek, böylelikle (vatandaş) gazeteci vasfı kazanacaktı.
Ancak her zaman olduğu gibi öngörülemeyen şeyler yine sürece hâkim oldu. Sosyal medya, "dişine kan değenlerin", geniş kitlelere seslenebilmenin (onları ayartarak kafeslemenin) sağlayacağı ekonomik, siyasi ve sosyal gücü, çok geçmeden fark etmelerini sağladı. Sosyalleşmeye çalışan (varlıklarını sosyal medyaya taşıyan) merkezi ve yerel medyanın ardından, Fenomenler, YouTuber'lar, Influencer'lar, ünlüler, reklam pastasından biz de pay isteriz diye takipçi toplamaya çalışanlar ile sokak cinselliği satan işportacılar köşeleri tuttuktan sonra, kalan kısmı vatandaş gazetecilerin kullanımına bırakıldı.
Merkez medyaya bilgi, fotoğraf ve görüntü servisiyle başlayan süreç çok geçmeden, bireysel çıkarları gazeteciliğin gücünü kullanarak gözetme-koruma, gerçekleştirme yöntemine evrildi. Bunda CİMER'in işlevini artık kaybettiğine dair yargıların da payı var. "Yazarım", "yayınlarım", "paylaşırım", "medyaya servis ederim" şeklinde ortaya çıkan semptomlar:
-Hem bireysel hesaplardan, ilgili yöneticileri, örneğin Vali’yi, Belediye Başkanı’nı, Bakan’ı etiketleyerek,
-Bazen de buna aracılık eden (bazı şehirlerde yerel medyaya nal toplatan) sosyal haber siteleri marifetiyle, özellikle orta ve üst düzey taşra yöneticilerinin (şef, müdür, kaymakam, belediye başkanı, vali vs) ve çeşitli meslek mensuplarının kâbuslarından biri haline geldi. Bazıları bu nedenlerden dolayı görevlerini yapamadıkları iddiasındalar.
Olan-biten, denetim ve eleştiriye ilişkin olarak medyadan arzu ettikleri desteği bulamayan vatandaşların, bir şekilde kendi başlarının çaresine bakıyor olması şeklinde de yorumlanabilir. Ancak pek çok mahzurla. Haklı ve aynı zamanda meşru olmayan yollara tevessül etmeyen şikâyetlere bir itirazım yok; etkili bir yoldur. Ancak bu yöntemi şantaj unsuru olarak kullanıp, haksız veya diğerlerinin hakkına giren pek çok bireysel talebin-menfaatin bu yolla karşılanmasına dönük çabaları da görmezden gelemeyiz.
Çocuğunun okulundaki bir öğretmeni ile yaşadığı kişisel bir problemi, milli eğitim sisteminin çözümsüz bir sorunu olarak kodlayıp farklı delillerle (!) de süsleyerek ilgili kanallar vasıtasıyla gündeme taşımak örneğin. Bu şekilde pek çok kurumu, meseleyi aydınlatma çabasıyla teyakkuza geçirip enerji ve kaynak israfına sebep olan onlarca olay var.
İnsanlar seçiciler, kendi kanaatleriyle uyumlu (işlerine gelen) kaynaklara yöneliyorlar. Elde ettikleri haber ve bilgileri yanlış yorumluyor hatta delillerini bile yanlı veya gerçeğe aykırı bir şekilde belirliyorlar. Kendi bireysel sorunlarını genelleştirerek, herkesin sorunuymuş gibi sunmaktalar. Dezenformasyon mekanizmasını tahkim eder bir şekilde olumsuz ve dramatik haberlere daha fazla dikkat gösterme eğilimindeler ve negatiflik ön yargısı zihin dünyalarını kuşatmış durumda.
Bu kaostan “vatandaş/yurttaş gazeteci” çıkar mı çok emin değilim. Bir yerden başlamak gerekirse iğneyi kendimize, çuvaldızı geleneksel medyaya batırmayı deneyerek başlayabiliriz.
Sağlıcakla kalın,
Prof. Dr. Hakan Aydın / Haber7
Yorumlar6