Mağduriyet ekosistemi son kurşun mu?

  • GİRİŞ04.04.2025 08:51
  • GÜNCELLEME06.04.2025 09:16

Mağduriyet algısının, toplum nezdinde güçlü bir sempatiye yol açtığı sık sık tekrarlanır. Bu sempatinin, tek başına iktidar yolunu açan bir “garantili bilet” ya da "sihirli anahtar"  anlamına gelip-gelmediği belirsizliği içinde. Açıkçası mağduriyet, en fazla toplumun duygularını tetikleyen bir başlangıç noktası olabilir. Sürdürülebilir bir siyasi başarı için daha fazlası gerekmektedir. 

Siyaset; kurumsal yapı, liderlik kabiliyeti, güvenirlik, söylem ve ekonomi gibi pek çok faktörün bir arada değerlendirilmesiyle ilerlemektedir. Toplumun duygusal desteği, doğru stratejik adımlarla bütünleşmediğinde kısa sürede etkisini kaybedebilir veya kalıcı bir başarıya dönüşmeyebilir. 

1980 darbesi, dönemin siyasi aktörlerine ciddi mağduriyetler yaşatmıştır. Ancak bu liderler, mağdur etiketinden çok, uzun yıllara yayılan siyasi tecrübelerinin, parti tabanıyla kurdukları güçlü bağın ve uygun siyasi-ekonomik koşulların faydasını görmüştür. Bazıları başarıyı tırnaklarıyla kazıyarak elde etmiştir, bazıları da bugün hâlâ bedelini ödemeye devam ettiğimiz vaatlerle. 

Merhum Erbakan Hoca ve Çiller örnekleri, mağduriyetin tek başına bir “iktidar formülü” olmadığının çarpıcı örneklerinden biridir. Siyasetin mağduriyeti ödüllendirme mekanizması olsaydı eğer, üst üste defalarca mağdur edilen Erbakan Hoca'ya öncelik tanırdı. Mağduriyetinin zirveye ulaştığı 28 Şubat süreci bile kendisini yeniden güçlü bir şekilde iktidara taşıyacak rüzgâra dönüşemedi. O dönemin büyük mağdurlarından Tansu Çiller de mağduriyetinin hayrını göremeyenler arasında. 

Toplum sadece acılarınızı duyurmaya değil; samimiyetinize, inanırlılığınıza, geleceği şekillendiren, sorunlara çözümler sunan somut programlarınıza, güçlü liderliğinize ve geniş kitlelerle kurduğunuz samimi bağa da bakıyor. Oyunu kurallarına göre oynayıp oynamadığınıza da. Bir şeyin değeri neticesiyle ölçülüyor çünkü. 

1999 yılı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi kariyerinde bir dönüm noktası olarak ele alınır. Nedenleri malum. Erdoğan’ın siyasi yükselişini mağduriyetine indirgeyenler, başarısına büyük haksızlık yapmaktalar. Mağduriyet en fazla bir ivmelenme vesilesi olarak görülebilir. Başarının asıl sırrı, stratejik ve örgütsel becerilerde saklıdır. Mağduriyeti siyasi başarıya dönüştüren temel unsurlar; yeni bir siyasi dil, güçlü kadrolar, kararlı liderlik, toplumun beklentilerini karşılayan projeler, refah ve güçlü devlet vaadi yanında tüm bunları, uluslararası konjonktürle uyumlaştırmayı başarabilme yetisi olmuştur. 

Mağduriyetler, toplumun vicdanına seslenir fakat sonrasına dair hiç bir fikirleri yoktur. Başarı, liderin ve ekibinin bütüncül bir strateji benimsemesine bağlıdır. Mağdur olmanın dayanılmaz hafifliği, katma değerle desteklemediği sürece, sempatiyi sürdürmek çok zordur. Merhum Ecevit'in başına gelenlerin, DSP’nin defin merasimini bile erteleyememesi, geniş kitlelerin kimi zaman tekil mağduriyet öyküleriyle hiç mi hiç ilgilenmediklerini göstermektedir.

Özlüce, mağduriyetin tek başına iktidarı mı, yoksa iktidarsızlığı mı getirdiği hâlâ muammadır. Bugünlerde yeni bir mağduriyet efsanesi için uygun koşulların oluştuğunu düşünenler:

- Öncelikle yukarıda ele alınan mağduriyetlerle benzerlikleri ve farklılıkları şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya koymalılar. 

- İkinci olarak hikâyelerinde; “cadı avına”, “büyük arınmaya” veya “herkesin payına razı olduğu bir bölüşüm sistemine” ne kadar yer vereceklerini, kuyumcu terazisi hassasiyetiyle hesaplamalılar. 

- Ayrıca, sokağa davet edilen kitlenin maksadını fazlasıyla aşan tavırlarının mağduriyet tasarımına etkileri konusunda mutlaka ve mutlaka uzman tavsiyesi almalılar. 

- Demokratik mücadelelerine, en sonunda herkesi karşılarına alacakları şekilde yön vermemeliler. Mağduriyet algılarının daha baştan heba olmaması için kontrol ettikleri kitlenin medeni ve barışçıl protesto kültürünü içselleştirmelerine yardımcı olmalı; başta öfke kontrolü olmak üzere, özel seans ve terapiler düzenlemeliler.

- Mağduriyetin siyasi ranta dönüştürüldüğü, etinden-sütünden-yününden yararlanmak istendiği, herhangi bir açığı kapatmak için kullanıldığı ya da gelecek planlarının bir parçası yapılmak istendiği görüntüsü vermekten ısrarla kaçınmalılar. 

- Bir taraftan da "mağduriyet algısının üzerine boykot kararıyla tüy dikerek CHP'yi en sonunda dönülmez akşamın ufkuna getirdik galiba" diyebileceği ihtimaline karşı, iç seslerini yakın takibe almalılar. 

İç seslerinin ikna arayışına, Gazi'nin kendilerine şöyle seslendiğini varsayarak destek atabilirler:

"Efendiler!

Memleket idaresine talip olanların memleketin iktisadiyatına zarar verme gayretleri; gaflettir, dalâlettir, medeni fikirden ve siyasi zekâdan yoksundur!"

Prof. Dr. Hakan Aydın / Haber 7

Yorumlar6

  • ÖNCE VATAN 1 hafta önce Şikayet Et
    chp. Yi. KAPATIN. BU. SORUNLAR. KÖKTEN. ÇÖZÜLÜR. NOKTA
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • V.TURAN 1 hafta önce Şikayet Et
    Türkiye'de lider olmak ayrı,iktidar olmak ayrıdır.Ikisinin birlikte olması çok daha başkadır.Tayyip bey hem lider,hem iktidardır.Bu iki makamı doldurmak özel birikim ister.Baykal liderdir ama iktidar değildir.Özal hem lider, hem iktidardır.Bunun için sadece mağduriyet değil,çok daha fazla şeyle donatılmış olmak gerekir.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Derzeit 1 hafta önce Şikayet Et
    Mağduriyet bile bunlardan bıktı ve mağdur oldu:)))
    Cevapla Toplam 6 beğeni
  • ötekisi 1 hafta önce Şikayet Et
    HIRSIZ' dan mağdur olmaz
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Türk evladı 1 hafta önce Şikayet Et
    Efendiler! Memleket idaresine talip olanların memleketin iktisadiyatına zarar verme gayretleri; gaflettir, dalâlettir, medeni fikirden ve siyasi zekâdan yoksundur!"
    Cevapla Toplam 6 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat