Diplomasinin en tatlı hali
- GİRİŞ15.11.2024 08:48
- GÜNCELLEME16.11.2024 10:22
Diplomasinin en keyifli hali herhalde yemek üzerine olanıdır. Gastrodiplomasi, bize ülkelerin kalbine giden yolun da aynı yerden geçtiğini hatırlatıyor. Biraz eğlence biraz da strateji. "İmambayıldı ve ekmek kadayıfı yiyecekler". Hürriyet'te yer alan bu başlık, Denktaş ve Klerides'in birlikte yedikleri akşam yemeğini anlatıyor. Yemek tercihleri tamamen stratejik.
İkinci örnek, bazı başkanların 'Hot-Dog Diplomasisi'ne dair bir tercihte bulundukları Amerika'dan. Sosislerin 80 yıldır Amerikan dış politikasının vazgeçilmez bir parçası olduğu vurgusuyla. Resim, Roosevelt'in mangal diplomasisini sergiliyor (atlasobscura.com). Kendi liderlerimizi ya da en azından Bakanlarımızı, gastronomi-diplomasi birlikteliği olunca özellikle de Kültür ve Turizm & Dışişleri Bakanımızı Roosevelt gibi görme şansımız olur mu?
Üçüncü örnek daha güncel fakat farklı bir versiyon: Dubai Çikolatası. Sürecin ne kadarı organik, ne kadarı yapılandırılmış bilemiyoruz. Önemli olan netice tabi ki. Kısa sürede popüler kültürün gıda fenomeni ünvanına kavuştu. Ülkemizde Meclis gündemine kadar geldi. Ülke olarak Dubai çikolatası trendine yanıt vermek için seferber olduk. Aşırı ününü ya da viralliğini sosyal medyaya borçlu. Sosyal medyanın pazarlama gücünün ve dijital etkileşimin canlı bir örneği. Etkisi gastronomi tartışmalarından, market hırsızlığına, en çok arananlar listesinden, yerli versiyonlarına kafa yormaya kadar pek çok alana yansıdı. Siyasi polemiklerin bile malzemesi durumunda.
Çikolata, Dubai'nin popülerlik envanterine hızlı ve etkili bir giriş yaptı. Bu yönüyle, şehrin turist destinasyonu ve fantezi merkezi niteliğini güçlendiren bir marka stratejisi, bir yatırım imajı olarak ele alınabilir. Turizm dışında sosyolojik anlamlar da yükleniyor. Bir topluluk içinde farklı kültürel geçmişlere sahip insanları birbirine bağlama işlevi, insanları bir araya getiren kültürel bir sembol. Mesele kültürel diplomasinin önemli bir enstrümanı olarak nitelenebilecek gastrodiplomasi'ye kadar götürülüyor. Körfez ülkelerinin son yıllarda gastronomi merkezi olma yolundaki ataklarıyla ilişkilendirilmesi de söz konusu. Emirlik yöneticilerinin hediye yelpazelerinde yerini almış mıdır?
Meselenin tartışılması gereken bir yönü de çikolata diplomasisin nefret söylemi veya ırkçılıkla mücadeleye yardımcı olup olamayacağı. Kısa sürede fenomenliğe ulaşan yolculuğu bir laboratuvar denemesi sayılırsa, en azından katkıda bulunduğu söylenebilir. Mülteci sorunuyla birlikte zirveye ulaşan ırk temelli ayrımcılığa tatlı bir molanın adresi oldu çünkü. Birlikte anıldığı kentin göz kamaştırıcı yanının veya popülerliğinin ne ölçüde ırksal çağrışımlara imkân tanıdığı da sorgulanabilir. Kapitalizm bütün her şeyi ile girdiği bir yerde ikinci bir ideolojiye pek yaşam hakkı vermez. Yok etmediklerini ise ya etrafını çitleyerek nostaljik hale getirir ya da kuşa çevirir. Çoğu zaman da ranta dönüştürür.
Acaba fenomen gıdalar, bu günlerde çokça anılan iç barışımızı tahkim edici veya birbirimize bakışı olumlu yönde etkileyici bir işlev kazanabilir mi? Bunun için şehirlerimizin yalnızca yemekte değil, sosyal medya ve dijital etkileşim alanında da yaratıcı olmaları gerekiyor. Gastronomi başkentlerimize duyurulur!
Sağlıcakla kalın,
Prof. Dr. Hakan Aydın / Haber7
Yorumlar1